Ana SayfaManşetKöleliğe savaş açan, yüzlerce insanı kurtaran bir nefer: Harriet Tubman

Köleliğe savaş açan, yüzlerce insanı kurtaran bir nefer: Harriet Tubman

HABER MERKEZİ – İnsan haklarının ayaklar altına alındığı bir mekanizma olan köleliğe karşı gözünü kırpmadan mücadele eden Harriet. Tarihten Kadın Portleri’nde bu hafta önce kendisini ardından yüzlerce insanı kölelikten özgürlüğe taşıyan, gerektiğinde gerilla gerektiğinde ise hemşire olan unutulmaz bir kadın olan Harriet Tubman var.

Harriet Tubman, 1820 yılında Rit Green ve Ben Ross’un kızı olarak, ABD’nin Maryland eyaletinde dünyaya gelir.

Köle olan bir aileden doğan Harriet’in asıl adı ‘Araminta Ross’dur. Harriet, henüz 5 yaşındayken bir aileye köle olarak satılır. Çocuk bakmak ve ev işlerini yapmak üzere götürüldüğü bu evde Harriet sistematik olarak şiddete maruz bırakılır.

Soluksuz bir koşu

Özgür olmayan hayatın özgür ruhuydu Harriet. 7 yaşındayken sadece beyazların yemesine izin verilen bir yiyecek olan şekeri yerken yakalandığında şiddetle tehdit edildiğinde evden kaçar. Koşar koşar koşar, henüz 7’sinde bir çocuk ne kadar koşabilirse…

Dizlerinin bağları çözülünceye dek koşan Harriet, soluksuz kaldığında kendini bir çukurda bulur. Açlığa artık dayanamadığında eve geri dönen Harriet yine şiddetle karşılanır.

Harriet’in çocukluk ve gençliği köle olarak satıldığı farklı yerlerde geçer.

Peşini bırakmayan şiddet, gençliğinde ömür boyu silinmeyecek bir hastalığa neden olur. ‘Sahipleri’nin bir başka köleye saldırısını durdurmak isterken başına çok ağır bir darbe alan Harriet, bundan sonraki hayatı boyunca Narkolepsi hastalığı ile yaşamak zorunda kalır. Uğradığı şiddet nedeniyle kafası kırılan Harriet, tıbbi müdahale almaksızın iki gün boyunca yatar. İki günün sonunda yatması birinin dikkatini çeker ve kaldırılır ancak tedavi için değil çalışmak için. Zorla tarlaya götürülür lakin hasta olduğu için çalışamaz, ‘efendiler’ de Harriet’i eski sahiplerine geri gönderir.

Harriet, resmi olarak ‘özgür’ olan John Tubman ile evlenir. Ancak özgürlükten ne zaman bahsetse eşi tarafından ‘efendilere’ şikayet edilmekle tehdit edilir.

Özgürlük ve ölüm 

Doğduğu andan itibaren baskı ve zulmün içine hapsedilen Harriet sonunda kaçmaya karar verir. Bu kaçısın bedeli ölüm olabilir ama Harriet her şeyi göze almıştır. Bunu da şu sözlerle anlatır:

“İki şeye hakkım olduğuna karar verdim; özgürlük ve Ölüm.
Birine sahip olamazsam ötekini isterim. Hiç kimse beni canlı tutsak edemez, özgürlüğüm için savaşmalıyım.”

Ve Harriet ağaçlar, yollar, nehirler boyunca yürüyüp köleliğin yasak olduğu Philadelphia’ya ulaşır. Özgürdür artık Harriet. Lakin tek başına kendi özgürlüğü yeterli değildir. Ailesi, sevdikleri koca bir halk kölelik altında işkence hayatı yaşamayı sürdürmektedir.

Harriet özgürlük için yaşamayı kafasına koymuştur. Burada William Stili ile tanışır. Stili, kölelik karşıtlarının ve eski kölelerin kurduğu, özenle inşa edilmiş gizli ev, tünel ve yollardan oluşan Yer Altı Demiryolu’nun lideridir. Köle olarak çalıştırılan, alın-konulan pek çok kişinin kurtuluşuna rehberlik eden Harriet, bazı aile üyelerini de yanına getirmeyi başarır.

Harriet 300 ila 600 kişiyi toplam 19 grup şeklinde özgürlüğe taşır. Bu tehlikeli yolculukta silahını sırtından indirmeyen ve bir gerilla gibi mücadele eden Harriet, namlusunu kaçmaktan korkup geri dönmek isteyen bir köleye de uzatır. Harriet vazgeçmek üzere olan kişiye silahını doğrultup ‘Ya ilerle ya öl’ dedi. Bu acımasızlık değil gereklilikti o koşullarda. Çünkü geri dönen konuşturulmak için türlü işkencelere maruz kalacak ve söz konusu gizli yolu anlattığında herkesin hayatı ile özgürlüğü tehlikeye girecekti. Bu nedenle Harriet bu konuda son derece net ve kararlıdır, “Ölü zenciler ihanet edemezler” der.

Özgürlüğe kaçıştan İç Savaş’a

Harriet’in özgürlüğe kavuşmasından bir yıl sonra 1850’de çıkarılan ‘Kaçak Köleler Yasası’, kuzeyde bulunan kaçak kölelerin, güneyde açık artırma ile satılmalarına izin vermektedir. Bu kapsamda Harriet’in başına konmuş ödüller ise 40.000 dolar civarındadır. Ancak bu durum ne Harriet’i korkutur ne de kavgasında geri adım atmasına neden olur.

Mücadelesi tüm hayatıyla iç içe geçen ve hayatı topyekün bir mücadeleye dönüşen Harriet, 1861’de ülkede başlayan İç Savaş’ta da direniş gösterir. Burada danışmanlık, casusluk, hemşirelik yapar.
Güney Carolina’da, 800 kölenin kurtarılmasına ve Güney güçlerinin askeri üslerine binlerce dolarlık hasar verilmesine sebep olan Combahee Nehri baskınını organize edip, yönetir.

Harriet yüzlerce insanın özgürlüğe koştuğu bu anları yıllar sonra şöyle anlatacaktır:

“Hayatımda hiç böyle bir manzara görmedim. Güldük, güldük ve güldük’ İşte orada, kafasının üzerinde bir kovayla bir kadın geliyordu; iςindeki pirinç kavrulmuş gibiydi, yangından son anda kurtarmıştı’ Arkasından ona dayanan bir de genç. Bir kadın, biri beyaz, diğeri siyah olan iki domuz getirdi. İkisini de aldık ve beyaz olana General Beauregard’ın, siyaha da Güneylilerin Federasyon Başkanı Jeff Davis’in isimlerini verdik. Bazen kucaklarında oynaşan ikiz bebeklerle kadınlar geliyordu. Herhalde hayatımda hiç bu kadar çok ikiz görmemişimdir; omuzlarında çantalar, kafalarında sepetler, arkalarında veletler, yüklenmişlerdi’.”

‘Kölelik cehenneme en yakın şeydir’

Özgürlüğe giden yoldaki dikenleri elleriyle koparıp atmaktan çekinmeyen Harriet, köleliğe ve çocukluğuna ilişkin şuları söyler:

“İhmal edilmiş bir ot gibi büyüdüm; özgürlükten bihaber, onu hiç tatmamış olarak. Mutlu ve mesut değildim; ne zaman bir Beyaz adam görsem, alıp götürmesinden korkardım. İki kız kardeşim prangalanıp götürülmüştü, biri geride iki çocuk bıraktı. Her zaman tedirgindik. Bence kölelik, cehenneme en yakın şeydir.”

Savaşın sona ermesinin ardından Harriet mücadeleden hiç kopmaz. Bazen alanı ırkçılıkla mücadele olurken, bazense kadın hakları için adımlar sokakları.

Ve 1913 yılında 90 yaşındayken aramızdan ayrılır.

Geride ise mücadeleyle donatılmış ve özgürlüğe adanmış bir ömür bırakır.


Kaynaklar: Devrimci Kadınlar – Queen Of The Neighborhood Kolektifi
Harriet Tubman’ın Yeni Biyografisi – Butch Lee
Previous post
Kayıp gazeteci Cemal Kaşıkçı için soruşturma
Next post
Yönetmen Béla Tarr ile "Karanlık Armoniler" üzerine