3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde Türkiye’de iki gazeteci tutuklandı. Eş başkanlarından Dicle Müftüoğlu tutuklanan DFG’nin Genel Sekreteri Cuma Daş, baskılar karşısında dayanışma çağrısı yaparken gazetecilikte ısrar edeceklerini söylüyor ve “Kürt gazetecilerin, özgür basının bir tek parolası var o da hakikattir” diyor.
Türkiye’de gazeteciler 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nü ağır bir baskı atmosferinde karşılıyor.
Son 11 ayda 34 gazetecinin tutuklandığı, onlarcasının gözaltına alınıp ifade verdiği, haber takiplerinde darp edildiği Türkiye’deki bu durum Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütünün 2023 raporuna da yansıdı.
Seçim yaklaştıkça gazeteciler üzerinde artan baskılar, önceki yıl 149’uncu sırada olan Türkiye’yi 16 sıra gerileterek 165’inci sıraya getirdi.
Gazetecilere ve gazeteciliğe yönelik baskıların son zamanlarda daha da artması, RSF raporunda seçim sürecine dayandırılıyor.
Geçtiğimiz hafta Diyarbakır merkezli tanık ifadesine dayandırılan bir soruşturma kapsamında gözaltına alınan 11 gazeteciden 5’i tutuklanmış, serbest bırakılanlara ise adli kontrol şartı getirilmişti.
Çok zaman geçmeden sadece birkaç gün sonra bu kez Ankara merkezli başka bir soruşturma kapsamında Mezopotamya Ajansı (MA) editörü Sedat Yılmaz ve Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eş Başkanı Dicle Müftüoğlu bir baskınla gözaltına alınıp tutuklandı.
DFG’nin diğer Eş Başkanı Serdar Altan da 16 Haziran 2022’de tutuklanmıştı.
‘Gazeteciler için durum yıllardır böyle’
Gazete Karınca’ya konuşan DFG Genel Sekreteri Cuma Daş, Türkiye’deki bu tabloya işaret ederek “Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nün kendileri için bir anlam ifade etmediğini” belirtiyor.
Gazetecilerin baskı, sansür, gözaltı, tutuklamalar içerisinde bu günü karşıladığını ifade eden Daş, bu durum için “Aslında yıllardır böyle” diyor. Yine Daş gazetecilerin ve gazeteciliğin durumunu görmek için basın meslek örgütlerinin hazırladığı raporlara bakmanın yeteceğini kaydediyor.
‘Kürt gazetecilere bu baskının 10 katı yaşatılıyor’
Cuma Daş’ın bahsettiği ağır tablo Kürt gazeteciler için farklılaşıyor. Daş “Bu baskının 10 katı yaşatılıyor” diye ifade ediyor.
Kürt gazeteciler üzerindeki baskının katmanlaşarak arttığını söyleyen Cuma Daş, bu durumu değiştirmenin yolunun dayanışmadan geçtiğini vurguluyor.
‘Tutuklanmalarının nedeni haber yapmaları’
Geçen yıldan bu yana belli aralıklarla pek çok Kürt gazetecinin tutuklandığını hatırlatan Daş, “Bütün bu operasyonlara, tutuklama silsilesine hem savcılık hem mahkemelerdeki suçlamalara bakıldığında, hepsinde yaptıkları haberler, haber kaynakları ile görüşmeleri görüyoruz. Ama temel neden tamamen gazetecilik yapmaları. Kürt gazeteciler ise hakikatlerden, gerçeklerden hiçbir zaman geri durmadılar. Söz konusu operasyonların bir dalga halinde gelmesinin nedeni de bu” diyerek gazetecilerin neden hedef haline geldiğini açıklıyor.
‘İktidar seçimlere tamamen bir sessizlik içinde gitmek istiyor’
Daş bir başka neden olarak da “operasyonların şekline, mahiyetine bakıldığında” diyerek 14 Mayıs seçimlerini gösteriyor. “Görünen o ki iktidar seçimlere tamamen bir sessizlik içinde gitmek istiyor. Buradan çıkacak hiç bir ‘olumsuz’ durumun haber yapılmasını istemiyor. E burada bunu kim haber yapıyor elbette ki bölgedeki Kürt gazeteciler haber yapıyor. O nedenle de topun ağzında onlar var, her türlü baskıyı da yaşıyorlar” diye sözlerini sürdürüyor.
‘Toplum haber alma hakkına sahip çıkmalı’
Gazetecilere yönelik bu baskıların toplumda endişe yarattığına dikkat çeken DFG Genel Sekreteri Daş, “Tutuklama durumu o andan itibaren sadece gazeteciyi ilgilendiren bir durum değil netice itibariyle toplumu da ilgilendiriyor, toplumun haber alma hakkını ilgilendiriyor” diyor ve toplumsal dayanışmanın büyümesi gerektiğini dile getiriyor.
Daş “Toplumun sadece üzülüp endişelenmesi yetmiyor, kendi haber alma hakkına sahip çıkması gerekiyor. Sadece gazetecilerin tepki göstermesi yeterli değildir, toplumun haber alma hakkına sahip çıkması gerekiyor” diye de ekliyor.
“Baskı cenderesi” olarak tanımladığı sürecin ancak dayanışma ve toplumsal tepki ile aşılabileceğine işaret ediyor.
Türkiye’nin dışarıya dönük yüzünü kötü etkileyecek bir durum
Derneklerinin eş başkanlarından Serdar Altan’ın geçtiğimiz yıl 16 Haziran’da, diğer eş başkan Dicle Müftüoğlu’nun ise 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde tutuklandığına dikkat çekerek, “Gazetecilik açısından çok büyük bir sorun bu. Türkiye’nin dışarıya dönük yüzünü kötü etkileyecek bir durum” diyor.
Bir basın meslek kuruluşunun eş başkanlarını tutuklamanın bir ülke için iyi bir intiba bırakmayacağına işaret eden Daş, “Bu Türkiye’nin basın özgürlüğü karnesine kırık bir not yazılmasına neden olacak bir sonuçtur” diye ekliyor.
‘Başka dernek kurulur’
Kendilerine yönelik tutuklamalara ve sonrasında faaliyetlerine nasıl devam edeceklerine ilişkin Daş, Kürt basınının önceki meslek örgütlerini hatırlatıyor:
Bu bir gelenek; bugün DGF olmaz yarın başka bir şey olur. Dün Özgür Gazeteciler Cemiyeti’ydi bugün Dicle Gazeteciler Derneği kuruldu. Yani başka dernekler kurulur, başka başkanlar seçilir, başka üyeleri olur bu çok zor olmaz.
‘Özgür basının bir tek parolası var o da hakikattir’
Daş derneklerine dönük bu baskıların kendileri açısından yıkıcı sonuçlar değil daha güçlü sonuçlar doğuracağını belirterek “Bütün bu gözaltı, tutuklama silsilelerinden, her böyle dalgadan sonra Kürt gazeteciler mutlaka daha güçlü bir şekilde haber yapmaya, hakikatin peşinden koşmaya devam etmiştir. Yine öyle olacak çünkü Kürt gazetecilerin özgür basının bir tek parolası var o da hakikattir” diye konuştu.
Cuma Daş son olarak tutuklanan her bir Kürt gazetecinin kalemini devralacak başka bir gazetecinin olacağını söylüyor.