14 Mayıs’ta yapılacak cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerine sayılı günler kala siyasi partiler aday listelerini açıklamaya başladı.
MHP, YSK’ya sunduğu milletvekili listesinde, eski Ülkü ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’e düzenlenen suikastın faillerinden birinin yakalandığı evde bulunmasıyla gündeme gelen Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz ve 45 yıl önce dönemin savcılarından Doğan Öz’ü öldürdüğü için dört kez idam cezası alan İbrahim Çiftçi gibi isimler yer alıyor.
Bir yanda HÜDA PAR adaylarını, AKP listelerinden gösteriyorken, diğer yanda birçok cinayetin faili olarak bilinen isimler MHP’den aday oluyor.
Tartışma yaratan bu isim ve durumların, Türkiye’de yaşayan halkların adalet talebine nasıl cevap olabileceğini, eski İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı ve Yeşil Sol Parti milletvekili aday adayı Öztürk Türkdoğan ile konuştuk.
‘Türkiye’de bir ‘anayasasızlık’ hali mevcut’
Türkiye’de bir ‘anayasasızlık’ halinin mevcut olduğunu vurgulayan Türkdoğan, bu durumun ‘iktidarı korurken, adaletsizlik üreterek halkın elinden hak ve özgürlüklerinin alınmasına’ yol açtığını söyledi. Türkiye’nin son altı yıldır çok sayıda hak ihlaline sahne olduğunu söyleyen Türkdoğan şöyle konuştu:
Özellikle son altı yıldır adaletsizlik noktasında Türkiye çok kötü uygulamalara sahne oldu. Osman Kavala kararının uygulanmaması nedeniyle hakkında şu anda Avrupa Konseyi’nden çıkarılma ile ilgili ihlal prosedürü işletilen bir ülkedir Türkiye. Selahattin Demirtaş kararı uygulanmadı. Tutuklu bulunan 13 HDP milletvekiliyle ilgili verilen karar uygulanmadı. Bunun yanı sıra uygulanmayan çok fazla karar var.
Türkiye sürekli izleme altında olan bir ülke. Yani bunu hep hatırlatıyoruz. Peki bunun sorumlusu kim? Bunun sorumlusu AKP ve MHP iktidarı. Özellikle AKP başlangıçtaki parti olma, AKP olma vasfını çoktan yitirdi. Otoriter bir sisteme evrildi ve onu MHP’nin desteğiyle sürdürdü. MHP’liler bakımından şunu ifade edeyim. MHP zaten Türkçü ve İslamcılığı kapsayan resmi ideolojiyi savunan milliyetçi bir parti. Yani MHP bu ideolojiyi yaşatmak için de her türlü değeri görmezden gelen bir parti. Adalet bunların başında geliyor. Ve tabi ki cezasızlık. Bakın örneğin sizin bahsettiğiniz İbrahim Çiftçi veya benzer isimler cezasızlık kalkanı ile korunuyorlar. Şimdi eğer gerçekten bir ülkede adalet yoksa zaten çok fazla bir şey konuşmaya gerek yok.
Halkların talebi ‘adalet’
Türkiye’de yaşayan halkların hepsi için adaletin önemli bir yer tuttuğunu ifade eden Türkdoğan, MHP’nin çeşitli suçlara karışmış insanları sürekli ‘dokunulmazlık kalkanı altında koruyup’ milletvekili yaparak cezasızlığı pekiştirdiğini vurguladı ve şöyle devam etti:
Suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı ve onun gibi çok sayıda insan yani ‘adi çete’ dediğimiz çete üyelerini hapisten çıkardılar. Bu insanlar şu anda serbest. Haklarında devam eden çok sayıda dava var. Hiçbiri hakkında tutuklama kararı yok. Ama sadece siyasal düşünceleri nedeniyle Kürt siyasetçiler; Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Gülten Kışanak, Sebahat Tuncel, Ayla Akat Ata, Nazmi Gür ve birçok arkadaşımız hapisteler. İdris Baluken de verilen haksız, hukuksuz, yasadışı örgüt üyeliği cezası bitti ve çıktı. Bir yandan da bu var. Yani ben mecliste bu dönem adaletin ve cezasızlığın çok sık tartışılacağını, hiç kimsenin suçtan bağışık olamayacağını düşünüyorum.
AKP ve MHP’liler zannediyorlar ki bu adalet onların kapısına hiç uğramayacak. Ama ben inanıyorum ki bu seçim döneminde bu konular çok konuşulacak. Bakın Sinan Ateş cinayetinin zanlılarından birisinin evinde yakalanan bir kişi tekrar milletvekili aday listesine konmuş ve bu kişiyle ilgili hiçbir fezleke henüz Meclis’e gelmiş değil. Gerçekten yurttaşın hak ve özgürlüğünü güvence altına alan, hukukun üstünlüğü ilkesine uygun yapılanmış yeni bir yargı sistemi kuran, adaleti gerçekleştirecek, adalete güven duygusunu sağlayacak bir ortamın yaratılması gerekiyor.
‘İşkence farklı yöntemlerle uygulanmaya devam ediyor’
“Son yargı paketinde belli suç tipleriyle ilgili yeni kısıtlamalar getirildi fakat iktidar uyuşturucuyla mücadele adı altında bazı tedbirler aldığını söyledi. Ama Türkiye’de uyuşturucu ticaretinin yaygınlaşmasına izin veriyor” diyen Türkdoğan, şu ifadeleri kullandı:
Uzun yıllar insan Hakları Derneği’nde genel başkanlık ve eş başkanlık yaptım. İlk defa bu geçen dönem Hakan Çavuşoğlu’nun İnsan Hakları Komisyonu Başkanı olduğu dönemde komisyon ile bir iletişimimiz olmadı. AK Parti dönemini de dahil ederek söylüyorum bunu. Bu da durumun ne kadar vahim olduğunu gösteriyor. Önceden İnsan Hakları Komisyonu başkanları sürekli olarak insan hakları örgütlerinin başkanlarıyla görüşürler, onların telefonlarına çıkarlardı. Sorunları tartışırlar, çözüm ararlar ve çözüm bulurlardı.
Elbette ki Diyarbakır 5 No’lu Cezaevi’ndeki ağır işkenceler dönemi yaşandı. O bir sıkıyönetim dönemiydi. Mamak’ta, Türkiye’nin birçok cezaevinde yaşandı. Ama şuanda çok farklı yöntemlerle insanlara işkence ve kötü muamele uygulamaları yapılıyor. Sokakta insan kaçırmalar, tehdit etmeler, ajanlaştırmalar, gösterilere müdahalede kullanılan ‘aşırı güç’ denen ama bizim işkence ve kötü muamele dediğimiz uygulamalar, hapishanelerden yoğun olarak insanların hastalıklarının artıp tahliye edilmemesi nedeniyle ölümlerine sebep olmalar, şüpheli ölümler…Bu sıralamayı çok uzatabiliriz.
Failler nasıl yargılanacak?
MHP’nin, AKP’nin 2018’den bu yana yaptıklarına ortak olduğunu ve buna güvenerek hiçbir zaman yargılanmayacaklarını düşündüklerini vurgulayan Türkdoğan, “Cinayet gibi ağır suçlar noktasında suça karışmış insanların dokunulmazlığı olmamalıdır” dedi.
Bu insanların mutlaka yargı önüne çıkmalarına dikkat çeken Türkdoğan, “Ankara Adliyesi’nde takip ettiğimiz davalardan biliyoruz. Mehmet Ağar ve arkadaşlarının yargılandığı dava, Eylül ayında zaman aşımına girecek örneğin. Bu tarz davalar da var ama o 90’lı yıllarla ilgiliydi. Peki 2000’li yıllarda işlenen suçlarla ilgili süreç ne olacak?” diye sorarak şöyle devam etti:
Örneğin Hrant Dink, Tahir Elçi cinayetinin araştırılması gerekir. Sedat Peker’in iddiaları nedeniyle Uğur Mumcu cinayetinin ve yine 90’lı yıllarda anlatılmayan çok sayıda faili meçhul cinayetin aydınlatılması gerekir. Bu cinayetler aydınlatıldığı takdirde tetikçilerin arkasındaki siyasi iradeyi oluşturan kişiler de ortaya çıkacaktır.
Aradan 30 yıldan fazla zaman geçtiğini ama bu insanların çoğunun hala yaşadığını söyleyen Türkdoğan, “Faili meçhul cinayetler dediğimiz cinayetler var ki onların failleri zaten çoğu hala işbaşında. Bu bakımdan mutlaka ve mutlaka sadece cinayetleri araştırma komisyonu değil, gerçek anlamda bir hakikat komisyonunun kurulması ve bu hakikat komisyonları vasıtasıyla bazı olayların aydınlatılması gerektiği kanaatindeyim” dedi.
‘Deprem nedeniyle bir kişi bile istifa etmedi’
Hak ihlallerinin bunlarla da sonlanmadığını kaydeden Türkdoğan, Maraş merkezli depremlerde yaşanan ihlalleri hatırlattı.
Son Maraş depremlerinin de bu iktidarın sorumsuzluğu, ihmali ve hatta ihmal demeyelim yani kusuru nedeniyle yaşamını yitiren on binlerce insan var. Deprem nedeniyle bir kişi bile istifa etmedi. Bir kişi bile vicdanen, siyaseten sorumluluk hissetmedi. Peki bu insanlar yeniden milletvekili olursa, biz bu meclis çatısı altında bu insanlarla bunu nasıl tartışacağız? Yani bu süreç helallik isteyerek anlatılabilecek bir süreç değil. Güçlü bir siyasi irade olayları aydınlatacak ki daha sonra yargı devreye girsin ve gereğini yapılsın.