AKP iktidarının 21 yıldır her seçimde aynı vaatleri verdiğini, gerçekleştirmediği vaatleri de sitesinden kaldırdığını belirten ekonomist Murat Muratoğlu, hazırlanan programın insanların refahı için değil hükümet için olduğunu söyledi. AKP’nin seçim beyannamesi için “Çapraşık vaatler söz konusu, ciddiye alınacak bir beyanname değil” ifadelerini kullanan Muratoğlu, seçim sonrası ekonomik tabloya dair ise şunu söyledi: Ciddi paraya ihtiyaç duyulacak.
Cumhurbaşkanlığı Seçimi ve 28’inci Dönem Milletvekili Genel Seçimi’ne dair vaatlerini sıralayan siyasi partiler ve ittifaklar seçim bildirgelerini açıkladı.
Ekonomist Murat Muratoğlu, AKP’nin “Türkiye Yüzyılı İçin Doğru Adımlar” başlıklı seçim beyannamesi ile Millet İttifakı’nın hazırladığı ‘Ortak Politikalar Mutabakat Metni’nde yer alan ekonomi vaatlerini Gazete Karınca’ya değerlendirdi.
’21 yıllık AKP iktidarı, aynı vaatleri sunuyor’
AKP’nin ekonomi vaatlerini mercek altına alan Muratoğlu, “Bu vaatler yeni bir parti ya da oluşum tarafından hazırlansa anlardım ancak 21 yıldır iktidarda olan bir kurumun tekrar vaatlerde bulunması bana enteresan geliyor ki, bu vaatler her seçim beyannamelerinde yer alıyor. İnternet sitelerinde 2018 seçimleri için verdikleri vaatlerin tamamını kaldırmış durumdalar. Bunu kaldırma sebepleri yüzde 95’ini yerine getirememeleridir” dedi.
‘Eski programlardan kopyala yapıştır hazırlanmış’
AKP’nin 2002 yılından beri genelge yayınladığını, açıklanan çalışmanın çoğunun eski programlardan kopyala yapıştır biçiminde hazırlandığını dile getiren Muratoğlu, “Erdoğan’ın konuşmalarına bakın zaten dejavuya düşmüş gibi oluyorsunuz, tüm konuşmaları eskilerin tekrarı. Erdoğan’ın altında propaganda grubundan İletişim Başkanlığı’na kadar çok ciddi grup çalışıyor ama konuşmaları dahi yenileyemiyorlar. AKP maalesef liyakat çölünün ortasına düşmüş durumda. Liyakatli insan bulamıyorlar. Yeni program hazırlayamıyor, eskileri tekrar etmekten başka bir şey yapamıyorlar” diye konuştu.
‘Ne kadar çok para basarsanız o kadar çok enflasyonla karşılaşırsınız’
Enflasyona dair verilen vaatleri yorumlayan Muratoğlu, şu değerlendirmede bulundu:
Normalde bağımsız ve özerk olması gereken ancak AKP güdümünde olan Merkez Bankası’nın vaadine bakalım, enflasyonu istisnasız 15 yıldır, her yıl yüzde 5’e düşüreceklerini söylüyorlar. 2023 yılında da yüzde 5’e düşüreceklerini resmi olarak ilan ettiler. Bunun mümkün olmadığını herkes biliyor. Erdoğan, bu yıl ‘herkes hesabını yüzde 20 enflasyona göre yapsın’ dedi. Bu da Merkez Bankası’nın hedefinin neredeyse 4 katından fazlası. Yüzde 20 enflasyon bile imkansız.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TUİK) açıklamasına göre, enflasyon yüzde 50, yalnız TÜİK açıklamasına göre olduğunun altını çiziyorum. Gerçek enflasyon oldukça fazla. Şu an seçim, deprem nedeniyle ve daha birçok farklı nedenle inanılmaz para basıyorlar. Ekonomist Milton Friedman’ın bir cümlesi vardır; “Enflasyon parayla ilgili bir olgudur. Ne kadar çok para basarsanız o kadar çok enflasyonla karşılaşırsınız.” Nitekim bu kaçınılmaz.
Dolarda yaşanan artışın etkilerine de değinen Muratoğlu, şunları söyledi:
Dolar artarsa, ihracat artar, ithalat düşer. Bu güzel haberdir ama dolar artarsa aynı zamanda maliyetler yükseleceği için, üretenlerin sırtına çok ciddi anlamda yükler biner. Bu durumda iç piyasaya daha çok çalışmaya başlıyorlar. Şu an insanlar enflasyon karşısında ezildikleri için paralarını harcamayı tercih ediyorlar. Bugün aldıkları malın, yarın daha pahalı olacağına inanıyorlar ki bu doğru. Bankaya koydukları paranın enflasyon karşısında, faizin yetmeyeceğini ve eriyeceğini görüyorlar bu da doğru.
‘AKP, vaatlerini neden bugün hayata geçirmiyor?’
AKP’nin seçim vaatlerin tamamını enteresan bulduğunu ifade eden Muratoğlu, bazı maddelere özellikle dikkat çekti:
‘Kamuya alımlarda mülakatı kaldıracağız’ deniliyor. Güzel kardeşim, o zaman bugün neden kaldırmıyorsun? iktidara gelince kaldıracaksın. Bugün iktidar sensin, yarın da yapabilirsin. Keza ‘aile sigortasını hayata geçireceğiz’ diyorlar. Kemal Kılıçdaroğlu bunu yıllarca dile getirdi. Neden bugün hayata geçirmiyorsun da seçim sonuçlarını bekliyorsun? İnsanın aklına ister istemez böyle sorular geliyor.
‘Kişi başı gelir yüksek gösteriliyor’
Muratoğlu, 1950’den 2010 yılına kadar, “Çok kötü varsaydıkları koalisyon dönemlerinde dahi Türkiye’nin ortalama büyümesi yüzde 5 idi” dedi.
AKP’nin daha önce açıkladığı hedeflerde 2023 yılında kişi başı gelirin 25 bin dolar olacağı vaatlerine işaret eden Muratoğlu, AKP’nin 2028’e kadar bu gelirin 16 bin 500 dolara çıkacağını vaat ettiklerini söyledi. Muratoğlu, “Halbuki ülkedeki büyümeden 13 milyon kişi daha pay alıyor. İnsanları nereden baksanız 9 bin dolar fakirleştiriyorsunuz. E daha önceki vaatlere ne oldu?” diye sordu.
Muratoğlu, “Hedefler öyle çapraşık ve birbiriyle uyuşmuyor ki, bu genelgelerin, açıklamaların çok ciddiye alınacak bir tarafı yok gibi görünüyor açıkçası” dedi.
‘Silahlanma yatırımı prim yapıyor mu? Bunu seçimlerde göreceğiz’
Savunma sanayinin gelişmesinin insanları refaha ulaştırmadığını Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla, Kuzey Kore ve İran örnekleriyle birlikte değerlendiren Muratoğlu, “İnsanların patates bulamıyorken, silahlanmaya ağırlık veriyorsan, sonuç insan hayatının önceliklendirmesine geliyor. Türkiye’nin silahlanması gerekiyor mu gerekiyor, ama bu silahlanmayı insanların gözüne sokarak, ‘bakın bunları yaptık, bu yüzden siz aç kaldınız’ demek ne kadar prim yapıyor, seçimlerde göreceğiz” diye ifade etti.
‘Program, insanların refahı için değil hükümet için gibi’
AKP’li Numan Kurtulmuş’un geçtiğimiz günlerde, “Biz TOGG diyoruz, adamlar soğan diyor” sözlerini hatırlatan Muratoğlu, “Soğan alamayan insanın TOGG alması düşünülebilir mi? Bu program, insanların refahını sağlamak, açlığını gidermek üzerine değil, insanlar için değil hükümetin seçimi gibi gözüküyor. Ağırlık verdikleri projeler insanlarımızı zengin ettirecek projeler değil” diye vurguladı.
‘Fakirleştikçe, adalet, demokrasi ve ifade özgürlüğü ikinci plana düşüyor’
İnsanların kendilerini geçindirecek yeterli geliri olmadığında, bazı temel kavramların ikinci plana düştüğünün araştırma sonuçlarıyla sabit olduğunu kaydeden Muratoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
İnsanlar kendilerini kurtarma çabasına girişiyorlar, haliyle etrafında yaşananlara çok fazla ilgi gösteremiyorlar. Adalet, demokrasi, ifade özgürlüğü ikinci sırada geliyor. Bu da bir toplumun olduğu statüyü kaybedip daha da gerileşmesi için en önemli sebeplerden biridir. Bir halkı cahil bırakmak istiyorsanız, fakirleştireceksiniz. Çünkü fakirleşen insanın önceliği maalesef her zaman önce kendi karnını doyurmak oluyor. Kişi başı ortalama gelire bakarsanız, Türkiye nüfusunun yüzde 60-65’i, asgari ücret ortalaması ve etrafında rakamlar alıyor. 20-25 bin lira aylıktan bahsetmek çok da inandırıcı değil.
‘Seçim sonrası ciddi paraya ihtiyaç duyulacak’
Millet İttifakı’nın Ortak Politikalar Mutabakat Metni’nde yer alan vaatlerin ise oldukça gerçekçi ve mantıklı göründüğünü söyleyen Muratoğlu, seçim sonrası oluşabilecek problemlere de değindi:
Metinde yer alan, Kemal Kılıçdaroğlu’nun da söylediği ‘Sarayın uçaklarını satıp, yangın uçakları alacağını’ söylemesi hoşuma gitti. Ancak seçim bildirgelerine bakarsak, Türkiye seçimin ertesi günü Londra, Paris ya da Cenevre olmayacak. Çok ciddi anlamda paraya ihtiyaç duyulacak. Kılıçdaroğlu, ‘300 milyar dolar hazır’ diyor ama böyle bir para ortada yok.
Uluslararası Para Fonu (IMF) ile anlaşmaya gidilmesi söz konusu ama bu da çok kolay değil. Çünkü IMF ile anlaşması en az 6 altı ay hazırlık yapmasını gerektirir. Bugün anlaşalım deseniz, çok büyük krizde değilseniz 6 aydan önce anlaşamazsınız. IMF yüzde 85 çoğunlukla karar alır ve yüzde 16 karar alma mekanizmasının sahibi ABD’dir. Hadi anlaştınız, ne kadar para alacaksınız? Şu anda 30-40 milyar dolar Türkiye’yi kesmez ama IMF ile anlaştığına göre diyerek, kreditörlere bir güven verebilir.
‘Depremin faturası ağır olacak’
Depremin faturasının ağır olacağını da kaydeden Muratoğlu, Türkiye’nin ihtiyacı olan paranın minimum 150 milyar dolar olduğunu belirtti.
Büyük felaketlerin faturası her zaman sonradan açığa çıkar. O evlerin, inşaatların yapılması, işyerlerinin geri dönmesi, o kaynakların harcanması gerekiyor. İktidar ‘bir şekilde halledeceğiz’ diyor ama hiç kimse cebinden vermeyecek, kasada böyle bir para olmadığına göre tekrar bizim vergilerimize binecek.
‘Türkiye ekonomisi EYT’yi kaldıracak durumda değil’
Muratoğlu, Emeklilikte Yaşa Takılanlar konusuna (EYT) da değinerek, Türkiye ekonomisinin EYT’yi kaldıracak durumda olmadığını, bütçe açığına ciddi anlamda ağırlığı olacağını ekledi ve devamında şunları dile getirdi:
EYT kazanılmış bir haktır ancak insanları fakirleştirecek midir? Evet. Biz zaten yıllarca yarının ekmeğini yedik. Bugün de EYT ile çocuklarımızın ekmeğini yeme derdindeyiz. Gelecek nesiller bizden çok daha fakirleşecek, çünkü bu harcamalar bir yolla ödenecek.
‘Cari açık 55 milyar dolar son 10 yılın en kötüsü’
Bir ülkeyi batıran cari açık ile bütçe açığının aynı anda olmasıdır. Buna ‘ikili fırtına’ denilir. Şu anda bütçe rezalet durumda, para basıp idare ediyorlar. Bir yandan kaynak bulmaya çalışıyor, yurtdışından borçlanmaya çalışıyor aradığı borca ulaşamıyorlar. Cari açık, son 10 yılın en kötüsü yaklaşık 55 milyar dolar, sizde olmayan 55 milyar doların yurtdışına transfer edilmesi demektir. Bu kolay kolay karşılanamayacak bir para.
‘Türkiye’deki gelir uçurumu sosyolojik sorunlara yol açabilir’
İş gücünün, büyümeden aldığı oranın her geçen yıl azaldığına dikkat çeken Muratoğlu, ekonomik uçurumların yaratabileceği sorunlara işaret etti:
Patronların verdiği maaş oranı, kazançlarına göre her geçen yıl daha azalıyor. Büyük oranda insan grubunun gelirinin her daim azalması bize yoksullaşmayı gösteriyor. Benzerini Hindistan’da görüyoruz. Nüfusu yaklaşık 1 buçuk milyar kişi. Yaklaşık 250 milyon kişi, İsviçre standartlarının üzerinde yaşıyor. Türkiye’nin üç katı büyüklüğünde bir kalabalığın zenginliğinden bahsediyoruz. 1 milyar 250 milyonun durumu ise sefalet. Aradaki fark o kadar açık ki ya çok sefil ya da çok zenginsin. Türkiye nereden baksanız bu yola doğru gidiyor. Hindistan’dan farklı bir kültüre sahip olduğumuz için, ilerde sosyolojik sorunlara yol açabilir.