Diyarbakır’da Türkiye geneline kıyasla seçime katılım oranının düşük olmasına dikkat çeken Baro Başkanı Av. Nahit Eren, Kürt seçmenin Kürt meselesi ekseninde oy tercihinde bulunduğunu belirterek seçmenin 28 Mayıs’ta yeniden sandığa gitmesi açısından yeni bir motivasyona ihtiyaç duyduğunu vurguladı: Başta Yeşil Sol Parti olmak üzere seçmenlerin sandığa gitmesi isteniyorsa bu konuda yoğun bir çalışmaya ihtiyaç var.
Diyarbakır Baro Başkanı Nahit Eren ile 14 Mayıs seçimlerinde ortaya çıkan tabloyu, Kürt seçmenin tutumunu ve Cumhurbaşkanlığı seçiminin 28 Mayıs Pazar günü yapılacak ikinci turunu konuştuk.
Eren, Kürtlerin yoğun yaşadığı kentlerde HEP ile başlayıp günümüzde HDP ve Yeşil Sol Parti ile devam eden siyasi geleneğe oy vermeye devam ettiğini ifade etti.
Kürt seçmenin oy verdiği siyasi partinin destek açıklamasıyla Cumhurbaşkanı adaylarından Kemal Kılıçdaroğlu’na yöneldiğini söyleyen Eren, Kılıçdaroğlu’nun iktidara gelme ihtimali sebebiyle de bölgeden CHP’ye bir oy akışı olduğunu belirtti.
Bu oy tercihleri için “Hala Kürt seçmenin Kürt meselesi ekseninde oy tercihinde bulunduğunu bizlere göstermektedir” diyen Eren, sözlerini şöyle sürdürdü:
Ülkedeki ekonomik sorunlar, bölgede yaşanan deprem gibi farklı doğal felaketlerin etkisi, genel anlamda iktidar politikalarının yarattığı sorun alanlarına rağmen hala öncelik yine Kürt meselesi. Yani Kürt meselesinin çözümsüzlüğü. Kürt seçmende hala bir oy tercihi ve oy vermedeki en önemli faktör olduğunu söyleyebiliriz. Yani Kürtler hala Kürt meselesini temel gündemine alan ve bu meselenin demokratik ve barışçıl çözümüne yönelik beklenti ile oy tercihlerinde bulunuyor. Son seçimde de yine genel olarak toplumda bu mesele ekseninde oyların kullanıldığını görebiliyoruz.
Diyarbakır’da katılım oranının düşmesine dikkat çekti
Türkiye genelinde seçime katılım oranının yüzde 90’a yakın olmasına rağmen Diyarbakır’da geçmiş seçimlerde yüksek olan oranın bu seçimde yüzde 81’lere kadar düştüğüne dikkat çeken Eren, bunun temel sebeplerinden birinin yaşanan 6 Şubat depremleri sonucunda ciddi bir nüfus göçünün olduğunu söyledi.
“Kürtler yıllardır Kürt meselesi ekseninde Türkiye’nin siyasal ortamıyla ya da Türkiye’deki siyasetle yakın ilişki içerisinde” diyen Nahit Eren, sözlerini şöyle sürdürdü:
Kürtler bu anlamda her seçimde bir şekilde temsil edildi ya da tercih ettiği siyasete/partiye oy verme konusunda politik motivasyonun yoğun olduğu kesimlerin başında gelir. Bu seçimde de katılım oranı düşmüş olsa bile o motivasyon hala vardı. 2015’te çözüm sürecinin sona ermesi, 2016 yılındaki darbe girişiminden sonra temel hak ve özgürlükler alanındaki daralma, yani iktidarın bölgedeki yanlış politikaları, iktidarın sürekli şekilde Kürt meselesini güvenlikçi bir politikaya hapsetmesi, bölgede mevcut iktidarın politikasına karşı oy tercihleri açısından ciddi bir motivasyon kaynağıydı.
‘İktidar partisinin vekil sayısını muhafaza etmesi dikkat çekici’
Yeşil Sol Parti’nin önceki seçimlere göre oy oranının düşmüş olmasının birçok sebebi olduğunu ancak hepsinin de seçmen açısından bir motivasyon eksikliği yarattığını söyleyen Eren, “Bir önceki 2018 seçimine göre 5-6 puan oyunun düşmüş olması üzerine yoğunlaşılmalı ve sebepleriyle yüzleşilmelidir” dedi ve ekledi:
Özelikle iktidarın bu denli eleştirildiği, Kürt meselesine yönelik güvenlikçi politikalarının yanlış görüldüğü ve rahatsızlık uyandırdığı bir süreçte iktidar partisinin oylarını muhafaza etmiş olması ve 2018 seçimine göre Diyarbakır’dan üç vekilini korumuş olması dikkat çekicidir. Yeşil Sol Parti bu sonuçlar üzerinden ciddi bir araştırma ve sebepleri konusunda ciddi bir değerlendirme yapması gerektiği kanaatindeyim.
‘Yeni bir motivasyona ihtiyaç var’
Nahit Eren, 14 Mayıs seçimlerinde beklentinin karşılanmamış olmasının yarattığı moral bozukluğu sebebiyle seçmenin yeniden sandığa gitmesi açısından yeni bir motivasyona ihtiyaç duyduğunun altını çizerek “Başta Yeşil Sol Parti olmak üzere seçmenlerin sandığa gitmesi isteniyorsa bu konuda yoğun bir çalışmaya ihtiyaç var” dedi.
Kürt meselesinin çözümünü referans alacak bir iktidarın her zaman Kürtler açısından önem kazandığını söyleyen Eren, iktidar olmak isteyen bir siyasi partinin Kürt meselesi bağlamında Kürtlerin yaşadığı kentlerde bu sorunun demokratik ve barışçıl çözümüne yönelik yerel politikaların Kürt seçmene hissettirilmesi gerektiğinin önemine dikkat çekti.
Nahit Eren seçimlere katılımın demokrasinin gereği olduğunu ve Kürtler başta olmak üzere tüm seçmenlerin bir şekilde sandığa gitmesi ve sandıkta kendi iradelerini özgürce yansıtması ve iktidarın ya da muhalefetin şekillenmesinde söz sahibi olması gerektiğine işaret etti.
Seçim güvenliği
İktidarın son 20 yıldır ülkeyi yönetiyor olmasıyla bütün kurumlar üzerindeki hakimiyetinin seçim güvenliği açısından toplumda önemli bir kuşkuya sebebiyet verdiğini dile getiren Eren, “Bu anlamda seçmenler, bu kadar önemli ve toplumun bu denli katıldığı 14 Mayıs seçimlerinde verdikleri oyların sağlıklı bir şekilde sonuçlara yansımasını ister. Bunun en ağır ve önemli sorumluluğu tabi ki seçimi yürüten Yüksek Seçim Kurulu. Ama tabi ki burada daha önemli olan ve daha ağır sorumluk altında olanlar siyasi partiler” ifadelerini kullandı.
Siyasi partilerin seçim güvenliği açısından tam anlamıyla hazırlık yapmaları, sandık kurullarında görevlendirmelerde bulunmaları gerektiğini söyleyen Eren, ıslak imzalı tutanakların her siyasi partinin ya da her adayın görevlendirmiş olduğu sandık kurulu üyesine ya da müşahitlere teslim ediliyor olmasının seçim sonuçlarının kontrolü ve denetimi açısından önemli bir olgu olduğunu ifade etti.
Ama dediğim gibi burada siyasi partiler sorumluluklarının gereğini yerine getirirse bir şekilde seçim güvenliği ya da seçmen iradesinin sağlıklı bir şekilde sonuçlara yansımasının en önemli faktörü olacaktır. Aksi durumda ıslak imzalı tutanaklardan sonra mühürlenen torbalarla sonrasında yapacağınız itirazların hiçbir anlamı kalmıyor. Bütün sandıklarda gereken görevlendirmelerin yapılması, teknolojik anlamda bugün sahip oldukları imkanlarla verileri çok kısa sürede kendi sistemlerinde somutlaştırabilirler. Bu anlamda sürekli dile getirilen farklı ajansların sonuçlarına yönelik manipüle edici iddialar konusunda da sorunun aşılabileceğini inanıyorum.
Nahit Eren sözlerini “Sivil toplum örgütleri, meslek örgütleri, hukuk örgütleri ve baroların seçim güvenliği ve seçmen iradesinin sağlıklı şekilde sandığa yansıması konusunda üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getiriyor ve getirmeye de devam edecekler” diyerek noktaladı.