Dindar-muhafazakârlığın hükmünü yitiren değer ve hassasiyetlerinin yerini, milliyetçi-muhafazakârlığın hassasiyetlerinin doldurduğunu ifade eden gazeteci yazar Ayşe Çavdar, milliyetçiliğin artık daha fazla görünür hale gelmesinin sebeplerini sıraladı ve “Milliyetçiler birbirleriyle rekabet halinde oldukları için radikalleşeceklerdir” değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turuna sadece birkaç gün kaldı, diğer yandan 14 Mayıs’taki seçim sonuçları tartışma ve analizlere konu olmaya devam ediyor.
İYİ Parti ve MHP’nin ayrı ayrı yüzde 10 civarında, Zafer Partisi’nin de yaklaşık yüzde 2 oranında oy almasının milliyetçiliği iyice görünür hale getirdiği yorumları sıkça yapılıyor.
Bununla birlikte Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ikinci tura yönelik kampanyasında benimsediği milliyetçi söylemin katmerlenmesi, siyasi dengeleri sarsıyor.
Gazeteci yazar Ayşe Çavdar, milliyetçiliğin nasıl bu derece görünür hale geldiğini ve seçim döneminde baskın propaganda dilinin neden dindarlıktan milliyetçiliğe kaydığını değerlendirdi.
‘İslamcılık artık hükmünü tamamladı’
“Milliyetçilik Türkiye’de her zamanki seviyesinde devam ediyor ama artık daha görünür bir halde” diyerek sözlerine başlayan Çavdar, bu durumun üç sebebi olduğunu ifade etti:
İlk sebep, milliyetçi siyasetin kendi içinde parçalanması. Artık en sağdan en sola bütün siyasi partilerde milliyetçiliği çeşitli ve birbirleriyle rekabet eden formlarda görüyoruz. İkinci sebep kutuplaştırma siyaseti. Bu siyasetin en sık başvurduğu kodlar milliyetçiliğin söylem repertuarından beslenmeye çok yatkın. Üçüncü sebep ise İslamcılığın artık hükmünü tamamlaması. Erdoğan da bundan kaynaklı olarak terör üzerinden milliyetçiliğe yaslanarak seçim propagandasını yapıyor. Propagandanın karşılığı da muhalefetin göçmen meselesine yaptığı vurguyla geldi. Dolayısıyla ana akım milliyetçiliğin birbiriyle rekabet halindeki milliyetçi segmentlerinin ürettiği söylemlere pas vermeden siyaset yapamaz hale geldi.
‘Milliyetçilik de tükenecektir’
Eğer bir yükseliş olacaksa bu noktadan sonra olacaktır. Dindar-muhafazakârlığın hükmünü yitiren değer ve hassasiyetlerinin yerini milliyetçi-muhafazakârlığın değer ve hassasiyetleri doldurmaya başladı çünkü. Ama bir yandan da milliyetçiler birbirleriyle rekabet halinde oldukları için radikalleşecek, kendi uçlarına savrulacaklardır. Bunu dindar muhafazakârlık üzerinden, birbirleriyle rekabet eden siyasi ekipler üzerinden tecrübe ettik, o tecrübenin sonuna da geldik. Fakat milliyetçilik daha önce denendiği ve hayli parçalı olduğu için bu kadar uzun bir zaman almayacaktır aynı tecrübeyi yaşayıp tüketmeleri.
‘Kılıçdaroğlu’nun söylemlerinin başka kesimleri küstürme ihtimali var’
Kılıçdaroğlu’nun ikinci tur kampanya diline de değinen Çavdar, “Aslında daha önce söylemediği hiçbir şey söylemedi ikinci tur yolunda” değerlendirmesini yaparak şunları ifade etti:
Sadece ses tonunu, vurgularını ve toplam söylemi içinde altını çizdiği yerleri değiştirdi. Bu değişikliğe de kendi ittifakı içindeki ve dışındaki ekiplerden ses verildi, destek olundu. Kılıçdaroğlu’nun vurgu ve ton değişikliği elbette milliyetçileri kampanyasına ve siyasetine daha fazla angaje etme, onların da desteğini alma hedefi gözetiyor. Ancak bu değişikliğin başka kesimleri küstürme ihtimali de var. Şu anda nasıl sonuç vereceğini kesinlikle kestiremeyeceğimiz, her şeyi birkaç gün sonra göreceğimiz son derece hızla işleyen bir akıntının orta yerindeyiz.
‘Toplumu daha da fazla sıkıştırmak parçalanma sürecine neden olabilir’
AKP’nin içinde bulunduğu güncel duruma dair değerlendirmelerde bulunan Çavdar, “AKP, daha önce bünyesinden çıkardıklarını geri almayı düşünmezse artık kelimenin tam anlamıyla siyasi ittifak sisteminin yani siyasi gücünün doğal sınırlarına ulaşmış bulunuyor” dedi.
Çavdar, “Erdoğan sağın bütün renklerini flulaştırarak kendine ram kılmış görünüyor” yorumunda bulunarak Erdoğan’ın tekrar seçilmesi durumuna dair şunları söyledi:
İktidar yalnızca 21 yıl boyunca süren idari pratikleriyle değil, gücü elinde tutmak için seçtiği yollarla da Türkiye’yi her anlamda istikrarsız ve öngörülemez bir ülkeye dönüştürdü. Kendi yarattığı büyük ve derin bir ekonomik ve toplumsal krizle uğraşmak zorunda. Başaramayacağı için otoriterliğin dozunu artırma yoluna gidecek. Ancak bir yandan ekonomik ve toplumsal kriz devam ederken toplumu daha da fazla sıkıştırmak idare edemeyecekleri hızlı bir düşüş ve parçalanma sürecine girmelerine de neden olabilir.
Çavdar, ülkenin uzun zamandır öngörülemez olduğunu vurgulayarak, “Küçük bir ihtimal de olsa Kılıçdaroğlu’nun seçilmesi ya da oy farkının küçük bir oranda kalması bir miktar dengelenmeyi sağlayabilir” diyerek sözlerini noktaladı.