Depremin üzerinden iki ay geçmesine rağmen ihtiyaçların giderilmediğine dikkat çeken Ankara Deprem Dayanışma Platformu’ndan Sevinç Koçak, “Hiçbir şey normalleşmedi” dedi ve dayanışma çağrısında bulundu. Koçak, temel yaşanan sorunları ise şöyle sıraladı:
- Destekler azaldı, ihtiyaçlar giderilmiş değil
- Kiralar yükseldi, barınma en ciddi sıkıntılardan oldu
- Depremzede çocuklar eğitim sürecine dahil olamıyor
- Hiçbir şey normalleşmedi, kriz devam ediyor
Maraş merkezli gerçekleşen depremlerin üzerinden tam 2 ay geçti. Deprem bölgesinde olanların temel ihtiyaçları hala giderilmemiş durumda iken birçok depremzede ise başka kentlere göç etmek zorunda kaldı. En çok göç alan şehirlerden biri de Ankara.
Sivil toplum örgütleri, inisiyatifler ve çeşitli meslek örgütlerinin bir araya gelerek oluşturduğu Ankara Deprem Dayanışma Platformu (ADDP), Ankara’ya gelen depremzedelerin ihtiyaçlarını gidermek için hak odaklı bir çalışma yürütüyor. Yaptıkları çalışmaları Gazete Karınca’ya anlatan ADDP Koordinasyon ekibinden Sevinç Koçak, güncel ihtiyaçlara değindi.
‘Destekler azaldı, ihtiyaçlar giderilmiş değil’
Her alan için ayrı çalışma grubu oluşturduklarını ve buna göre çalışma yürüttüklerini ifade eden Sevinç Koçak, platformun sadece ihtiyaçları karşılamak üzere değil yerel yönetimler ve kamu kurumlarıyla görüşmeler sağlayarak sorunların giderilmesi üzerine de çalıştıklarını söyledi.
Koçak, “108 bileşenden oluşan platform aynı zamanda depremden etkilenerek Ankara’ya gelen yurttaşların, burada hak ihlaline maruz bırakılmaması için hak savunuculuğu da yapıyor” dedi.
Depremin ilk günlerinde herkesin elinden geleni yaptığını ancak iki ay sonrasında desteklerin zayıflamasının ciddi bir sıkıntı oluşturduğunu belirten Koçak, sözlerine şöyle devam etti:
Depremle ilgili süreçler sonuçlanmış ve herkes normal hayata dönmüş gibi bir hal oluşmaya başlıyor yavaş yavaş. Oysa deprem bölgesinde ve göç alan yerlerde hayatın kısa sürede normale dönmesi mümkün değil. Ankara, deprem sonrası en çok iç göç alan illerden birisi. 750-850 bin insandan söz ediliyor. Valilik ya da yerel yönetimler kamuoyuyla düzenli ve şeffaf biçimde veri paylaşımı yapmadığı için net sayıyı tam olarak bilmiyoruz. Tersine göç de söz konusu, Ankara’da barınma sorunu başta olmak üzere temel ihtiyaçları karşılanmayınca çadıra dahi razı olup geri dönen insanlar var.
‘Kiralar yükseldi, barınma en ciddi sıkıntılardan oldu’
Koçak, kiraların yükselmiş olmasına ve kamu idaresinin duruma müdahale etmesi gerektiğine işaret ederek, “Kiralar inanılmaz yükseldi, tam bir fırsatçılık söz konusu. Şu an 1+1 evler bile 10 bin liradan aşağı değil. Kira bedelsiz evini bağışlayan insanlar oldu, bakımını yaparak insanları yerleştirmeye çalıştık. Ancak kendi imkanlarıyla kalmak isteyen insanlar açısından barınma en ciddi sıkıntılardan biri” ifadelerini kullandı.
‘Dayanışmanın sürekliliğini sağlamak gerekiyor’
Barınmanın yanı sıra gıda ihtiyacının da sürdüğünü, bir kere yapılan yardımın yeterli olmadığını belirten Koçak, sözlerini şöyle sürdürdü:
Gıda sürekli bir ihtiyaç. Bunun dışında ev eşyası, kıyafet, iç çamaşırı ve ayakkabı ihtiyacı çok fazla. İnsanlar depremden fırlayıp çıktılar. Her şeyini afetle kaybetmiş insanlardan söz ediyoruz, dolayısıyla ihtiyaçlar bitmiyor. Bunun uzun vadeli bir süreç olduğunu gözeterek dayanışmayı sürdürmeye ihtiyacımız var.
‘Yerel yönetimlerden depo alanı istiyoruz’
Koçak, bağışlanan eşyaları koyacak depo alanı ve taşınması için nakliye sıkıntısı yaşadıklarını belirterek yaşadıkları sorunlara dair şunları anlattı:
Yerel yönetimlerden talebimiz bize bir depo alanı vermeleri. Kendi olanaklarımızla kullandığımız toplama alanlarımız yeterli değil, büyük eşyaları koyamıyoruz. Bunun dışında nakliye ihtiyacımız da oluyor. Nakliye konusunda kısmen destek alabiliyoruz, ancak depolama konusunda problemlerimiz devam ediyor.
‘Depremzede çocuklar eğitim sürecine dahil olamıyor’
Ankara’da valilik ve yerel yönetimlerin, depremzedeleri yerleştirdiği geçici barınma alanları olduğu söyleyen Koçak, çocukların eğitim sürecine dair de şu bilgileri paylaştı:
Ankara’da geçici toplu barınma alanı olarak, Aile Yaşam Merkezleri ile Çubuk’ta bir Kredi Yurtlar Kurumu Yurdu (KYK) var. Bu toplu barınma alanlarında olan çocukların okul kayıtlarının yapıldığını biliyoruz ama onun dışında tüm çocukların ihtiyaçlarının karşılanmadığını gözlemliyoruz. Ankara’ya gelen insanlar sadece toplu yaşam alanında kalmıyor. Ev tutanlar var, akrabalarının yanına yerleşen insanlar var. Göçle gelen insanlar çeşitli alanlara yerleşti. Depremden dolayı Ankara’ya gelen nüfusun çoğunluğunu ağırlıklı olarak kadınlar ve çocuklar oluşturuyor.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) sosyal medya paylaşımına göre, ‘Ankara’ya nakli gerçekleşen öğrenci sayısı: 29 bin 738’ ama toplam nüfusta olduğu gibi çocuklarda da yaşa ya da cinsiyete göre ayrıştırılmış veri yok. Tüm çocukların okul sürecine dahil olmadığını biliyoruz. Geçici süre için gelen aileler de var, bu durumda çocuğun kesintisiz eğitim alması mümkün olamıyor. Zor koşullarda barınmaya gelen aileler kreş ve anaokulu konusunda sıkıntı yaşıyor. Ayrıca çocuklar da tıpkı yetişkinler gibi travmatize olmuş durumdalar. Psikososyal destek büyük önem taşıyor ve sosyalleşme problemi yaşıyorlar.
‘Hem bölgede hem de göç ettikleri yerde sorun yaşıyorlar’
Koçak, Ankara’da bulunan geçici barınma alanlarına ‘kapasite doldu’ denilerek insanların alınmasının durdurulduğunu belirterek şöyle devam etti:
Deprem bölgesinde sağlıklı, insani koşullarda barınma alanları oluşturulmadığı sürece insanlar göç etmeye devam edecekler. Ancak göç ettikleri yerlerde de ihtiyaçlarının karşılanmadığı durumlarda insanlar çaresiz kalıyorlar. Toplu yaşam alanlarında da her türlü ihtiyacın karşılandığını söylemek mümkün değil. Örneğin depremden sonraki ilk günlerde Kızılcahamam’da bir tesise yerleştirilen üç aileye 15 Nisan’a kadar kalabilecekleri söylenmişken, 1 Nisan günü çıkmaları talep edildi. İnsanların zaten gidebilecek başka yerleri yoktu, tekrar bir aile yaşam merkezine yerleştirildiler. Depremin üzerine bir de oradan oraya sürükleniyor olmak, ayrıca yıkıcı bir etkiye yol açıyor.
Bir yandan da istihdam ihtiyacının öne çıktığını ifade eden Koçak, “İnsanlar hayatlarını sürdürmek zorundalar. Henüz bölgede yaşam kurulamamışken, barınma sorunu çözülmemişken insanlara ‘dönüp gidin’ denilemez, bu bir hak ihlalidir” diye vurguladı ve istihdam sağlanması konusunda ‘demografik yapı bozulur’ türündeki söylemlerin ayrımcılığı beslediğini söyleyerek insani taleplerin görülmesi konusunda da hak ihlali oluşturduğunun altını çizdi.
‘Hiçbir şey normalleşmedi, kriz devam ediyor’
Afet yönetimi konusunda başından itibaren ciddi sıkıntılar olduğuna işaret eden Koçak, “Aslında tüm bu süreç, devletin bir afet kriz planının olmadığını bize gösterdi. Bunun sonucunu şu an insanlar yaşıyor. İki ay boyunca sorunların giderilmemiş olmasının nedeni de bu” dedi ve sözlerini şu şekilde sonlandırdı:
Şu an dayanışma ağları, devletin eksik bıraktığı yeri tamamlamaya çalışıyor. Dayanışma her zaman gösterilir ancak krizin bu kadar büyük ve derin olması, kamu idaresinin süreci doğru yürütemiyor olmasından kaynaklanıyor. Kriz aynı derinlikte duruyor, hafiflemiş değil. Üzerinden zaman geçtiği için insanlara olağan görünmeye başladı. Hiçbir şey olağan değil, hiçbir şey normalleşmedi. Uzun süre de normalleşmeyecek.
Hem süreci birlikte yürütebilecek gönüllülere hem de ihtiyaçları karşılama noktasında destek olabilecek herkese ihtiyacımız var. Bu sürecin altından hep birlikte dayanışarak kalkabiliriz. ‘Çorbada tuzum olsun’ diyen herkesi dayanışmaya çağırıyoruz.