Ana SayfaYazarlarKemal Taylan AbatanReform: Yukarıdan düşecek kırıntılar

Reform: Yukarıdan düşecek kırıntılar


Kemal Taylan Abatan*


ABD’deki başkanlık seçimlerinde Donald Trump’ın kaybetmesi sonrası Türkiye’deki ilk etkiler reform vaadiyle ortaya çıktı. Merkez Bankası ve Maliye Bakanlığı’ndaki değişikliklerin ardından, insan hakları eylem planı, yargıda ve ekonomide reform söylemlerine hükümet kanadından daha da öteye gidecek biçimde tutsak alınan muhaliflerden Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala’nın serbest bırakılmasına varan taleplerde bulunuldu.

Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin yerinin Avrupa Birliği olduğunu söyledi. İbrahim Kalın da bu iddiayı destekledi. Bu talepler, ABD’de başa gelecek yeni yönetimin Türkiye’ye yönelik politikasının kestirilemediğine işaret ediyor. Mevcut ekonomik kriz hayatın her anında tesirini artırırken, yapılacak reformların geçim sıkıntısı çeken yurttaşlar nezdinde belirgin bir değişim yaratmayacağı düşüncesi hakim. Dolayısıyla bu durum sadece ABD’deki iktidar değişiminden değil, örgütlenememiş ve öncüsüz olan tepkinin kestirilememesinden de kaynaklı.

Nitekim reform söylemlerinin akabinde muhalefete yönelik gelişen baskıda herhangi bir değişim olmadığı da görüldü. Tutuklamalar aynen devam etti. Onlarca kişi gözaltına alındı, protesto hakkına dönük saldırılar sürdürüldü. İnsan haklarının herkes için uygulanması gerekirken belirli bir grup ile egemenlerin hakları biçiminde uygulanacağı netleşti. Hükümet tarafından açıkça gösterildiği haliyle bir yandan küresel güçlere kimi mesajlar verilirken, diğer yandan bundan cesaret alabilecek olan çoğunluk için bu ‘reform paketi’nden pek de bir şey çıkmayacağı açığa çıktı.

Yurttaşlarıyla bağını kopartmış olan bir devletin sadece piyasa odaklı reformlarının yoksulluğun yükü altında ezilen halk nezdinde değişecek bir duruma işaret etmeyeceği aşikar. Piyasa köktenciliği aynı şekilde sürecek. Belki iktidarını garanti altına almak adına herkesin olan kaynaklardan kepçeler dolusu kesesine dolduranlar, kaşıkla halka dağıtacaklar. Ancak fazlası değil. Hal böyleyken buna razı gelerek, yukarıdan düşecek kırıntıları bekleyerek yaşamını sürdürmekle doğru bir yaşam yaşanmış olacak mı?

Ekonomik kriz ve Covid-19 pandemisinin yarattığı kaos hali tüm şiddetiyle varlığını sürdürürken, küçük bir azınlığa dönük olarak reform vadedilmesi kısa vadede iktidar açısından da nefes alma özelliğini barındırıyor. Her ne kadar iktidar zor ve baskı gücüyle halk nezdinde bir tepki gelişmesini önlese de sessiz bir tepkinin bulunduğu herkesin malumu. Bu tepkinin sessizliği iktidarı tedirgin ediyor. Diğer yandan, küresel çapta yaşanan değişimler de bu tepkiyi hareketlendirebilir mi sorusu da iktidar açısından kafaları kurcalıyor gibi görünüyor.

Sadece ABD Başkanlık Seçimi’nin sonucu değil, tüm dünyada gelişen sokak hareketlerinin varlığı da bu kaygıyı tetikliyor. Neo-liberalizmin mutlu bir azınlık yaratmasına karşılık her gün fabrikalarda, plazalarda veya herhangi bir iş alanında bu mutlu azınlığın gücüne ve servetine güç katan mutsuz çoğunluğun öfkesi her geçen gün büyüyor. Öfkeyi taşıyan çoğunluk her ne kadar örgütlenememiş ve öncüsüz olsa da onu mutsuzluğa, aşağılanmışlığa, yokluğa itenin ne olduğunun farkına her geçen gün yakıcı bir biçimde varıyor.

İşte hal böyleyken toplumun amiyane tabirle gazını alabilecek restorasyon söylemlerinin gerekliliği karşımıza çıkıyor. Diğer yandan, iktidarın da sıkışmışlığı açısından kendisine bir yol açabilmesinin, büyük hedeflerine yönelebilmesi açısından iktidarının devamını sağlayabilmesinin gerekliliği anlaşılıyor. İktidarlarını sürdürmesi gerekenlerin kaybedeceklerinin daha büyük olduğu aşikar. Ancak bulunduğu noktada insanlığını kaybetme noktasına gelmiş, kendisine ve türüne yabancılaşmış insan çoğunluğunun kazanması gerekenler çok daha fazla.

Her geçen gün daha katı bir biçimde sadece kendisi için olanı isteme gafletine sürüklenmiş bu çoğunluğun bir araya gelerek herkes için mücadele edecek bir biçimde, öncüsünü çağırarak hoyratça dağıtılan toplumsal alanı geri alma mücadelesi yürütebilmesi mümkün. Böylece yargının, demokrasinin, yönetimin yurttaş katılımına açılmasıyla yukarıdan düşecek, aşağılanma barındıran reform kırıntılarına da ihtiyaç kalmayacak. Kendisine ait olanı geri alanların yine kendi denetimlerinde oluşturacakları ve öz-gücüne dayalı olan alanların birliğiyle kendi alternatifini aşağıdan yaratabilmenin imkanları da yaratılmış olacak.


* Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Tarih Bölümü’nde lisans eğitimini, Maltepe Üniversitesi İnsan Hakları Anabilim Dalı’nda ise yüksek lisans eğitimini tamamladı. Yakın dönem Ortadoğu ve dünya tarihi, Türkiye iç ve dış siyaseti, siyaset kuramları ve insan haklarının kuramsal çerçevesi üzerine bağımsız araştırmalar yürütmektedir.



Önceki Haber
Covid-19: Küresel salgında vaka sayısı 60 milyonun üzerinde
Sonraki Haber
Trump giderayak hüküm giyen eski danışmanı Flynn'i affetti