Yer değiştirmeler
Hakan Yurdanur
Marx ‘ın kapitalizm analizinde iki önemli nokta var. Birincisi yatay yönlü genişleme. Kapitalizme özgü meta ilişkilerinin henüz geçerli olmadığı alanların kapitalizmin etkisi altına girmeye başlaması yani biçimsel olarak hakimiyet. İkincisi ise dikey yönlü genişleme. Kapitalizme özgü meta ilişkilerinin geçerli olduğu alanlarda yoğunlaşma yani reel olarak hakimiyet. Reel hakimiyet, bir zamanlar paralılaştırılmayan, alınıp satılmayan her şeyin ticari nesneye dönüşmesinin anlatımıdır. Pet şişenin içine girmiş su bu tarihin canlı tanığıdır.
Bu aynı zamanda en temel birinci yer değiştirmedir: Kullanım değerinin yerini değişim değeri almıştır. Ticari olan, insani olana karşı üstünlük sağlamıştır!
Ekonomi —> toplum —> doğa dizilişi sürdürülebilir ilişkiler bütünü değildir. Gelin görün ki yeşile boyanmış kapitalizm her şeyin önüne sürdürülebilir eki koyarak bir yer değiştirmeye daha imza atıyor: Kediyi sallayan kuyruğudur diyor ve hatta buna inanmamızı istiyor!
1700’lerden 1910‘lara kadar biçimsel hakimiyet söz konusuydu. Birinci emperyalist paylaşım savaşı öncesi dünyanın % 85‘i emperyalist devletlerin sömürgesi/yarı sömürgesi haline getirilmişti. 1980‘lerle birlikte reel hakimiyet dönemi başladı. Hakimiyet sınırlarında varlığını gerektirir. Bu anlamıyla hakim olan sınırları bozandır. Reel hakimiyetle kapitalizm hem ekonomik, hem toplumsal hem de coğrafi (ekolojik ) sınırlarına dayandı. Bu mantıkla devam etmek için birkaç gezegene daha ihtiyaç var. Burjuva iktisatçıları kaynaklar sınırlıdır diyor. Peki nasıl oluyor da sınırlı yaşama sahip insan, sınırlı kaynaklar karşısın da sınırsız ihtiyaçlara sahip olabiliyor? Burada anlatılan kapitalizmin sınırsız hakimiyetidir ve tarihsel bir yer değiştirmeyi işaret eder.
Amaçlarla araçları yer değiştirseniz, sonuçla neden de birbirine karışır. 2008 finansal krizinin nedeni finansallaşma değildir. Tam tersine kapitalizmin yapısal krizinin sonucu finansallaşmadır. Oysa bizlere tam tersi sunulur ve bu yer değiştirme yutturulmaya çalışılır. Neo liberalizm de kapitalizmi krizden çıkarmak için değil kurtarmak için üretilmiş bir sonuçtur. Başka türlü söylersek neo liberalizm krizlerin toplamıdır ve çöküşün işaret fişeğidir.
Kapitalist sistemde insanlar birlikte biriktirmeyi değil, tüketmeyi seçerler. İlişkileri de bunun üzerine kuruludur. Bir amaç olarak biriktirmek toplum için bir şey ifade etmez. Birikim demek, tüketimin eşitsiz dağılımı demektir. Birikim kutuplaştırmayı da beraberinde taşır. Zengin, fakir olduğu için zengindir. Zengin azınlığın oluşması için önce fakir çoğunluk oluşmalıdır.
Bir diğer yer değiştirme makineleşme yani teknoloji ile ilgili. Teknoloji insanlığın gelişimi, refahı, mutluluğu, ilerlemesi için değil (tabi ki teknolojik gelişimi yok saymıyoruz ) sermayedarlar arası rekabet, işçiye olan bağımlılığı azaltmak vd. nedenlerle geliştirilir. Durduk yere de ortaya çıkmaz. Sınıf savaşımlarının keskinleştiği ya da sermayenin değer yaratmada zorlandığı zamanlara denk gelmesi tesadüfi değildir. Teknolojinin gelişimi ortalama insan enerjisinin harcanmasın da azalma değil tam tersine artış getirir. Yaşamı işe indirger. Günde 10-12 saat çalışan bedenler yaratır.
Yer değiştirmelere şunu da ekleyelim: Politik yapıları ve devletleri içinde toplayan bir dünya ekonomisi söz konusu. Tek bir ekonomi ve birçok devlet var. Bu devletler birbirlerine el ele değil, kafa ayak biçiminde hiyerarşik düzende bağlılar. Alttakinin üsttekini yakalaması da mümkün değil. Batılılaşmak ancak Batı‘nın çıkarları izin verdiği kadarıyla mümkündür.
Yer değiştirmeler bulanık hafıza yaratmak için bulunmaz ideolojik basınçtır. Böylece gerçeklerin bilince çıkması geciktirilir ama eninde sonunda gerçekler ortaya çıkar. Çok değerli bir sözle bitirelim: Bir şeyi aşmak için önce onu kavramak gereklidir.