Ana SayfaYazarlarAbdulmelik Ş. BekirPeker’in ifşaatları çöküşün nedeni değil sonucudur

Peker’in ifşaatları çöküşün nedeni değil sonucudur


Abdulmelik Ş. Bekir*


Devlet iltisaklı mafya patronu Sedat Peker’in ifşaatları epeydir gündemi meşgul ediyor. Yeni ifşaatlar da gelmeye devam edecek. Görüldüğü kadarıyla yankı uyandırdığı kadar ifşaatlar kafa karışıklığına ve farklı senaryolara da neden oluyor. Kimisine göre Peker’in çıkışı yeni değil ve bir şeyi değiştirmeyecek malumun yeniden ilamı. Kimisine göre ise ifşaatlar AKP-MHP iktidar bloğunun çöküşünün başlangıcıdır. Her iki senaryonun doğru yanları olduğu gibi oldukça yanılgılı yanları da var.

Erdoğan’ın ifşaatların hedefinde olan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu uzun bir sessizliğin ardından sahiplenmesi ile birlikte ‘Bundan bir şey çıkmaz’ diyenler hemen, ‘Bakın biz demedik mi?’ karamsarlığıyla köşelerine çekildi. ‘Bu iktidarın çöküşünün başlangıcıdır’ diyenler ise Erdoğan’dan başka bir yaklaşım ve adım mümkünmüş gibi Sedat Peker’den vaat edilen yeni videoyu beklemeye koyuldu.

Nereden bakarsan AKP-MHP iktidarından bıkan ve değişmesini isteyen kesimler için içler acısı bir durum. Gözler önünde yaşanan gerçekliğin bu düzeyde yanlış okunması en iyi ihtimalle sosyolojik bir travma ve vaka olarak izah edilebilir. Karamsarların stratejisizliği, mücadelesizliği ve öğrenilmiş çaresizliği bir vaka, iyimserlerin AKP-MHP iktidarının çöküşünü devlet iltisaklı bir mafya patronunun ifşaatlarında umması ayrı bir vaka.

Oysa kafa biraz kaldırılsa, gelişmeler asgari bir politik bakış ve bütünlüklü değerlendirilse fotoğraf o kadar berrak ki. Peker’in ifşaatlarını ne küçümsemek ne de abartmak gerekir. Evet söylenenler toplumun ötekileri, ezilenleri açısından oldukça bilindik. Zira söylenenlerin üzerinde icra edildiği kesimler bunlar. Ancak bu durum ifşaatların önemini azaltmıyor. Daha önce bundan çok daha vahim ifşaatların üstünün örtülmesi ve istenilen değişimi yaratamaması Peker’in ifşaatlarının öneminden bir şey kaybettirmiyor.

Bu anlamda yorulmaksızın ifşaatları önemsemek, tartışmak, gündemde tutmak ve faillerin üzerine gitmek gerekir. Öte yandan iyimserler gibi Peker’in ifşaatlarını iktidarın çözülüş ve çöküşünün başlangıcı olarak değerlendirmemek de gerekir. Bu ve bağlanan umutların istikrarı devlet iltisaklı bir mafya patronunun güvenirliği ve istikrarı kadardır. Yeni bir videonun gelmemesi değişimin ve aynı anlama gelmek üzere özgürlük ve demokrasi umutlarının da sonu olur.

Dolayısıyla ifşaatların açığa çıkması ve bunun kendini kadiri mutlak zanneden AKP-MHP iktidarını sallamasının kaynağının iyi anlaşılması gerekiyor. İfşaatların bu düzeyde toplumdan rağbet görmesinin nedeni iktidarın zayıflığının, halk desteğini kaybetmesinin ve kendi içini kontrol edememesinin sonucudur. Yani Peker’in ifşaatları iktidarın çözülüşünün başlangıcı değil tam tersine sonucudur. Peker ifşaatta bulunduğu için iktidarın çözülüşü başlamadı, iktidar çözüldüğü için Peker konuştu.

AKP-MHP iktidarı çözülmemiş olsaydı Peker konuşmazdı. Mafya ilişkilerine, ranta, yolsuzluğa, karanlık işlere karışan iktidar çözülünce haliyle barındırdığı unsurlar sağa sola saçıldı. Sağlam bir küpün içindeki kötülükler saçılmaz, çürüyen ve parçalanan küpten etrafa kötülük saçılır. AKP-MHP iktidarı bu ifşaatlar üzerine elbette bir şey yapmaz ve üstünü de örtebilir. Ancak testi bir kere kırıldı.

Bu sürecin artık tersine çevrilmesi mümkün değildir. AKP-MHP iktidarının çözülüşünün önlenmesi imkansızdır. İktidar ortakları bunun farkında, ancak karamsarı ve iyimseriyle muhalif kesimler için aynı şeyi söylemek oldukça zor. Zira tamamı değişimin gerçek nedenini görmekten uzak. AKP-MHP iktidarını çöküş sürecine sokan mücadelenin hangisi olduğundan bihabercesine yaşananları Peker’in ifşaatlarıyla sınırlı okuyor ve yorumluyor.

Biraz daha spesifik olmak gerekirse işin sırrını ‘Gare öncesi ve sonrası’ olarak ifade etmek isabetlidir. Elbette Peker’in birkaç söylemi ve ifşaatları güçlü ve başarılı olan bir AKP-MHP iktidarının çözülüşünü sağlamaz. Öyle olsaydı daha büyük ifşaatlar yapardı. Ancak yenilmiş, siyasi, ekonomik ve toplumsal kriz yaşayan AKP-MHP iktidarını bir fiske bile yıkabilir.

İktidar ve ortakları Kürt halkına karşı yürüttüğü topyekun savaşı kaybettiği için Peker’in salvolarıyla sallanıyor. Dünyanın dört bir yanından toplayarak Kürtlere karşı savaştırdığı halde yenilen ve maaşlarını ödeyemediği için elinde kalan radikal cihatçılarla ne yapacağını bilemediği için çözülüyor.

‘Biz bu savaşta leblebi kullanmıyoruz’ diyen ve ülke bütçesini savaşa yatırdığı için iktidar bir mafya babasının desteğine muhtaç oldu ve şimdi de ifşaatları karşısında haftalarca ses çıkaramaz hale geldi. Savaşı yürütmek için sığı ve deriniyle bir araya getirdiği ortaklarına pay edecek rant kalmadığı için sağa sola saçılıyorlar.

On binlercesini zindanlara doldurmasına rağmen hem zindanlarda hem dışarıda halkların mücadelesinin devam etmesidir iktidarı esen yelden savrulur hale getiren. Libya’da, Doğu Akdeniz’de Suriye ve Irak’ta yenilgi yaşadığı için bir mafya patronunun argümanlarına dahi cevap vermekten aciz hale geldi.

İçerde ekonomik, siyasi ve toplumsal kriz, dışarıda derin bir tecrit yaşayan iktidar çözülüşünü görmek için onlarca neden önümüzde dururken, meseleyi Peker’in itiraflarına dayandırmak büyük bir yanılgı. Bu okumalar en hafif tabirle son altı yıldır mücadele eden, işinden olan, gözaltına alınan, işkence gören, zindanlara doldurulan insanların mücadelesini, direnişini görmemek olur.

Doğada hiç bir şey kendiliğinden olmaz. AKP-MHP iktidarı da kendiliğinden değişmez. Bu gün iktidar ve rant kavgasına tutuşmuşsa, tel tel dökülüyorsa, ortaklık ettiği derin yapılarla kavgaya tutuşmuşsa bu verilen direnişin sonucudur. Direnenler bunu biliyor. Bilmeyenler direnmeden değişim için mucize bekleyenlerdir. Bu siyasi okuma, öğrenilmiş çaresizlik ve mücadelesizlik iktidar için adeta can suyu oluyor.

Bu nedenle hala canhıraş bir şekilde direnenlere saldırıyor. Milliyetçiliği, ırkçılığı yükselterek Kürtlere, kadınlara, ezilenlere, demokratlara karşı savaşı sürdürüyor. Ancak ve ancak kendisini yenilgiye uğratanlara karşı kazanırsa ayakta kalabileceğinin farkında. Buna karşı karamsarıyla iyimseriyle herkesin ülkeyi uçuruma götüren iktidara karşı direnenlerin yanında mücadeleye katılması beklenen, umut edilen değişimi hızlandıracaktır.


* İstanbul Üniversitesi’nin İletişim Fakültesi’nde gazetecilik ve Fen Edebiyatı Fakültesi’nde ise Hititoloji okudu. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde yüksek lisans yaptı. 1999’da başladığı gazetecilik çalışmalarında Azadiya Welat, Özgür Gündem ve Dicle Haber Ajansı’nda dış politika, kültür ve dil, siyaset üzerine yazı ve analizleri yayımlandı. 2016’dan bu yana Gazete Karınca’da düzenli yazıları yayımlanmaktadır.



Önceki Haber
Sistemin işleyişi üzerine
Sonraki Haber
Erdoğan, Kanal İstanbul için tarih verdi