14 Mayıs seçimleri yaklaştıkça Alman basınının Türkiye’deki seçimlere ilgisi de giderek artıyor. Haber ve analizlerde enflasyon ve hayat pahalılığının Erdoğan’ın üzerinde baskı oluşturduğuna vurgu yapılıyor.
Cumhurbaşkanlığı Seçimi ve 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimi’nde yurtdışındaki seçmenlerin temsilciliklerde oy kullanacakları tarih aralığı ve oy kullanılacak adresler bundan kısa bir süre önce Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından ilan edildi.
En çok oy kullanılacak ülke: Almanya
Yapılan açıklamada 74 ülke ve 177 noktada oy kullanılacağı belirtildi. En çok oy kullanılacak ülke 26 nokta ile Türkiyelilerin yoğun olarak yaşadığı Almanya oldu. Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci tura kalması durumunda ise seçmenler, 20-24 Mayıs arasında sandıklara gidebilecekler.
Seçmen sayısı 3.5 milyon
Yurtdışında, Türkiye’deki seçimlerde oy verme hakkına sahip kayıtlı seçmen sayısı 3,5 milyon civarında. Bu seçmenlerin 1,4 milyonla yaklaşık yarısı Almanya’da yaşıyor. En son 2018 yılındaki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Almanya’daki seçmenlerin yüzde 64,8’i Recep Tayyip Erdoğan, yüzde 21,9’u Muharrem İnce, yüzde 10’u ise Selahattin Demirtaş’a oy vermişti.
Berlin Bilim Merkezi’nden (BWZ) sosyal araştırmacı Ruud Kopmans, AKP’nin Almanya’da elde ettiği geniş seçmen kitlesini, seçmenlerin sosyolojik zeminleriyle gerekçelendiriyor.
AKP ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Türkiye’de olduğu gibi Almanya’da da özellikle eğitim seviyesi daha düşük muhafazakarlar arasında puan toplamayı başardığını ifade eden Koopmans, Türkiye’de Cumhurbaşkanı’na en çok Orta Anadolu seçmeninin destek verdiğini, Almanya’daki Türkiyelilerin çoğunun da bu bölgeden geldiğini söylüyor.
Buna karşılık, kendini Kemalist ve laik olarak tanımlayanların özellikle ABD’ye göç ettiğini savunan araştırmacı, orada Erdoğan’a verilen oy oranının yüzde 16 olduğunu hatırlatıyor. Kopmans, “ABD’deki Türk göçmenler ortalama bir Amerikalı’dan daha iyi eğitimli. Buna karşılık, Almanya ve diğer kıta Avrupası ülkelerindeki Türkiyeliler, Erdoğan’ın Türkiye’de yüzde 60 veya daha fazla oy aldığı Anadolu’nun kırsal bölgelerinden geliyor” diyor.
Hamburg Protestan Üniversitesi’nden sosyal bilimci Yaşar Aydın, seçmenlerin geçen yıllarda Almanya’da yapılan seçimlerde daha çok sosyal demokrat ve sol ya da Yeşiller gibi alternatif partilere, Türkiye seçimlerinde ise çoğunlukla AKP’ye destek vermesinin çok boyutlu nedenleri olduğunu söylüyor.
Son beş yılda yoğunlaşan beyin göçünün Almanya’daki göçmen profilini değiştireceğini söyleyen Türkiye ve Uyum Araştırmaları Merkezi’nden siyaset bilimci Caner Aver, önümüzdeki seçimde oy dağılımın bundan öncekilere kıyasla daha değişik olabileceğini belirtiyor.
‘Erdoğan iktidarı bırakmayabilir’ uyarısı
Pazartesi günü Frankfurter Allgemeine Zeitung’da (FAZ) yer alan “Türkiye yol ayrımında” başlıklı haberde, 14 Mayıs seçimlerinin Türkiye’yi “yepyeni bir yöne sürükleyebileceği” ifade ediliyor. “Depremin dehşet verici sonuçları doğrultusunda, Erdoğan seçimi kaybetmekten korkmalı” değerlendirilmesine yer verilen yorumda, Kemal Kılıçdaroğlu’nun “renksiz” bir aday olarak görüldüğü, ancak bunun muhalefet açısından aslında bir avantaja dönüşebileceği vurgulanıyor:
74 yaşındaki eski sosyal güvenlik memuru, bir çeşit anti-Erdoğan: Karizmatik olmayan, ayakları yere basan, mütevazı, dürüst. Tam 13 yıldır CHP’nin başında olan Kılıçdaroğlu, şimdiki seçimlerde Erdoğan’ı sarayından sürmek için gerçekçi bir şansa sahip.
‘Kader seçimi’
Türkiye’nin önünde bir “kader seçimi” olduğu değerlendirmesine yer verilen FAZ analizinde, Erdoğan’ın seçimi kaybetse de iktidarını bırakmaya yanaşmayabileceği uyarısında bulunuluyor:
Kılıçdaroğlu çoğu ankette önde. Erdoğan’ın işi zor olacak. Dört hafta içinde her şey olabilir, gürültülü veya gürültüsüz. Ülkedeki değişim havasına rağmen çoğu Türk, otokrat Erdoğan’ın 20 yıllık iktidarının ardından sahneden öylece ineceğini tahayyül edemiyor. Seçim, Erdoğan için hayati önemde. Olası bir yenilginin ardından Erdoğan, kaçınılmaz biçimde bizzat kendisinin politize etmiş olduğu yargının odağına girebilir.
Analizde ayrıca seçimlerde hile yapılabileceği de iddia ediliyor.
‘Türkiye’nin mülteci politikası sertleşecek’
Ele alınan bir diğer konu da partilerin mülteci politikalarının seçimlere etkisi. Hafta sonunda Tagesspiegel gazetesinde yayımlanan yorumda, muhalefetin Erdoğan yönetimini “açık kapı politikası” izlemekle suçladığına işaret edilerek hem hükümet hem de muhalefetin mülteci politikalarının sert olduğu ve aynı zamanda benzerlikler gösterdiği ifade ediliyor:
Mayıs seçimleri öncesinde hem hükümet hem de muhalefet, Suriyeli mültecileri evlerine göndermeyi vaat ediyor. Erdoğan’ın AKP’sinin seçim beyannamesi, Suriyelilerin ‘gönüllü, güvenli ve onurlu’ bir biçimde eve döneceklerini duyuruyor… Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nun çağrısına kulak vererek Şam yönetimiyle Suriyelilerin geri dönmesine ilişkin görüşmelere hazırlanılması yönünde adım attı. Yıllar boyunca Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile her türlü iletişimi reddeden Cumhurbaşkanı, şimdi Esad ile görüşmek için çaba sarf ediyor. Esad ise bu teklifi, Erdoğan’a seçimlerde yardım etmek istemediği için reddediyor.
Yorumda seçimlerin muhalefet lehine sonuçlanması durumunda yeni Türkiye hükümetinin daha sert bir göç politikası izleyeceği ve buna hazırlıklı olunması gerektiği de belirtiliyor:
Mayıs’ta Ankara’da iktidar değişikliği olursa Avrupa, Türkiye’nin bu konuda daha sert bir tutum benimseyecek olmasına hazırlıklı olmalı. Cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu, Euronews’e verdiği bir yanıtta, mülteci mutabakatıyla ilgili olarak ‘Önce Türkiye’ yanıtını vermişti.
‘Erdoğan’ın başarısının anahtarı’
Hafta sonunda yayımlanan Welt am Sonntag gazetesi ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın memleketi Rize’den bir analize yer verdi. “Erdoğan’ın dünyayı yönettiği yer. Türkiye Cumhurbaşkanı’nın başarısının anahtarı, liberal Batı kıyılarından çok uzakta” denilen analizde, AKP’nin “kalesi” olarak görülen Rize’de zaferin bu sefer kesin olmadığı değerlendirmesi yapılıyor.
Türkiye genelinde giderek artan hayat pahalılığı ve hükümetin deprem felaketini yönetmekteki başarısızlığı nedeniyle Erdoğan’a desteğin son dönemde düştüğü görüşüne yer verilen haberde, buna rağmen Erdoğan’ın seçimi kaybetmesinin kesin olmadığı belirtiliyor:
Ülkedeki iktidar yarışının galibi hâlâ belirsiz. Mayıs seçimlerine ilişkin anketler, başa baş bir yarışın gerçekleşeceğini öngörüyor. Erdoğan’ın rakibi Kılıçdaroğlu’nun muhalefet ittifakının zaferine kesin gözüyle bakılmaması gerekiyor.
‘Erdoğan’ın iki rakibi var: Kılıçdaroğlu ve enflasyon’
İş dünyası ve ekonomi dergisi Capital’ın Almanya versiyonundaki analizde ise Türk ekonomisinin içinde bulunduğu durumun, seçim sonucu üzerinde doğrudan belirleyici olabileceği kaydediliyor. Türkiye’nin mustarip olduğu “ağır enflasyonun”, Erdoğan’ın seçimi kaybetmesine yol açabileceği de ifade ediliyor:
Türkiye ciddi bir enflasyon sorunu yaşıyor. Alışılmadık bir ekonomik yaklaşım izleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan da dolayısıyla fiyat artışından sorumlu. Bu durum yaklaşan seçimlerde Erdoğan’ın zaferine mal olabilir
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Mayıs ayında yeniden seçilmesini engelleyebilecek iki rakibi var: Biri muhalefetin adayı Kemal Kılıçdaroğlu, diğeri ise yüksek enflasyon.
Anketler cumhurbaşkanlığı seçimlerinde başa baş bir yarış öngörüyor ve altı partiden oluşan muhalefet ittifakı aynı zamanda gerçekleşecek parlamento seçimlerini de kazanabilir – hükümet muhalifleri hapiste ve medyanın çoğu Erdoğan’ın kontrolü altında olsa da.
Devlet başkanı için bir yenilgi bir dönüm noktası olacaktır. Erdoğan, 100 yıl önce Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Mustafa Kemal Atatürk’ten bu yana en güçlü siyasetçi. Beş yıl önce Erdoğan, kendisine geniş yetkiler veren başkanlık sistemini referandumla getirdi.
Seçim, yıkıcı depremin arka planında gerçekleşiyor. Depremden en çok etkilenen bölgeler Erdoğan’ın partisi AKP’nin kaleleri. Doğal afet Türkiye’de on binlerce insanın ölümüne ve milyonlarca insanın evsiz kalmasına neden oldu. Hükümet, depreme karşı yardım sağlamada başarısız olmakla ve inşaat kusurlarına önceden göz yummakla suçlanıyor.
Bu çerçevede, hızla artan enflasyon Erdoğan’a çok önemli oy kaybettirebilir. Fiyatlardaki keskin artış nedeniyle, giderek daha fazla Türkiyeli daha azını karşılayabilir hale geliyor. Gıda, fiyatların ana belirleyicisi. Bu da Erdoğan’ı daha az popüler yapıyor.
Resmi verilere göre enflasyon Mart ayında yüzde 50’nin biraz üzerindeydi. Geçtiğimiz Ekim ayında ise son 24 yılın en yüksek seviyesi olan %85’in üzerine çıkmıştı. Enflasyonun aslında daha da yüksek olması oldukça muhtemel. Muhalif siyasetçiler, ekonomistler ve mali analistler hükümeti rakamlarla oynamakla suçluyor. Erdoğan geçen yıl istatistik kurumu başkanını enflasyonun boyutunu abartmakla suçlayarak görevden aldı.
‘Erdoğan Almanya’da daha popüler’
Alman siyasi – kültür dergisi Cicero ise Almanya’da yaşayan Türkiyelilerin, Türkiye’deki durumun aksine ağırlıklı olarak Erdoğan’a destek verdiklerine dikkat çekiyor:
Hükümetin kriz yönetimini ve kronik ekonomik krizi eleştiren herkes, ‘terörist’ olarak yaftalanma tehlikesiyle karşı karşıya. Hem Türkiye’de hem de Almanya’da. Evet, Almanyalı Türkler, onlarca yıldır Almanya’da yaşıyor. Ancak onlar, güncel siyasi gelişmelere ilişkin bilgilerini ağırlıklı olarak Türk hükümetine sadık olan, ana dillerindeki gazete ve televizyon kanallarından alıyorlar, Almanca basından değil.
Cicero’nun analizinde, Almanya’da yaşayan Türkiyelilerin, seçmen davranışındaki bir çelişkiye dikkat çekiliyor:
Almanya’da ağırlıklı olarak sol yönelimli olan ve azınlık haklarının güçlendirilmesi için çalışan Sosyal Demokrat Parti’ye (SPD) oy verirlerken Türkiye’de ise pek kadın ve azınlık dostu olarak tanınmayan bir partiyi tercih ediyorlar.
‘Recep Tayyip Erdoğan neden gücünü kaybedebilir?’
Zeit Online’da da “Recep Tayyip Erdoğan neden gücünü kaybedebilir?” başlıklı analizde 14 Mayıs seçimlerine gelinen süreç ele alınarak, son derece yüksek bir enflasyon oranı, kadınların korunması ve depremlerden sonra yeniden yapılanma: Türkiye’deki seçim sorunları varoluşsal” ifadeleri kullanıldı.