Ana SayfaYazarlarElend AydınYağmura, zamana ve vatana

Yağmura, zamana ve vatana


Elend Aydın


Bu sabah yağmura verdim kendimi, sonra da zamana… Cidden, masa saatini yağmura bıraktım, zaman ıslansın ya da yıkanıp gitsin diye yağmurla. Ama ne yağmur umursadı ne de saat. Tıkırtılar ve tıpırtılar sürdü gitti. Sonra baktım ki, ben de başka bir zamandayım aslında. Ne yağmurun ne de zamanın zamanındayım.

Ve “Aspirin” adlı şiirim çevrildi sizin için. Mırıl mırıl yağmura karışıyordu:

Bugüne kahve getirmeyin

uykusu kaçacak

çocukluğa bir aspirin verin

başı ağrımasın

Kahve getirmeyin

bugün uyumak istiyor

Aspirin getirin

çocukluğun başı ağrıyor

Bu arada “iyiyim” cevabına takmışım biraz. Hiç kimse “iyi” değilken (mesele sadece pandemi değil; zaten pandemi diye diye kusurlu geçmişten kusursuz perfect bir mitos oluşturduk, oysa kazın ayağı gerçekten de öyle değildi) ortalık “iyiyim”lerden geçilmiyor. Ama dönüp baktığımızda en son ne zaman “iyi” olduğumuzu bilen var mı, bilmem.

Belki de mesele bu soru ve cümle kalıbında; o kadar içselleşmiş ki, otomatik bir silah gibi ateş edip duruyor bize. Gerçi Mahmud Derviş, yıllar önce bir şiirinde (tekrarsa affedin) “herkes iyiymiş, ben iyi değilim ama” demişti sürgün Filistin üzerinden. Ama genelde sorulunca herkes iyidir, oysa “iyiyim” demenin ne demek olduğunu da kimse bilmiyor, “nasılsın” sorununa doğru cevabın hangisi olduğunu da.

Yok; doğru cevap belli aslında; “iyiyimdir” o da.

O kadar alıştırmışız ki birbirimizi bu “doğru cevaba”; birimiz gerçekten doğruyu söyleyip herhangi bir nedenle “iyi olmadığını” belirtince şaşırıp kalıyor: “aa… iyi değilmiş” diyoruz. Yine de agnostik anlamlarına rağmen iyi olalım, çünkü iyi olmamızı istemeyen kötüler var ve gestapolar kol geziyor, diyor ve başka bir şiir çeviriyorum sizin için, bu yağmurlu akşamda, hasretle…

Üç şişe

Vatan üç şişe suydu

biri mavi, biri beyaz, biri siyah

üçünü içip kanımızla doldurduk

ama vatan teşrif buyurup içmiyor bizi

Üç şişe suydu vatan

birinde esir düştük

diğerinde şehit

bir başkasında intihar ettik

ama vatan sormaz halimizi

Üç dolu şişeydi vatan

biri hayal, biri uyanış

diğeri rüya

üçünü üst üste içtik

her şey kendinden geçti

hala da uyanmış değil kimse

Mela’nın üç şişe Mey’iydi vatan

aceleci akşamlar

ve kaçkın sabahlarda içtik

kendinden geçti mey

şişeler sarhoş oldu

Üç şişe suydu vatan

biri sarı, biri kırmızı

biri yeşil

kalbimizle nakışladık etraflarını

Ama vatan

Bir tek mutlu gün bile bahşetmedi bize

Gerçekten de üç şişede “yaşayan” bir şey değil mi “vatan” ya da var oluşun tümü (en azından yaşamak zorunda olduğumuz bu sınırlı boyutunda) gerçekten de üç şişeye sığacak denli sığ ve geçici değil mi? Ve mevcut tüm vatan algıları: ölümcül, bağımlılaştırıcı ve köleleştirici, iksir şişelerinde bizimle dalga geçen bir heyula değil mi?

En azından pandemi ifşa etti ki, hiçbir yurt kimsenin değil aslında. Ama biz yine de üç şişemize de iyi bakalım, belki bir gün gerçek bir vatana dönüşürler.




Önceki Haber
27 öğrenciyi cinsel istismara maruz bırakan öğretmene 621 yıl hapis
Sonraki Haber
Umut İlkesi üzerine (IV)