Ana SayfaYazarlarElend AydınDalga mı, su mu?

Dalga mı, su mu?


Elend Aydın


“Sawachi”, Afrikalı bir şarkı adı. Anlamı: “sebepsiz hüzün”. Ama herkesi hüzünlendiren de bu şarkıymış. Yani “sebepsiz hüznün” şarkısı, herkesi hüzünlendirir!

Belki hüzün bulutları geldiğinde bir sebebe gerek duymamamızdır sebep, belki de sebepsizinin bile dayanılmaz oluşudur hüznün. Neticede ne durdurabildiğimiz bir zaman var ne de geri döndürebildiğimiz. En sevdiğimiz çiçekler bile solarken zamanı geldiğinde, hangi sevinç ve neşe daimi kalabilir ki?

Derken, bugünün Dünya Radar Günü olduğunu fark ediyorum. Çünkü sabahtan beri devasa bir kıtalar arası radara dönüşmüş olan kalbim, tüm hüzünlü bulutları çekip, tüm keder konçertolarını çalıyor. “Etme! Böyle gidemezsin!” diyorum ama 2-3 dakika sonra sil baştan aynı şeyleri yapıyor.

İşte şurada; bacağı kırık bir duygu, anılarda çırpınıyor. Burada ağustos böceğine dönüşmüş ruhum en yanık ezgilerle anılarda gam çekiyor. Ve Fowles (John Fowles, “Büyücü”, Ayrıntı Yayınları) “Dalga mı, su mu?” diye soruyor sonrasında; “madem sunulmuştu, dalgayı içmek gerekiyordu” diyor.

Burada durup dikenli taçlara dönüşmüş dünyanın üzerine su mu içelim, dalga mı? Bunun cevabını, Fowles değil biz vereceğiz. Suyu içersek dalga küser mi, dalgayı içersek deniz küser mi bize? Yoksa hem su hem dalga hem de deniz, bir ve aynı şey mi?

Bu tıpkı saklambaç gibi Nicholas –yerine adımızı yazalım- ebenin oynamak istediğinden emin olmak gerek. Diğeri de saklandığı yerden çıkmamalı. Yoksa oyun falan kalmaz” diyor Fowles. Akabinde; “saklananı arayacak bir ebe gereklidir. Oyun böyle. Fazla zalim olmayan, fazla dikkatli de olmayan bir ebe” de diyerek, “oyun”un kriterlerini belirliyor. Oysa öyle bir yerdeyiz ki ne oyunun tadı var ne de ebe ya da saklanan olmanın.

Tüm oyunları iptal etmeli belki, tüm saklambaçları kör kuyularda saklamalı. Tüm körebelerin gözlerine birilerinin çok hava attığı gece görüş dürbünleri yerleştirmeli… Ya sonra? Sonra hem denizi hem dalgayı, hem suyu içerek; hem deniz hem dalga, hem su olmalı… Belki o zaman tüm oyunların asisi olur, Coronalı, devletli topal hayatın; derdest edildiği hücrelerden kurtulup uçmasını görebiliriz.

Ama şimdi radarlara son verme zamanı… Ne hüzün, ne ağustos böceğiyle çırpınan anılar, ne de bacağı kırık duygular, şimdi kıskaca alan her şeyden özgür olma zamanı…

Yoksa içtiğimiz tüm sular, tüm denizlerin en yükselen dalgası mıydı? İçimizdeki bu fırtına bundan mı?


PAYLAŞ:
    WhatsApp'da Paylaş!   Telegram'da Paylaş!     Yazdır   E-Posta Gönder

Önceki Haber
Güven’den Kürt sorununu çözeceklerini söyleyen CHP’ye: Rojbaş
Sonraki Haber
İki ilde işçi servisleri devrildi: 25 yaralı