Ana SayfaYazarlarAbdulmelik Ş. BekirHDP’yi kapattıktan sonra mumla arayacaklar

HDP’yi kapattıktan sonra mumla arayacaklar


Abdulmelik Ş. Bekir*


HDP’ye yönelik baskı süreci son dönemlerde partinin kapatılması noktasına taşınmak isteniyor. Zaten uzun bir süredir fiili olarak çalışılamaz hale getirilmeye çalışılıyor. Gerek geldiği gelenek, gerekse müteşekkil olduğu bileşenlerin direnişçi ve mücadeleci yapısı partinin baskıyla iktidarın istediği çizgiye çekilemeyeceği aşikar oldu. Geriye kalan seçenek partinin tüzel kişiliğinin sonlandırılmasıdır. Kapatma meselesinin tartışılmaya açılmasının asıl nedeni bu. Baskıyla fiili olarak işlemez hale getiremiyorsan kapat! İktidarı konsolide eden milliyetçi, dinci, sağ iktidarın HDP’nin tüzel kişiliğini sonlandırmaya gücü var. İdeolojik olarak iktidarla aynı kumaştan olup sureti muhalefetten görünen İyi Parti gibi oluşumlar oldukça bunu yapması daha kolay.

İktidar bloğunun HDP’ye yönelik politikalarının iyi okunması gerekir. Kesinlikle gücünden ve kudretinden kaynaklı politikalar ve saldırılar değildir. Aksine iktidar bloğunun HDP şahsında temsil edilen Kürt halkının ulusal demokratik talepleri başta olmak üzere ezilenlerin haklı mücadelesi karşısında yaşadığı çıkmaz, zorlanma ve acziyetten kaynaklıdır. Devletin tüm olanakları kullanılmasına rağmen HDP ve temsil ettiği mücadele geleneği zayıflatılamadı. Örgütsel yapısı ve halk desteği yerli yerinde duruyor. HDP geleneğini kendi geleneğiyle karıştıran milliyetçi, dinci, sağ siyaset anlayışı baskı ve şiddetle HDP tabanını geriletebileceğini, iradesini kırabileceğini ve istediği gibi yönlendireceği yanılgısına kapıldı.

HDP’nin temsil ettiği realite ile yüzleştikçe ve yanılgısı suratına çarptıkça iktidarın şuursuz ve sonuçsuz hamleleri art arda geliyor. Attığı her adım HDP’den çok kendisini sarsıyor. Devlet olanakları üzerinden bir araya getirilen koalisyonun uzun süre bu sarsıntılara dayanamayacağını ve önünde sonunda yıkılacağının farkında. Ömrünü uzatması için sürekli saldırı pozisyonunda olmayı bir strateji olarak uyguluyor. 2015 seçimleri sonrası başladığı Amok koşusunda sona doğru geldi. Bu süreçte hem ülkeyi hem de kendisini tüketti. Yere yığılmamak için koştukça nefessiz kalıyor, nefessiz kaldıkça yalpalıyor. Artık ayakta kalması mümkün değil. Yeni anayasa tartışmaları, reform söylemleri ve insan hakları eylem planı gibi gündemleri bu çaresizliğin, kafa karışıklığının, acziyetin ve çıkmazın sonucudur. Çölde susuzluktan mecali kalmayan birinin serap görmesinden başka bir anlam ifade etmez.

AKP-MHP iktidarının ne reform yapma ne de ayakta kalma mecali kalmıştır. Türk dinci, milliyetçi, sağcı akıl, tarihinin en büyük hatalarından birini yaptı. Ortadoğu’nun yeniden şekillenme sürecinde halklarla birlikte demokratik, eşitlikçi ve özgürlükçü politikalar yerine Yeni Osmanlıcılık hayalleri kurdu. Kürt ve Arap coğrafyasını yayılma alanı görerek bu toprakların kadim halklarını tahakküm altına almayı hedefledi. Oysa bir az tarihsel ve toplumsal bilinç sahibi olan herkes Ortadoğu’nun kalbinde boydan boya uzanan Kürt coğrafyasına Kürt halkının hilafına hakim olmanın, iktidar kurmanın mümkün olmadığını bilirdi.

HDP kapatılabilir ama temsil ettiği tarihsel öz, direniş, kültür ve mücadele bakidir. Geçmişte çokça denendi. Bu gelenek her seferinden Anka Kuşu misali adeta küllerinden doğarak büyüdü. Mücadelesini de direnişini de büyüttü.

Tarihte bu coğrafyaya hükümdar, şahinşah, sultan olmak isteyen çok güç ve kişi oldu ancak serencamları çok parlak olmadı. Katliamlar, soykırımlar, sürgün ve tehcir politikaları çok uygulandı. Kürt halkı, “Bitirildiler, yok edildiler, mevta oldular” nakaratlarını çok duydu. Her şeye rağmen kök saldığı bu topraklarda direnmesini, mücadele etmesini var olmasını bildi. Nüfus olarak Araplardan sonra Ortadoğu’nun ikinci büyük halkı olan Kürtler tüm kıyım ve kırım politikalarına rağmen coğrafyalarında dilsel, kültürel ve toplumsal olarak hakim halk olarak kalmayı başardı. Ölümsüz ozanın deyimiyle, Nuh’a beşikler verenlerin haraç salanlar karşısında diz çökebileceğini zannetmesi dinci, milliyetçi, sağcı iktidar bloğunun en büyük yanılgısı oldu.

Bu toprakların binlerce yıllık direnişini temsil eden HDP’yi kapatma tartışmaları ve girişimleri, coğrafyanın tarihsel, toplumsal mayasını bilmeyen, anlamayan dinci, milliyetçi sakil aklın son çırpınışları olacaktır. HDP kapatılabilir ama temsil ettiği tarihsel öz, direniş, kültür ve mücadele bakidir. Geçmişte çokça denendi. Bu gelenek her seferinden Anka Kuşu misali adeta küllerinden doğarak büyüdü. Mücadelesini de direnişini de büyüttü. Kürt halkının ve Türkiye ezilenlerinin yürüttüğü mücadelenin somutlaştığı HDP’nin mücadele stratejisi Türkiye ve halkların sorunlarının demokratik yollarla çözümünün en sade halidir.

HDP’yi kapatmak halkların özgürlük, eşitlik ve demokrasi mücadelesini fiili olarak bitirmez ancak ve ancak yasal yollarını tıkayabilir ve sistemin dışına itebilir. Bitmeyen mücadele mutlaka ya bir yol bulur ya da bir yol açar. Milliyetçi, dinci, sağ siyaset işte o zaman HDP’yi mumla arar olur. HDP’nin temsil ettiği ezilenlerin mücadelesine saldırı süreci son 5 yılda milliyetçi, dinci sağ siyaseti nasıl çıkmaza soktuysa, kapatılmasının bu baskıcı iktidar bloğunun sonu olacağından şüphe yoktur. Gerek Kürt halkının mücadelesi gerekse Türkiye halklarının ezilenlerinin mücadelesi HDP ile başlamadığı gibi HDP ile de son bulmaz.

Milliyetçi, dinci sağ siyaset ister HDP’ye saldırsın ister saldırmasın, ister kapatsın ya da kapatmasın artık yolun sonuna gelmiştir. Saldırarak ayakta kalmanın da bir ömrü vardır. O ömür biraz daha uzatılabilir ancak ayakta kalması mümkün değildir. Baskıyla, zulümle, zorla bir iktidarın ayakta kalacağı kadar kaldı. Ötesi yoktur. Bu anlamda HDP asla onlar kadar kaybeden olmayacaktır. HDP geleneği yeni bir isim, yeni bir yol ve yeni bir yürüyüşle yoluna devam eder. Ancak milliyetçi, dinci iktidar bir kere kaybettiğinde bir daha ayağa kalkamayacaktır. Bunu herkesten ve her kesimden daha iyi biliyor.

HDP, iktidar bloğunun kapatma gündemiyle meşgul olmamalıdır. Aksine bu gündemle perdelemeye çalışılan realiteye ve sorunlara daha fazla dikkat çekmeli ve gündem yapmalıdır… Kapatma tartışmaları ve gündeminin peşine takılmak, devlet olanakları etrafında bir arada kalmaya çalışan iktidar bloğunun tuzağına düşmek olur.

HDP direnişçi, mücadeleci geleneğine dayanarak yürüyüşünü güçlendirmeli ve dün olduğu gibi yarın da halkların taleplerinin sözcülüğünü ve öncülüğünü yapmaya devam etmelidir. Esas alacağı ilkeler Ortadoğu’nun kalbine kök salmış Kürt halkı ve ezilenlerin desteği, hassasiyetleri ve talepleri olmalıdır. Bu kadim güce sırtını dayadıkça ve Mazdeklerden Hürremlere, Babeklerden Baba İshaklara, Şeyh Bedrettin’den Seyid Rızalara süzülen tarihsel mücadele zeminine sağlam bastıkça milliyetçi dinci, sağ siyasetin ve iktidarların saldırıları, tehditleri ve heveslerini rahatlıkla savuracaktır.

Bu anlamda HDP, iktidar bloğunun kapatma gündemiyle meşgul olmamalıdır. Aksine bu gündemle perdelemeye çalışılan realiteye ve sorunlara daha fazla dikkat çekmeli ve gündem yapmalıdır. Meclis başta olmak üzere bulunduğu her zemini ezilenlerin sesinin duyurulduğu platformlara dönüştürmeli. Kapatma tartışmaları ve gündeminin peşine takılmak, devlet olanakları etrafında bir arada kalmaya çalışan iktidar bloğunun tuzağına düşmek olur. Çıkmazda olan iktidarın yeni anayasa, reform, adalet ve insan hakları gibi demokratikleşme söylemleri içine düştüğü kuyudan çıkmak için merdiven yapmasına izin vermemeli. Her zamandan daha çok demokrasi, özgürlük, adalet ve eşitlik demelidir ve bunun mücadelesini güçlendirmelidir.

Çıkmazda olan iktidar bloğuna karşı muhalefet çemberini olabildiğince geniş tutmalıdır. Demokrasi ve adalet gibi toplumsal muhalefetin ortaklaştığı asgari paydaları siyasi muhalefete de yakalamalıdır. Demokrasi İttifakı olarak temel ilkeleri bağlamında en geniş ittifakı kurarken, faşizm karşısında duran tüm muhalif kesimlerle asgari müştereklerde en geniş ortaklaşmayı hedeflemeli, ortaklaşmadığı kesimlerin ise en azından kendisi ve iktidar bloğu arasında nötr kalmasını sağlayacak bir politika izlemesi dönemsel olarak doğru bir tutumdur.

Çokça tartışma konusu olan HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar’ın Necmettin Erbakan anmasına katılması da bu bağlamda ele alınmalıdır. Kimi toplumsal, kültürel ve insani teamüllerin gözetilmesi, AKP-MHP iktidar bloğuna karşı oluşan ve iktidarın ısrarla dağıtmak istediği siyasal ve toplumsal muhalefetin güçlendirilmesi yönünde olumsuz değildir. Tarihte bunun birçok örnekleri vardır. İkinci Dünya Savaşı yıllarında Sovyet Rusya ve ABD’nin aynı cephede yer alması tarihsel olarak bunun en yakın örneklerindendir. İktidar bloğunun muhalefet adına en ufak bir tepkiyi bile kriminalize ettiği bir dönemde ilkesel katılık politik esneklik, ilişki çelişki diyalektiği tam da bu durumlar ve süreçlerde uygulanır ve sınanır.


* İstanbul Üniversitesi’nin İletişim Fakültesi’nde gazetecilik ve Fen Edebiyatı Fakültesi’nde ise Hititoloji okudu. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde yüksek lisans yaptı. 1999’da başladığı gazetecilik çalışmalarında Azadiya Welat, Özgür Gündem ve Dicle Haber Ajansı’nda dış politika, kültür ve dil, siyaset üzerine yazı ve analizleri yayımlandı. 2016’dan bu yana Gazete Karınca’da düzenli yazıları yayımlanmaktadır.

PAYLAŞ:
    WhatsApp'da Paylaş!   Telegram'da Paylaş!     Yazdır   E-Posta Gönder

Önceki Haber
Cezaevlerindeki açlık grevi 97. gününde: 'Tutuklular nefessiz kalmış'
Sonraki Haber
MEBYA-DER’e dört gün arayla ikinci operasyon: En az 16 gözaltı