DİAYDER davası: 3 kişi tahliye edildi 

DİAYDER davası: 3 kişi tahliye edildi 

Kürtçe hutbe ve vaaz verdikleri için yargılanan DİAYDER üyelerinden 3 kişi hakkında tahliye, 6 kişi hakkında ise tutukluluk halinin devamına karar verildi. DİAYDER Başkanı Ekrem Baran, söz konusu suçlamaların dernek faaliyetleri olduğunu belirterek, “Siyasi çekişmeye alet edilmememiz lazım” dedi.

İstanbul’da faaliyet yürüten Din Alimleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (DİAYDER) Başkanı Ekrem Baran ile 8 kişinin tutuklu olduğu, 23 imamın yargılandığı davanın görülen ilk duruşmanın ikinci oturumuna bugün devam edildi. Çağlayan’da bulanan İstanbul 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya, tutuklu yargılanan DİAYDER Başkanı Ekrem Baran ile 8 kişi bulundukları Silivri Cezaevi’nde Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katıldı. Tutuksuz yargılanan DİAYDER üyeleri ve aileleri yanı sıra çok sayıda kişi duruşmada hazır bulundu.

‘Siyasi çekişmeye alet edilmememiz lazım’

İddia makamının tutukluk hallerinin devamına dair mütalaasını sunması  ardından verilen aranın bitmesi ile duruşmaya yeniden başlandı. İddia makamının mütalaasına karşı söz alan DİAYDER Başkanı Ekrem Baran, söz konusu suçlamaların dernek faaliyetleri olduğunu ifade etti. Yargılananların savunmalarıyla bunun ortaya çıktığını dile getiren Baran, “Siyasi çekişmeye alet edilmememiz lazım. Hak ve hukuk ne ise o şekilde karar vermemiz lazım. 8 aydır buradayız. Bunun da göz önünde bulundurulması lazım” diye konuştu.

Mele Sefa Mehmetoğlu ise, “Yargılama başından beri haksız ve hukuksuz bir şekilde yürüyor. Suçsuz olarak yargılanıyor olmamıza rağmen hala tutuklu halimizin devamı isteniyor. Ayrıca bu yargılama ile ailemiz de cezalandırılıyor” dedi. İddia makamının hakkında adli kontrol talebiyle tahliye edilmesini istediği Enver Karabey, ağır hasta olduğunu dile getirdi. Karabey, “Ev hapsi ile değil, normal şekilde tahliyemi talep ediyorum” dedi. Hanifi Tunç, Mehmet İnan ve Nezir Erdemci tahliyelerini talep etti.

Mele ve Seyda kavramlarının tarihsel arka planı anlatıldı

Mütalaaya karşı savunmaların ardından avukatlar söz aldı. Avukat Yunus Aldanmaz, suçlama konusu yapılan “mele” ve “seyda” kavramlarının tarihsel arka planında yer alan anlamına değindi. Selahattin Eyübi’nin Şafilik mezhebini kabul etmesi ardından Kürtlerin Şafi mezhebine olan bağlılığının daha da artığını ifade eden Aldanmaz, medreselerin Kürt kültüründeki önemine değindi. Her türlü saldırıya rağmen medrese kültürünün bu güne ulaştığını ve bu medreselerde dini hizmetin yanı sıra eğitim veren kişilere Seyda denildiğini belirten Aldanmaz, Mele ve seydaların toplumsal barıştaki rolünün önemine de değindi.

Jandarma ifadesi esnasında imamlara “Diyanete paralel bir yapı oluşturuyorsunuz” şeklinde ithamlarda bulunulduğunu ifade eden Aldanmaz, “Bu soruyu nereye koyacağız? Peki, Diyanet neden Suriye topraklarına kadar el uzatırken, kendi ülkesindeki Kürtler için bu hizmeti vermemektedir?” diye sordu.

‘Dava özelimizde derneğe ait mescitler sorgulanmaktadır’

Avukat Aldanmaz, savunmasında şunlara da değindi:

“Dava özelimizde derneğe ait mescitler sorgulanmaktadır. Bu mescitleri kim kurdu, bu mescitler neden DİAYDER’in idaresindedir, yardımlar vs gibi bir sürü konu sorgulanmaktadır. Şafi mezhebine mensup insanlar kendi çarelerini aramış ve gene köydeki haliyle kendi mescitlerini kurarak, bodrum katlarında, adeta bir yeraltı inancı yaşarcasına derme çatma yerlerde ibadet etmek zorunda kalmışlardır. Peki, bu hocalar kim olacaktır? Diyanet bırakın hoca vermeyi, o mekânı ibadethane olarak bile kabul etmemektedir. Varlığını bilmekte ama görmezden gelmektedir.”

İBB’ye eleştiri

“Çözüm Süreci”nde dernek üyelerinden devletin yardım istediğini anımsatan Aldanmaz, şunları da ifade etti:

“Fakat devlet ihtiyacı varken yere göğe sığdıramadığı bu melleleri, işi rast gitmeyince veya ihtiyacı bitince tıpkı Diyanetin şafi mezhebine yaklaşımı gibi, görmediği, gördüğünde ise ya kendi mezhebine dönüştürüp ya da yok sayması pragmatizmi sonucu yok saymaya başlamıştır. Hatta o kadar yok saymıştır ki, ‘bunlar bir ölü bile yıkayamayacak yetersizlikte insanlar olup, İBB tarafından belediyeye sızdırılan teröristlerdir’ diyebilmiştir. Zaten İBB’nin çok umurunda değillerdir ki, ‘terörist iseler alın yargılayın’ tavrı sergilemiştir. Sanki Şafi Kürtler ateştir de, eli değenin eli yanar gibi, herkes bir tuhaf ve anlamsız davranışlar sergilemektedir.”

Mescidin imamı AKP’li

DİAYDER’e ait olduğu iddia edilen Güvercin Tepe Hz. Ömer Mescidi’nin imamının AKP’li olduğunu dile getiren Aldanmaz, “Elbette her derneğin bir tavrı, âlim bu insanlarında bir fikri ve yaklaşımı, siyasi tercihi olabilir. AKP ‘li olanı da vardır, CHP ‘lisi de, HDP’lisi de” dedi.

İddianamede IŞİD’in katliamlarına sözde denilmiş

DİAYDER iddianamesi hazırlanmasının ardından yaptıkları basın açıklaması nedeniyle haklarında soruşturma açıldığı bilgisini paylaşan Avukat Fırat Epözdemir, “İddianamenin 12 ve 24’üncü sayfalarında yer yüzünün en barbar ve katliamcı IŞİD’in yaptığı katliamlara ‘sözde’ katliam denilmiş.  Mütalaaya gelince; tutukluk koşullarında bir değişme yok ise yani şüphe artmamışsa tutukluk hallerinin devamını istemek kabul edilemez” dedi.

‘İBB ile çalışmaları suç değil’

Sivil Toplum Örgütlerinin (STÖ) kamu kuruluşlarıyla ilişki halinde olmasının normal olduğunu, DİAYDER üyelerinin İBB’de gassal olarak çalışmasının suç olmadığını belirten avukat Fırat Epözdemir, “Ayrıca ‘Değer Aileleri’ suçlaması var. İBB tarafından DİAYDER’e verilen ve derneğin dağıttığı kartlarından 10-15 kart söz edilen ailelere verilmiş. Peki diğer kartlar nereye gitti?” diye sordu.

‘Barış sürecine destek de suç’

Avukat Banu Güveren Aslan, müvekkili hakkında iki hutbe ve iki programa katılmanın suç istinadı olarak önüne konulduğunu belirtti. DİAYDER’in hiçbir faaliyetinin suç olmadığını ve şiddet içermediğini belirten Aslan, “Suçlamaya konu bir iddia da DİAYDER’in ‘Barış Süreci’ne destek vermesi olarak iddianamede duruyor” dedi. Aslan, iddianamenin mahkemeye sunulmadan önce “merkez medyaya” servis edildiğini ve müvekkillerinin “terörist” olarak yaftaladığını, fotoğraflarının paylaşıldığını belirterek, bu içeriklerin kaldırılması yönünde karar verilmesi gerektiğini ifade etti.

‘Anayasa da Kürtçe hutbe okunması suç değil’

“Bir ayağımız uzay çağındayken, yeni gezegenler keşfedilirken müvekkillerimiz Kürtçe hutbe okumaktan yargılanıyor” diyerek sözlerini sürdüren Aslan, müvekkilinin vaaz verirken sarf ettiği sözleri mahkeme salonunda okuyarak, neyin suç olduğunu sordu. Aslan, “Yasada cami dışında bir yerde namaz kılmak yasaktır denilmiyor. Ayrıca anayasada Kürtçe hutbenin okunmasının da suç olduğu yazılmıyor” diye belirtti.

‘Ölüye saygı’ konuşması suç konusu yapıldı

Avukat Emrah Baran, müvekkilinin Ölüye Saygı ve Adalet İnisiyatifi’nin bir ZOOM paneline katılıp “ölüye saygı” başlığı altında yaptığı konuşmanın suçlama konusu yapıldığını paylaştı. AYM’nin ve AİHM’in düşünce ve ifade özgürlüğü bağlamına dair kararlarına işaret eden Baran, müvekkilinin ağır hasta olduğunu, buna dair hastane raporlarını sunacaklarının belirterek, tahliye edilmesini istedi.

‘14 yıldır neredeydiniz’

Avukat Ayşe Acinikli, soruşturmanın 14 yıl önce başladığına değindi. İddianamede yer alan iddiaların 14 yıldır yaşandığını ve buna kimsenin müdahale etmediğini ifade eden Acinikil, “Bu dernek 14 yıldır neden kapatılmadı. Bu insanlar alenen suç işliyor. Ancak bir Allah’ın kulu çıkıp ‘siz suç işliyorsunuz’ demiyor.  Ama bir gece ansızın çıkıp gözaltı yapılıyor” deyip tepki gösterdi.

‘Peynir aldı diye örgüt üyeliğine dair suçlama yapılıyor’

İddianamede iddia makamının, “Şu tespite dair delil bulunmadı” şeklinde defalarca ifadeler kullandığını paylaşan Acinikli, “Madem delil bulanamadı yargılama neden yapılıyor?  Müvekkil birinden 190 TL’ye peynir satın alınmış. Bu peyniri aldığı için örgüt üyeliğine dair suçlama yapılıyor” diye belirtti.  Acinikli’nin savunması ardından salonda bulunan izleyiciler alkış çaldı. Mahkeme başkanı Akın Gürlek,  “Alkış çalmayın sizi dışarı çıkarırım” diye tehdit etti. Bunun yanı sıra Gürlek, savunma yapan avukat Acinikli’ye de “Avukat hanım şov yapacaksınız gidin dışarıda yapın” diye hakarette bulundu.

‘Delil yok ama terörist olarak gösteriliyorlar’

Daha sonra söz alan avukat Ferdi Yamar, hiçbir delil olmamasına rağmen müvekkillerinin, “terörist” olarak gösterilmeye çalışıldığını kaydetti.

HDP’nin salgın nedeniyle Kardeş Aile Kampanyası başlattığını, bunun örnek teşkil edecek bir davranış olduğunu belirten Yamar,  müvekkilinin kampanyaya ilişkin aradığı ailelerle yaptığı görüşmelerin iddianameye suç olarak konulduğunu söyledi.Yamar, müvekkili hakkında toplanacak herhangi bir “delil”lin olmadığını, yıllardır aynı yerde yaşadığını belirterek, “Savcının mütalaası geri çevrilerek yeni mütalaa istenmesini talep ediyorum” diye kaydetti.

3 kişi tahliye edildi

Yamar’ın savunması ardından mahkeme, ara kararını açıklamak üzere duruşmaya ara verdi. Verilen kararının ardından kararını açıklayan mahkeme, oy birliği ile karar alındığını söyledi. Mahkeme,  ayrıca gizli tanıkların dinlenmesine dair karar oluşturdu.  Mahkemeye ayrıca, 3 kişinin ev hapsini de kaldırdı. Tutuksuz yargılanan melelerin imza atma zorunluluğu uygulamasının da kaldıran mahkeme, tutuklu bulunan Sefa Mehmetoğlu, Nezir Demirci ve Enver Karabey hakkında ise tahliye kararı verdi.

Mahkeme, ara kararının ardından duruşmayı erteledi. Bir sonraki duruşma 18 Mart’ta görülecek.

 

HABER MERKEZİ