1 Mayıs’a sayılı günler kalırken, KESK Eş Genel Başkanı Şükran Kablan Yeşil, kamu emekçilerinin barış, özgürlük ve adalet mücadelesinden yana oy kullanacaklarını söylüyor. Yeşil Sol Parti Ankara 1’inci bölge adayı EMEP Genel Başkan Yardımcısı Selma Gürkan ise emekçilerin taleplerini parlamentoya taşıyarak, Meclis kürsüsünü mücadele alanına dönüştüreceklerini kaydediyor.
Cumhurbaşkanlığı ve 28’inci dönem parlamento seçimleri için geri sayım devam ediyor. İşçilerin bayramı 1 Mayıs’a da kısa bir süre kaldı. Türkiye’de işçi haklarının yanı sıra işsizlik en büyük sorun. TÜİK’e göre Şubat 2023 döneminde dar tanımlı işsizlik oranı yüzde 10 seviyesinde gerçekleşti. Geniş tanımlı işsizlik oranı ise yüzde 23,4 oldu. Geniş tanımlı işsiz sayısı Şubat’ta 9 milyona yaklaştı.
14 Mayıs seçimleri nedeniyle alanlara çıkan siyasetçilerin söz verdiği konulardan biri de işçi hakları. Ancak sadece işçiler değil kamu emekçileri de büyük bir mağduriyet yaşıyor.
KESK: Demokrasinin, insan haklarının oylanacağı bir seçim
KESK Eş Genel Başkanı Şükran Kablan Yeşil, kamu emekçilerinin taleplerini dile getirerek, oylarını mevcut durumu gözeterek kullanacaklarını kaydediyor.
Yayımladıkları seçim tutum belgesinde kamu emekçilerinin taleplerini dile getirdiklerini anımsatan Şükran Kablan Yeşil, kritik bir seçime gidildiğini belirterek şunları söylüyor:
Bu seçimleri, cumhurbaşkanlığı ya da parlamento seçimlerinin ötesinde Türkiye tarihi açısından demokrasinin, insan haklarının, sendikal değerlerin de oylanacağı bir seçim olarak görüyoruz. O açıdan geçmişten bugüne emek, demokrasi, barış, özgürlük ve adalet mücadelesinde yer almış ve bu mücadeleyi büyütmüş bir örgüt olarak rengimizin bundan yana olacağını deklare ettik. Çok nettir ki tek adam rejimi, kamu emekçileri başta olmak üzere, bu ülkede yaşayan kadınlara, gençlere, LGBTİ+lara düşman politikalarının, doğa üzerindeki yıkım ve talanın, ekonomik krizin, yoksullaşmanın, işsizliğin nedeni ve baş sorumlusu olmuştur. Dolayısıyla kamu emekçileri oylarını kullanırken, iktidarın bu uygulamalarını ve politikalarını göz önünde bulundurarak oylarını kullanacaktır.
‘Kamu emekçileri, özelleştirme politikalarına karşı oy kullanacak’
Bugüne kadar nitelikli, ulaşılabilir ve anadilinde kamusal hizmet mücadelesi yürüttüklerini ifade eden Yeşil, depremin açığa çıkardığı sonucu da şöyle değerlendiriyor:
Çok net açığa çıktı ki iktidarın bugüne kadar ki özelleştirici, piyasalaştırıcı politikalarının, başta inşaat, sağlık, eğitim gibi kamusal hizmetler başta olmak üzere ranta ve talana dayalı yürütülen politikalar bu depremin hem yıkıcılığının hem de ölüm sayısının fazla olmasına neden olmuştur. Kamu emekçileri oylarını kullanırken yaşadığımız bu deprem felaketini unutmadan, nitelikli kamusal hizmeti ön plana çıkarmak, özelleştirme politikalarının karşısında bir tavır almakla ilgili oyunu kullanacaktır.
‘Sahte sendika yasasının değişmesini talep ediyoruz’
Gelecek iktidar ile temmuz ayı itibariyle 7’nci dönem Toplu Sözleşme masasına oturulacağını kaydeden Yeşil, şunları da vurguluyor:
Temel talebimiz 4688 sayılı sahte sendika yasasının düzenlenmesidir. Kamu emekçilerine grev hakkı tanımayan, demokratik olmayan, kamu emekçilerinin taleplerini, ihtiyaçlarını gözetmeyen bu sendika yasasının değişmesi ve ihtiyaçlarımız çerçevesinde şekillenmesi yürüte geldiğimiz mücadelemizdir.
‘Uluslararası sözleşmeleri uygulayacak adayları destekleyeceğiz’
Güvencesiz çalışmanın kamuda yaygınlaştığını, liyakatsiz, mülakata dayalı atamaların bu iktidarla birlikte kamuda temel istihdam biçimi haline gelmesini göz önünde bulundurmak gerektiğini vurgulayan Yeşil, sözlerini şöyle sürdürüyor:
Temel taleplerimizden biri, liyakate dayalı atamaların yapılması, mülakat güvenlik soruşturmaları gibi antidemokratik ve yandaşlığa dayalı kamu düzenlemelerinin son bulmasıdır. Özellikle kadın kamu emekçileri işyerlerinde taciz, mobbing ve şiddete çok daha fazla maruz kalıyor. Bu çerçevede Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 190 sayılı çok somut sözleşmesi var. Türkiye’nin bu sözleşmeye taraf olması talebimiz. Elbette hukuksuzca tek adam kararıyla fes edilen İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden hayata geçirilmesi de önceliğimiz. Kadınların bu ülkede hem özel yaşamda hem de çalışma yaşamında daha güvenceli yaşaması için düzenlemelerin yapılması talebimizdir. Ayrıca ücretsiz bakım yükünün kadınlar üzerine yüklenmiş olmasıyla çalışma hayatında karşılaştığımız sorunları göz önünde bulundurduğumuzda ulaşılabilir, ücretsiz ve nitelikli kamu kreşleri için bir an önce çalışma yürütecek, bu anlamda bizim yanımızda olacak adaylar bizim destekleyeceğimiz adaylar olacaktır.
Selma Gürkan: İşçilerin örgütlenme problemi temel demokrasi sorunudur
Yeşil Sol Parti Ankara 1. Bölge Milletvekili Adayı Selma Gürkan, ülkede işçi ve emekçiler açısından örgütlenme sorununun temel demokrasi problemi olduğunu ifade ediyor. Toplu sözleşme hakkının kullanılamadığı bir süreçten geçildiğini belirten Gürkan, şunları da vurguluyor:
Hakkın kullanılmaması meselesi yasal bir engelden kaynaklanmıyor. İşçiler ve emekçiler çok uzun süredir kendi üretimden gelen güçlerini de kullanarak bir toplu pazarlık masası kuramıyorlar. Süreç anlaşmazlıkla sonuçlandığında Yüksek Hakem Kurulu en sonunda karara bağlayarak işçilerin önüne koyuyor. Ya da sendikal bürokrasi teslim alınarak, işçilerin beklemediği ve talep etmediği şekilde sonuçlanıyor. Kamu emekçileri toplu grev ve sözleşme hakkı isteyerek mücadeleye atılmışlardı. Gelinen noktada durum böyle değil.
‘Meclis kürsüsünü emekçilerin mücadele kürsüsü olarak değerlendireceğiz’
Hükümetin, işçilerin birden fazla sendikaya üye olabileceğiyle ilgili düzenleme getirdiğini, bu düzenleme ile de çok övündüklerini anımsatan Gürkan, şunları vurguluyor:
Bugün baktığımızda normal sendikal hakkını kullanmak için bile işçiler gizli örgütlenme yürütmek zorunda kalıyor. Patron anladığı anda işten çıkarıyor. İşçiler, emekçiler anayasal hak olan sendikalaşma hakkını bile kullanamıyor. Demokrasinin temel kriterlerinden, göstergelerinden birinin örgütlenme hakkı olduğunu düşünüyoruz. Bugün yaşanan yüksek enflasyon, işsizlik, yoksulluk düşünüldüğü zaman işçilerin ücretlerinin açlık sınırının altında seviyede mahkum edildiklerini düşündüğümüzde insanca yaşam ve çalışma koşullarının elzem olduğunu düşünüyoruz. Parlamentoya girdiğimizde, Meclis kürsülerini işçilerin, emekçilerin taleplerinin mücadele kürsüsü olarak değerlendirme hedefimiz var.
‘Önümüzdeki dönem her alanda kadınların güçlendirilmesi temel görevdir’
Türkiye’de kadınların aleyhinde yaşanan eşitsiz durumun kadın kamu emekçileri açısından da yaşandığını ifade eden Gürkan, şunları vurguluyor:
Kadın emekçilerin önünde yasal engel olmamakla birlikte toplumdaki eşitsiz koşullardan kaynaklı pek çok engelden bahsedebiliriz. Görevde yükselme sınavından tutalım, yakın zamana kadar müfettişlik sınavına kadınları almıyorlardı bile, aldıklarında da kadın olmasından kaynaklı ‘göreve uygun olmadığını’ düşünerek mülakatta tercih etmiyorlardı. Birçok yerde mühendis alımında erkek başvuruculara ‘evet’ deniliyordu. Önümüzdeki dönem açısından her alanda kadınların güçlendirilmesi, örgütlülüğünün geliştirilmesi temel bir görevdir.
‘Vaat değil aynı zamanda mücadele çağrısı yapıyoruz’
İstanbul Sözleşmesi’nin derhal uygulanmasının öncelikli hedeflerinden olduğunu kaydeden Gürkan, şunları da dile getiriyor:
İstanbul Sözleşmesi, devlete kamusal bir yükümlülük veriyor. Dolayısıyla hemen imzaya açılacak ve uygulanacak. Aynı zamanda 6284 sayılı yasa etkin şekilde uygulanacak. Bunlar bir vaat değil bunların yapılması için de mücadele çağrısıdır bizim çağrımız. Toplumsal değer yargılarında, eğitim ve sağlık hakkına ulaşımda, istihdamda bütün bunlardaki eşitsizliği ortadan kaldırırsak kadınların bugün yaşadığı sorunların önemli kısmını bir nebze çözmüş oluruz.
‘Yargı sistemi, basın özgürlüğü ve siyasal özgürlükler demokrasinin kriteridir’
Adaletten bahsedilmesi için önce yargı sisteminin değişmesi gerektiğine vurgu yapan Gürkan, devamında şunları ifade ediyor:
Saray talimatıyla çalışan bir yargı sistemiyle karşı karşıyayız. Toplumsal muhalefetin bir talimatla cezaevine konulduğu, yargılandığı sistemin yargı sistemi olamayacağını ifade ediyoruz. HDP’li siyasetçiler Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Gülten Kışanak, Sabahat Tuncel isimlerinde sembolleşen kişiler ama yüzlerce, binlerce tutuklu ve hükümlünün bulunduğunu biliyoruz. Hepsi siyasi muhalif oldukları için ve siyaset hakkını kullandıkları için, kürsü konuşmalarından dolayı yargılandılar, hapis cezalarına mahkum edildiler.
Keza gazetecilerin durumu da aynı. Bir ülkede demokrasinin temel kriterlerinden birisi de basın ve ifade özgürlüğüdür. İfade özgürlüğü ve halkın haber alma hakkının aynı zamanda demokrasi için önemli olduğunu söyleyebilirim. Dolayısıyla bir demokrasi tarif ediyorsak yargı sistemi, basın özgürlüğü ve siyasal özgürlükleri birlikte düşünmek gerekiyor.
’Seçimlere giderken 1 Mayıs’ta gücümüzü gösterelim’
Gürkan, 1 Mayıs İşçi Bayramı ile ilgili de şu mesajı veriyor:
1 Mayıs’ta hem işçi ve emekçilerin kendi taleplerini yükselttiği gün olarak hem de 14 Mayıs’ta ortaya çıkacak gücümüzü alanlarda gösterelim. 14 Mayıs’ta başarımızın muştusunu halkımızla paylaşmak üzere…