Maraş depremi - Gazete Karınca https://gazetekarinca.com Sözün yükünü taşır Fri, 26 May 2023 11:53:11 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.1.3 https://gazetekarinca.com/wp-content/uploads/2020/07/cropped-karincalogo-512x512-1-32x32.jpg Maraş depremi - Gazete Karınca https://gazetekarinca.com 32 32 Depremde 4 üyesini kaybeden Hatay Akademi Orkestrası 3 Haziran’da Ankara’da https://gazetekarinca.com/depremde-4-uyesini-kaybeden-hatay-akademi-orkestrasi-3-haziranda-ankarada/ Fri, 26 May 2023 11:53:11 +0000 https://gazetekarinca.com/?p=264274 Depremde 4 üyesini kaybeden Hatay Akademi Orkestrası, 3 Haziran’da Ankara’da sahne alacak. Maraş merkezli depremden en fazla etkilenen illerden biri olan Hatay’da 2019’da Şef Ali Uğur öncülüğünde müzik öğretmenleri ve profesyonel müzisyenlerle kurulan Hatay Akademi Orkestrası, Bertolt Brecht’in “Karanlık zamanlarda şarkılar da söylenecek mi? Elbette söylenecek belgeleyen kara günleri” şiarıyla dayanışma konserlerine devam ediyor. 6 […]

The post Depremde 4 üyesini kaybeden Hatay Akademi Orkestrası 3 Haziran’da Ankara’da first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Depremde 4 üyesini kaybeden Hatay Akademi Orkestrası, 3 Haziran’da Ankara’da sahne alacak.

Maraş merkezli depremden en fazla etkilenen illerden biri olan Hatay’da 2019’da Şef Ali Uğur öncülüğünde müzik öğretmenleri ve profesyonel müzisyenlerle kurulan Hatay Akademi Orkestrası, Bertolt Brecht’in “Karanlık zamanlarda şarkılar da söylenecek mi? Elbette söylenecek belgeleyen kara günleri” şiarıyla dayanışma konserlerine devam ediyor.

6 Şubat depreminin ardından dört üyesini kaybeden orkestra, yaşanan bu acıya müzikleriyle işaret edip bununla birlikte doğacak yeni yaşama, umuda işaret etmek istediklerini belirtiyor.

Depremin ardından ilk kez 1 Nisan’da bir araya gelen orkestra ilk konserini İstanbul’da yaptı.

Düzenlenen her dayanışma konseriyle hem gündemi hem de hafızayı taze tutmak isteyen Hatay Akademi Orkestrası bu topraklardan aldıkları umudu, mutluluğu, kültürü, ekmeği, sevgiyi bir ipek böceği gibi sanat kozalarında tekrar işleyip yine bu topraklara serpmeyi amaçlıyor.

“Aşık Veysel Hikayesi” Konseri

HAO – Hatay Akademi Orkestrası’nın bir sonraki konseri 3 Haziran 2023 tarihinde “Aşık Veysel Hikayesi” konseriyle Ankara Dob Opera’da sahne alacak. Aşık Veysel Şatıroğlu’nun ölümünün 50. yılı sebebiyle onun hayatını anlatan anlatımlı senfonik konser programı şu şekilde:

Doğum – Kader – Çaresizlik
1.Ouverture
2.Genç Yaşımda Felek Vurdu Başıma
3.Felek
4.Bir Kökte Uzamış Sarmaşık Gibi

Aşk ( Dünyevi – İlahi – Doğa)

5.Güzelliğin On Para Etmez
6.Bir Seher Vaktinde Gençlik Çağımda

Tabiat ve İnsan

7.Kara Toprak
8.Bir Ulu Ağaçtan Bir Yaprak Düşse

Yaşam – Ölüm

9.Uzun İnce Bir Yoldayım
10.Gelmez Yola Gidiyorum

Ölümsüzlük – Sonsuz varoluş

11.Dostlar Beni Hatırlasın

Konser programlarına erişim için @hatayakademiorkestra instagram sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

KÜLTÜR SANAT

 

The post Depremde 4 üyesini kaybeden Hatay Akademi Orkestrası 3 Haziran’da Ankara’da first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Depremzedeler: Bizleri istismar ederek oy avcılığına soyunuyorlar https://gazetekarinca.com/depremzedeler-bizleri-istismar-ederek-oy-avciligina-soyunuyorlar/ Fri, 19 May 2023 09:25:33 +0000 https://gazetekarinca.com/?p=262557 AKP Genel Başkanı ve Cumhur İttifakı’nın adayı Erdoğan, 14 Mayıs’taki ilk tur seçimin ardından CHP’yi az oy aldığı “deprem bölgesine yardımları kesmek” ile suçladı. Depremzedeler ise seçim malzemesi haline getirilmeye tepkili: Seçimi manipüle ederek, bizleri istismar ederek oy avcılığına soyunuyorlar. Depremzedeler siyasi malzeme yapılıyor. 6 Şubat’ta meydana gelen Maraş merkezli iki büyük depremde 11 il […]

The post Depremzedeler: Bizleri istismar ederek oy avcılığına soyunuyorlar first appeared on Gazete Karınca.

]]>
AKP Genel Başkanı ve Cumhur İttifakı’nın adayı Erdoğan, 14 Mayıs’taki ilk tur seçimin ardından CHP’yi az oy aldığı “deprem bölgesine yardımları kesmek” ile suçladı. Depremzedeler ise seçim malzemesi haline getirilmeye tepkili: Seçimi manipüle ederek, bizleri istismar ederek oy avcılığına soyunuyorlar. Depremzedeler siyasi malzeme yapılıyor.

6 Şubat’ta meydana gelen Maraş merkezli iki büyük depremde 11 il etkilenmişti.

Yıkımın boyutunun ortaya çıkmasının ardından depreme müdahaledeki eksiklikler Türkiye’nin tek gündemi olmuştu.

Deprem bölgesinde enkazlardaki yakınlarının kurtarılmamasında hükümeti sorumlu tutan yurttaşlar, “Devlet nerede?” diyerek tepki göstermişti.

Hayatta kalanlar ise beslenme, barınma ve hijyen gibi en temel ihtiyaçlarına haftalar boyunca erişememişti.

Daha sonra çadır sattığı ortaya çıkacak olan Kızılay da o dönem insanların ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz kalmış ve “Kızılay nerede?” sorusunun muhatabı olmuştu.

AKP Genel Başkanı Erdoğan ise bu soruyu soranlara “Çıkmış ‘Kızılay’a nerede?’ diyor. Be ahlâksız, be namussuz, be adi” diye karşılık vermişti.

Tüm bu tablo hükümetin imar afları, ranta dayalı yapılaşma planları ve yetersiz afet müdahalesini içeren deprem politikalarını tartışılır hale getirirken, hükümet kendini “Dünyanın en büyük, en yıkıcı depremlerinden biriyle karşı karşıya” oldukları şeklinde savunmuştu.

Seçime hazırlık sürecinde depremzedelerin sorunları gündemden düşerken, 14 Mayıs seçimlerinin hemen ardından, sıradaki seçime de günler kala deprem ve depremzedeler yeniden gündeme geldi.

Deprem bölgesinde oy oranları

14 Mayıs seçimlerinde depremin merkez üssü Maraş’ta Erdoğan yüzde 71, Kılıçdaroğlu yüzde 22, Sinan Oğan ise yüzde 5 destek gördü.

Depremin en çok yıktığı illerin başında gelen Hatay’da ise Erdoğan ve Kılıçdaroğlu yüzde 48 ile eşit derecede oy aldı. Erdoğan yıkımın yüksek olduğu Adıyaman’da yüzde 66.2, Malatya’da yüzde 69.3 oranında destek aldı.

Seçimde, deprem bölgesinden iktidara yüksek oy çıkmasına gösterilen tepki sosyal medyadan depremzedeleri hedef haline getirirken, iktidarın seçim söylemlerinden birini de belirlemiş oldu.

Erdoğan sosyal medyadaki yorumlardan Millet İttifakı’nı sorumlu tuttu

AKP Genel Başkanı ve Cumhur İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Recep Tayyip Erdoğan, sosyal medya kullanıcılarından gelen bu yorumlardan muhalefeti sorumlu tuttu ve “Koalisyon ittifakının depremzedeler örneğinde olduğu gibi, kendilerine destek vermeyen herkese yönelik, bırakınız siyaseti, insanlıkla ilgisi olmayan saldırılarını milletimiz görüyor” dedi.

Hatta çıtayı daha da yükseltip “CHP’li belediyeler ve bu kesime müzahir sivil toplum kuruluşları, deprem bölgesine gönderdikleri yardımları kesmekten, otellerdeki depremzedeleri kapı dışarı etmeye kadar her türlü rezilliği sergiliyorlar” iddiasıyla seçimlerde muhalefete depremzedeler üzerinden yükleneceğini belli etti.

‘Depremzedeleri seçim malzemesi yapıyorlar’

Seçim propagandasının bir parçası olarak muhalefete depremzedeler üzerinden yüklenen Erdoğan’ın “depremzedelerin yardımını kestiler” sözlerine kendisi de bir depremzede olan Sosyal Haklar Derneği İskenderun Şube Başkanı Avukat Bülent Akbay şöyle tepki gösterdi:

‘Saray iktidarı depremzedeler üzerinden yalan söylüyor’

Saray iktidarı tüm seçim boyunca sayısız konuda yalan söyledi. Şimdi de depremzedeler üzerinden doğru söylemiyorlar; böyle bir şey asla olmadığı gibi İstanbul Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere Manisa, Bodrum, Kadıköy, Hatay belediyeleri herhangi bir ayrım yapmaksızın yardımlarını sürdürüyor. Daha da önemlisi Millet İttifakı’na çok az oy verilen yerlerde, biz Sosyal Haklar Derneği ve İskenderun Dayanışma Koordinasyonu olarak da yardımlarımızı sürdürüyoruz.

Erdoğan’ın söylediklerinin gerçeği yansıtmadığını vurgulayan Akbay, “Seçimi manipüle ederek, bizleri istismar ederek oy avcılığına soyunuyorlar” yorumunu yaptı. Akbay yardım taleplerine yaklaşımın siyaset üstü olduğunun da altını çizerek, “Depremzedeleri seçim malzemesi yapıyorlar” dedi.

Hatay’la ilgili önemli iddiaları da dile getiren Akbay şunları söyledi:

Saray iktidarı, Hatay’a yönelik faaliyetlerde depremzedelerin ihtiyaçlarını öngörerek, acil yardımlara ihtiyacı var diyerek kalıcı konutlar ve deprem paralarının boşaltılması yönünde ihalelere gidiyorlar. Temel sorunları çözmek yerine Hatay’ı sıradan bir TOKİ kenti yapmaya çalışıyorlar, yandaşlarına para aktarmak yoluyla ihaleler yapıyorlar. Aynı zamanda enkaz kaldırma adı altında az hasarlı binaları bile ağır hasarlı gösterip, yıkıp içindeki eşyaları da talan etmeye çalışıyorlar. Depremzedelerin gerek eşyalarını gerek binalarını satışa çıkarmış durumdalar. Bugünlerde bana o kadar çok şikayet geldi ki bu yönde. Yıkım kararının bir örneğini de tebliğ etmiyorlar, tebliğ etseler yürütmeyi durdurma kararı alacağız. Bütün müvekkillerimden bu kararın tebliğ edilmesi için ısrarcı olmalarını istedim. Biz de hasar durumuna ilişkin davalar açmaya başladık.

‘Yapılacak evlerin taksit miktarları insanların ödeyebileceği rakamlar değil’

İktidarın depremzedelere dönük tek vaadinin, onları borçlandırmak olduğunu belirten Akbay yeni evler konusundaki vaatlerin de halkta inandırıcılığının olmadığını ekledi.

“Saray iktidarının vaatlerinin sadece borçlandırma ve daha çok eziyet olduğunun farkında insanlar. Buranın TOKİ kenti olmasını da istemiyorlar. İktidar ‘Bu evlerin yarısını ben ödeyeceğim, yarısını da uzun yıllar sizler taksitle ödeyeceksiniz’ diyor ama ortaya konulan taksit miktarlarının tahmini bedelleri insanların ödeyebileceği rakamlar değil” diyen Bülent Akbay, Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun depremzedelere söylediği “Evleri bedava vereceğim, güçlendirmeyi bedava yapacağım” vaatlerinin de halkta karşılığı olmadığını belirtti.

‘İstanbul Büyükşehir Belediyesi sahada en önemli aktördü’

Erdoğan’ın “CHP’nin yardımı kestiği” yönündeki sözlerini sorduğumuz Nehna ekibinden Emre Can Dağlıoğlu ise Hatay’da, Arsuz, Antakya, Samandağ gibi devlet yardımlarının çok hızlı ulaşmadığı yerlerde muhalefet belediyelerinin etkin çalışmalarından bahsetti: “Özellikle İstanbul Büyükşehir Belediyesi sahada en önemli aktördü. Bu anlamda muhalefetin suçlanabileceğini düşünmüyorum”.

‘Yardımın az ulaştığı yerler iktidara az oy çıkan ilçelerdi’

Depremzedelerin seçim malzemesi haline getirilip getirilmediği yönünde Dağlıoğlu’nun yorumu şöyle oldu:

Devletin yardım politikasının nereye yoğunlaştığına bakarak bu sorunun cevabını verebiliriz. Mesela Adıyaman’dan Antep’ten, Maraş’tan insanların göç etmesi daha hızlı bir şekilde engellenmeye çalışılırken Hataylıların göç etmelerini engellemek için bir şey yapılmadı. Ya da konteynır ve çadır kentlerin nereye kurulduğuna dikkat ettiğimizde; AKP’ye daha yakın yerlerde kurulduğunu ve oralarda yardımın daha yoğun işlediğini de görebiliyoruz. Seçime giderken, oyun kaçmasını engellemek için bir çaba vardı elbette. İşte seçim sonuçlarından da bunu görebiliriz: Örneğin Samandağ’ın, Defne’nin, yardımın çok daha az ve sorunlu ulaşabildiği yerler olması dikkat çekici; bu yerler iktidara çok oy çıkmayan yerlerdi.

‘Amaç depremzedeleri korumak mı yoksa daha fazla oy almak mı?’

Samandağlı bir depremzede olan Hasan Yılmaz ise iktidarın deprem üzerinden algı yarattığı düşüncesinde. Yılmaz iktidarın 21 yıldır pek çok kez kendiliğinden oluşmuş istenmeyen olayları, krizleri bu şekilde lehine çevirdiğini belirtti.

Yılmaz, 14 Mayıs’tan sonra depremzedelere yönelen öfkeyi de eleştirdi:

Bir takım istenmeyen söylemler ortaya çıktı; işte, “Keşke ölseydiniz”, “Keşke size yardım getirmeseydik” gibi. Bu tür söylemler maalesef çok talihsiz, insanlık dışı söylemler. Siyasi tutumundan bağımsız olarak herkesin bu söylemlere karşı çıkması gerektiğini düşünüyorum.

Hasan Yılmaz iktidarın da bu söylemleri kullandığını belirterek, “Yani amacı aslında gerçekten depremzedeleri korumak mı yoksa 28 Mayıs seçimlerinde bu bölgelerden biraz daha fazla oy alabilmek mi? Bu niyeti tartışılır. Tabii bu şekilde iktidar 21 yıldır olduğu gibi algı yönetimini yine yaptı ve muhalefeti de katarak seçmeni seçim malzemesi haline getirdi” diye konuştu.

“Maalesef ben de bu süreci Samandağlı bir depremzede olarak deneyimledim” diyen Yılmaz, iktidarın seçim sürecinde kendini kurtarıcı olarak gösterip “Yaparsak biz yaparız, kurtarırsak biz kurtarırız” anlayışıyla yaşanan travmayı kendisine malzeme yaptığını belirtti.

‘3 gün sonra gelebilmiş iktidarın söylemlerine ne kadar güvenilebilir’

Yılmaz, hâlâ depremin travmasını yaşamakta olan afetzedelerin, hükümetin algı oluşturacak söylemlerinden etkilenmesini normal bulduğunu belirtti:

Depremzedelerin bu tür söylemler karşısında manipüle olmaları gayet normaldir. Ben bunu deprem sürecinde yaşamış oldukları travmatik etkiye bağlarım. ‘Yaparsak da biz yaparız’ şeklinde müthiş bir güçlü olma propagandası ile insanları manipüle ederek bir beklenti içinde sokabilirler. Ama Hatay gibi bir yerde depremden üç gün sonra gelebilmiş bir iktidarın söylemlerine ne kadar güvenilebileceği konusunda tartışmak gerekir. Maalesef her türlü yardım faaliyeti seçim malzemesi haline geldi. Yani AFAD TIR’larından mı bahsedeyim, AKP’nin seçim çalışmalarında verdiği kolilerden mi bahsedeyim…

‘Antakya’da yaşam neredeyse yok’

Son olarak, İskenderunlu bir depremzede olan Mişel Uyar’a, 102 günün ardından kentin ne halde olduğunu sorduk. Uyar, bir kısım yurttaşın çadır kentlerde bulunduğunu, ağır-orta hasarlı binalarda yaşayanların da konteynerlere yerleştirilmeye başladığını ve yardımların artık eskisi gibi caddelerden değil çadır kentlerden dağıtıldığını anlattı.

Mişel Uyar, İskenderun’un toparlanmaya başladığını fakat Antakya’daki durumun diğer tüm yerlerden daha kötü olduğunu belirtti:

Antakya’da elektrik yok, içme suyuna ulaşmak büyük sorun. İnsanlar hala içme suyunu bir yerlerden bulmaya çalışıyorlar çünkü açık bir market bile yok. Buralarda neredeyse yaşam yok. Köy bağlantısı olanlar köylere gitti diğerleri de yakın illere gitti. Samandağ’da çarşı merkezinde yıkım çok fazlaydı, oralar boşaltıldı. Samandağ’ın avantajı şuydu, genelde evler bahçeli olduğu için insanlar yıkılan evlerin yanına konteyner kurabildi. Bir kısım konteyner devletten, belediyelerden gelirken bir kısmı da kendi imkanıyla aldı.

  Deprem bölgesinde seçim: 1,4 milyon kişi oy kullanmadı, sandıktan ne çıktı?
  Depremden etkilenen illerde hangi parti kaç vekil çıkardı?

The post Depremzedeler: Bizleri istismar ederek oy avcılığına soyunuyorlar first appeared on Gazete Karınca.

]]>
UNICEF: Türkiye ve Suriye’de deprem bölgesinde çocuklar zor durumda https://gazetekarinca.com/unicef-turkiye-ve-suriyede-deprem-bolgesinde-cocuklar-zor-durumda/ Wed, 17 May 2023 13:13:40 +0000 https://gazetekarinca.com/?p=262413 Türkiye’yle birlikte Suriye’de de ağır can kaybı ve yıkıma sebep olan 6 Şubat depremlerinin üzerinden 100 gün geçti. UNICEF, Türkiye’de 2,5 milyon, Suriye’de ise 3,7 milyon çocuğun kesintisiz yardıma ihtiyacı olduğunu açıkladı. Depremden etkilenen geniş bölgede çocuklara ve ailelerine kesintisiz yardım sağlanması çağrısında bulunan Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu’ndan (UNICEF) yapılan açıklamada, UNICEF Genel Direktörü […]

The post UNICEF: Türkiye ve Suriye’de deprem bölgesinde çocuklar zor durumda first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Türkiye’yle birlikte Suriye’de de ağır can kaybı ve yıkıma sebep olan 6 Şubat depremlerinin üzerinden 100 gün geçti. UNICEF, Türkiye’de 2,5 milyon, Suriye’de ise 3,7 milyon çocuğun kesintisiz yardıma ihtiyacı olduğunu açıkladı.

Depremden etkilenen geniş bölgede çocuklara ve ailelerine kesintisiz yardım sağlanması çağrısında bulunan Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu’ndan (UNICEF) yapılan açıklamada, UNICEF Genel Direktörü Catherine Russell, depremzedelerin halihazırda savunmasız durumda olduğunu vurguladı:

Depremlerin ardından her iki ülkedeki çocuklar, hayal dahi edilemeyecek bir kayıp ve üzüntü yaşadı. Depremler, halihazırda savunmasız durumdaki birçok ailenin yaşadığı bölgeleri vurdu. Çocuklar, ailelerini ve sevdiklerini kaybettiler. Evleri yıkılan, okulları ve yaşadıkları çevre zarar gören çocukların tüm yaşamları altüst oldu. Toparlanma yolu uzun ve aileler, sürekli desteğimize ihtiyaç duyuyorlar.

‘Kesintisiz destek sağlanmazsa yoksulluk daha da artacak’

Depremlerin, yoksulluk oranlarının yüksek olduğu yerleri etkilediğine dikkat çeken UNICEF, “Bölgedeki hanelerin yaklaşık yüzde 40’ı yoksulluk sınırının altında yaşarken, ülke genelinde bu oran yüzde 32 civarındaydı. Nakit yardımlar ve eğitim hizmetleri de dahil olmak üzere yerel ve uluslararası düzeyde kesintisiz destek sağlanmadığı takdirde, bu rakamın yüzde 50’nin üzerine çıkma ihtimali bulunuyor” ifadelerine yer verdi.

Bu bölgedeki çocukların şiddet, zorla evlendirme, okulu bırakma veya zorla çalıştırılma gibi risklerle de karşı karşıya olduğuna dikkat çeken UNICEF, deprem dolayısıyla Türkiye’de 350 binden fazla mülteci ve göçmen çocuk da dahil olmak üzere okula kayıtlı yaklaşık 4 milyon çocuğun eğitiminde kesintiler meydana geldiğini hatırlattı.

UNICEF, Suriye’de ise tahmini rakamlara göre 5 yaşın altındaki yaklaşık 51 bin çocuğun orta ve şiddetli derecede akut beslenme yetersizliği çektiğini belirterek, 76 bin hamile ve emziren kadının ise akut yetersiz beslenme tedavisine ihtiyacı olduğunu ifade etti.

Acil müdahale planını uygulamak için ihtiyaç: 172,7 milyon dolar

UNICEF, Suriye’de depremden etkilenen yaklaşık 3 milyon çocuğun yardım ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla, depreme yönelik acil müdahale planını uygulamak için 172,7 milyon dolar yardım çağrısında bulundu.

Bugüne kadar, 78,1 milyon doların toplandığı, dolayısıyla beslenme, sağlık ve eğitim gibi önemli alanlarda halen ciddi bir kaynak yetersizliğinin söz konusu olduğu kaydedildi.

DIŞ HABERLER

The post UNICEF: Türkiye ve Suriye’de deprem bölgesinde çocuklar zor durumda first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Muhalefet partilerinden deprem illerine gelecek seçmen için seferberlik https://gazetekarinca.com/muhalefet-partilerinden-deprem-illerine-gelecek-secmen-icin-seferberlik/ Fri, 12 May 2023 14:37:20 +0000 https://gazetekarinca.com/?p=261070 6 Şubat depremlerinden en çok etkilenen Hatay, Maraş ve Adıyaman’a çevre illerden çok sayıda seçmenin Pazar günü oy kullanmak üzere gelmesi bekleniyor. Muhalefet partileri ve sivil oluşumlar kent dışından gelecek seçmenlerin lojistik ihtiyaçlarını karşılamak ve sandık güvenliğini sağlamak üzere seferber oldu. Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) 2019 yılı verilerine göre; 6 Şubat depremlerinden etkilenen 11 ildeki […]

The post Muhalefet partilerinden deprem illerine gelecek seçmen için seferberlik first appeared on Gazete Karınca.

]]>
6 Şubat depremlerinden en çok etkilenen Hatay, Maraş ve Adıyaman’a çevre illerden çok sayıda seçmenin Pazar günü oy kullanmak üzere gelmesi bekleniyor. Muhalefet partileri ve sivil oluşumlar kent dışından gelecek seçmenlerin lojistik ihtiyaçlarını karşılamak ve sandık güvenliğini sağlamak üzere seferber oldu.

Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) 2019 yılı verilerine göre; 6 Şubat depremlerinden etkilenen 11 ildeki seçmen sayısı 8 milyon 563 bin 410. Yani toplam seçmen sayısının en az yüzde 14’ü deprem bölgesinde ikamet ediyordu.

Depremle birlikte hayatını kaybeden, sağlıklı barınma imkanına erişemediği için çevre illere göç eden, göç edip de ikametini değiştirmeyen seçmenlerin sayısı ise hâlâ net değil. CHP’li Aytuğ Atıcı, yaptığı bir açıklamada deprem bölgesinden kaydını aldırmayan seçmen sayısının 1,5 milyon kişi olduğu tahminini dile getirmişti.

Depremden en çok etkilenen illerden Hatay, Maraş ve Adıyaman’da siyasi partiler ve sivil oluşumlar bir taraftan depremin yaralarını sarmaya çalışırken diğer taraftan seçim güvenliğini sağlamaya gayret ediyor. Seçime iki gün kalmışken bu illerde gündem, hem seçim günü oy vermek için kente dönecek yurttaşların lojistik sorunlarını çözmek hem de sandık güvenliğini sağlamak.

Partiler ve sivil oluşumlar depremzede seçmenin transferi için çalışıyor

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), deprem nedeniyle göç edip, seçim kütüğünü bulunduğu bölgeye taşıyamayan seçmenleri seçim bölgesine götürerek oy kullanmalarını sağlıyor. CHP depremzedelerin hangi şehirde yaşıyorsa o ilin CHP başkanlığına başvurmasını istemişti.

Yeşil Sol Parti ise hareketli seçmen başvurusu almaya devam ediyor. Şu ana kadar, Hareketli Seçmen Komisyonu’na en az 55 bin seçmen başvuruda bulundu. Bu seçmenlerden en az 35 bini iller arası ulaşım için başvururken 20 bini ise ilçeler, köyler ve birleştirilmiş sandıklar arasında yapılacak seçimler için başvurdu.

Depremzedelere oy kullanmaları için bilet sağlamayı amaçlayan “Askıda Bilet Platformu” kurucularından Oy ve Ötesi Başkanı Ertim Orkun, depremzedelerin askıdabilet.com sitesine girerek form doldurmaları durumunda iller arası taşıma yapılabileceğini ifade etmişti.

Gazete Karınca olarak Hatay, Maraş ve Adıyaman’da son durumu milletvekili adayları ile parti yöneticilerine sorduk.

‘Oy vermeye gelecek binlerce insanı zor şartlar bekliyor’

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay İl Başkanı Şahin Kışlakçı, oy kullanmak için çevre kentlerden 300 bine yakın insanın gelmesinin beklendiğini ve çok sayıda yurttaşın seçim günü geri dönüş yapmak için destek istediğini ifade etti:

Otobüs şirketlerinde tüm seferler ve koltuklar dolu, yeni seferler açamıyorlar. Bizler araç kiralayarak yurttaşları buraya getirmeye çalışıyoruz fakat bu yeterli bir önlem değil, ciddi bir kaos yaşanıyor. Seçim günü binlerce araç şehre giriş yapacak. Otobüslerden inen her yurttaş farklı okullarda oy kullandığından şehir içi ulaşım araçları da olmadığı için şehir içinde de ciddi bir lojistik ihtiyaç doğacak. Binek araçlarımızı, motosikletlerimizi hazırlamaya çalışıyoruz ama bu yeterli değil. Gelenlerin tuvalet, su, gıda ihtiyaçlarının karşılanabilmesi, dinlenmeleri, barınmaları için özel çadır alanları, konteynerler hazırlamaya çalışıyoruz. Gelecek binlerce insanı zor şartlar bekliyor.

Kışlakçı, sandık güvenliği konusunda resmi mercilere gerekli bildirimleri yaparak yıkımların üç gün boyunca durdurulmasını, şehir içi ve ilçeler arası yollarda hafriyat kamyonlarının ve ağır tonajlı araçların kullanımının yasaklanmasını talep ettiklerini anlattı.

Sandık güvenliği konusunda diğer partilerle birlikte çalıştıklarını ifade eden Kışlakçı “TİP olarak şehrin en büyük ilçeleri başta olmak üzere müşahitlerimizi, sandık görevlilerimizi, avukatlarımızı hazırladık, eğitimlerimizi verdik, Pazar gününü bekliyoruz. Hem Yeşil Sol Parti hem de CHP ile koordineli çalışıyoruz, birbirimizin açıklarını kapatmaya gayret ediyoruz.” dedi.

‘Hatay’ın yeniden inşası için onlara ihtiyacımız var’

Hatay Yeşil Sol Parti birinci sıra milletvekili adayı Kerem Nalbant, Hatay’da kayıtlı 1 milyon 60 bin dolayında seçmenin yaklaşık 750 bin kadarının sandığa gideceğini öngördüklerini ifade etti:

Kente oy kullanmak için hem kendi imkanlarıyla dönenler var hem de Yeşil Sol Parti’nin Hareketli Seçmen kampanyasıyla gelip başvuranlar var. Bu kitle de azımsanmayacak bir kitle. Ancak hepsine hakim değiliz. Hatay’da aylardır sandık güvenliğine dair muhalefetten farklı siyasi partilerle ve meslek gruplarıyla görüşmelerimiz devam ediyor. Ciddi bir sorun yaşanacağını düşünmüyorum çünkü her şeyden önce Hataylılar böyle bir şeye izin vermez. Yine de tedbiri elden bırakmayacağız. Seçim günü hepimiz avukatlarla beraber sahada olacağız. Ülkenin yeniden inşası için bu iktidarın gitmesi gerek. Bunun için de sandıklara gidip oy oy kullanmak şart. Hatay’ın yeniden inşası için onlara ihtiyacımız var.

‘Maraşlılar kendilerine oy versin’

Maraş CHP birinci sıra milletvekili adayı Ali Öztunç, “Maraş’ta şu anda 750 bin seçmen görünüyor” dedi ve son duruma dair şu bilgileri verdi:

Daha önce 820 bindi. Diğer seçmenler kaydını başka illere aldı. 500-550 bin arası bir oy kullanılacağını düşünüyorum. Başka şehre göç edip ikametini alanlar arasında ufak gelişler var ama toplu gelişler olduğunu söyleyemem. İnsanlar depremde ailesini her şeyini kaybetmiş durumda. Çok ilgili değil seçimle. Sandık güvenliğine dair Kahramanmaraş özelinde her türlü önlemi aldık. Her sandıkta iki CHP ve iki İYİ Parti olmak üzere sandık görevlisi olacak. Müşahit çalışmalarımız tamamlandı ve kartları dağıtıldı. Tüm Maraşlıların sandığa gidip oyunu kullanmasını söylüyorum.

‘Adıyaman’da hiçbir oyu heba etmeyeceğiz’

Adıyaman Yeşil Sol Parti birinci sıra milletvekili adayı Ali Kenanoğlu ise kentteki son duruma dair şu bilgileri paylaştı:

Adıyaman’ın 400 bin seçmeni var ve bunların ne kadarının şehir dışında olduğu; ikametini aldırıp aldırmadığına dair kimsenin kesin bir bilgisi yok. Çok farklı çeşitli noktalardan partimize bildirilmiş ve ulaşım imkanı sağlanmış insanlar var. Diğer partilerin de benzer çalışmaları var ama hiçbir parti şu kadar kaç kişi şehir dışına çıktı, şu kadarı dönüp oyunu kullanacak diye bir şey söyleyemiyor. Çünkü Adıyaman’da şu an bir konaklama imkanı yok. Kendi imkanlarıyla gelenlerin çoğu akrabaları, köyleri ya da evleri olanlar. Diğer seçmenin de Pazar sabah burada olacak şekilde toplu gelişler yapacağını düşünüyoruz.

Yeşil Sol Parti’nin Adıyaman Barosu ve diğer muhalefet partileriyle ortaklaşa sandık güvenliği çalışması yaptığını anlatan Kenanoğlu, her partinin bilgi işlem merkezlerinde çalışma yürütüleceğini ifade etti.

Hiçbir oyun heba olmaması için çalıştıklarını vurgulayan Kenanoğlu, “Yeşil Sol Parti olarak araçlarımızın 13 Mayıs Cumartesi günü akşama doğru kalkacağını, hala vakit olduğunu, HDP’ye ya da Yeşil Sol Parti’ye hatta diğer partilere başvurarak gelip oylarını kullanmalarını hatırlatmak isterim.” dedi.

 

Adıyaman CHP birinci sıra milletvekili adayı Abdurrahman Tutdere ise Adıyaman’dan göç etmemiş mevcut seçmenin çoğunluğunun sandığa gideceğini söyleyerek, Adıyamanlı seçmene şu çağrıda bulundu:

Görüşü, fikri her ne olursa olsun Adıyamanlı seçmene çağrımız şu; 6 Şubat’ta Adıyaman’ı yok sayan, enkaz altında unutan, hiçbir şekilde yardım göndermeyen hükümeti 14 Mayıs’ta sandıkta göndermelerini istiyoruz. Çünkü onlar Adıyamanlıyı unuttu, Adıyamanlı da sandıkta onları cezalandırsın istiyoruz. Adıyaman’ı yıllardır susuz bırakan, işsiz bırakan iktidar bir de depremde yalnız bıraktı. Vatandaşlarımızın bunu hesap ederek oy kullanmalarını istiyoruz.

The post Muhalefet partilerinden deprem illerine gelecek seçmen için seferberlik first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Galeria sitesinin raporu: Çökmesinde her kademe çalışanların kusuru var https://gazetekarinca.com/galeria-sitesinin-raporu-cokmesinde-her-kademe-calisanlarin-kusuru-var/ Tue, 09 May 2023 07:10:58 +0000 https://gazetekarinca.com/?p=260299 Depremde yıkılan ve 89 kişinin yaşamını yitirmesine neden olan Diyarbakır’daki Galeria sitesine ilişkin hazırlanan ek bilirkişi raporunda, müteahhit, şantiye görevlileri, alışveriş merkezi yönetimi, yönetmeliği hazırlayan kurum ve proje sorumluları kusurlu bulundu. 6 Şubat Maraş depremlerinde yıkımın yaşandığı 11 ilden biri de Diyarbakır’dı. Yenişehir ilçesinde kentin ilk AVM’si olarak 1999’da açılan, 4 katı alışveriş merkezi, 8 […]

The post Galeria sitesinin raporu: Çökmesinde her kademe çalışanların kusuru var first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Depremde yıkılan ve 89 kişinin yaşamını yitirmesine neden olan Diyarbakır’daki Galeria sitesine ilişkin hazırlanan ek bilirkişi raporunda, müteahhit, şantiye görevlileri, alışveriş merkezi yönetimi, yönetmeliği hazırlayan kurum ve proje sorumluları kusurlu bulundu.

6 Şubat Maraş depremlerinde yıkımın yaşandığı 11 ilden biri de Diyarbakır’dı.

Yenişehir ilçesinde kentin ilk AVM’si olarak 1999’da açılan, 4 katı alışveriş merkezi, 8 katı 128 daireden oluşan 4 bloklu Galeria Sitesi’nin 1 bloğu da depremde yıkılmıştı.

Yıkım sonucunda 89 kişi yaşamını yitirmiş, 22 kişi de yaralanmıştı.

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nca, kentte yıkılan binalarla ilgili başlatılan soruşturma sürüyor.

Soruşturma kapsamında bilirkişi heyeti tarafından Galeria Sitesi ile ilgili hazırlanan rapor, savcılığa sunuldu. 31 sayfadan oluşan rapor yetersiz sayılarak ek rapor istendi. Bunun üzerine uzman heyetten oluşan bilirkişi ek olarak bir rapor daha hazırladı.

Hazırlanan raporda müteahhit, şantiye görevlileri, alışveriş merkezi yönetimi, yönetmeliği hazırlayan kurum ve proje sorumlularının kusurlu olduğu belirlendi.

‘Proje hatası’

Raporda, binada kullanılan betonun, 1995 yılında geçerli olan yönetmeliğe göre beton basınç testi yapıldığı, yapımda kullanılan beton mukavemetinin yapım yılı şartnamelerine göre düşük ve yetersiz kaldığı tespiti yapıldı.

Bir kısmı yıkılan, bir kısmı ayakta kalan D Blok’ta binanın döşemelerinin kolon tarafından zımbalandığı, bunun sebebinin ise projenin nervür döşeme olarak seçilmesinden kaynaklandığı belirtildi. Bu durumun yapının stabilizesini yitirmesine neden olduğu kaydedilen raporda, bunun da proje hatası olduğu görüşüne yer verildi.

Bölümler arasındaki duvarlar yıkılmış

Binanın alt katında yer alan bir market ve tekstil firmasına ait işyerlerine ait krokiler incelendiğinde, ikinci projeye uygun olmadıkları, duvarlarının yıkıldığının tespit edildiği belirtilen raporda, bunların hangi dönemde kim tarafından yapıldığının tespit edilemediği kaydedildi.

Raporda, “Duvar yapıda taşıyıcı değildir, ancak deprem esnasında aktif olarak yük almaktadır. Yıkılması deprem kuvvetine karşı binanın zayıflatılması anlamına gelmektedir” denildi.

Raporda, binada 128 bağımsız kat bulunduğu, bu bölümler arasında ayrım duvarlarının yıkıldığı ve durumun zayıf kat oluşturarak binanın yıkılma sebeplerinden biri olarak değerlendirildi.

Kusurlular

Raporda, Diyar Galeria’dan çok sonra yapılan 3 bloklu ve çok katlı plazaların temelinin Galeria Sitesi’nin temelinden 4 metre daha derine indiğine, söz konusu işyerinin temel kazısı sırasında gerekli zemin stabilete önlemleri alınmadığından Galeria’nın temel altlarında zemin boşalmasına yol açacağı ve bunun deprem esnasında yıkıma sebebiyet verdiği vurgulandı.

Ek raporda, binanın çökmesinde kusuru bulunanların kusur oranlarının tespitine de yer verildi. Raporda, deprem yönetmeliğini hazırlayanlar yüzde 15, projenin mimarı, statik betonarme hesapların proje sorumluları, yapan ve onaylayanların tamamı sorumlu bulunduğu ve yüzde 20 kusurlu oldukları kaydedildi.

Rapora göre kusurlu bulunanlar ve gerekçeleri şöyle:

  • Alınan beton karot test sonuçlarına göre, proje yapımını üstlenen müteahhit ve firmaların tamamı, şantiye şefi, bina fenni mesulü ve sürveyanı yetersiz mukavemette beton imalatının olmasında sorumluluk sebebi olduğuna işaret edilen raporda, bunların sorumluluk oranlarının ise yüzde 20 olduğu tespiti yapıldı.
  • Binanın zemin kontrollerini yapan, vize veren, imarına müsaade eden, projelerini kontrol eden, onay veren yetkililerin, revize imalat yapılan bölümlere ait değişiklikleri kabul eden makamların ayrıca binaya çok yakın yerde gerekli zemin önlemlerini alınmasını ikaz etmeyen yetkililerin sorumlu bulunduğunun altı çizilen raporda, bunların kusuru yüzde 15 olarak belirlendi.
  • Bina altında statik ve mimari revizyonlar yaparak binada zayıf kat etkisi oluşturulmasına sebep olan işletmelerin sorumlu olduğu, ayrıca bina ve alışveriş merkezi yönetiminin yapılan değişikliklere müsaade etmesi ve tahliye kapılarının kapatılması nedeniyle sorumlu oldukları belirtilen raporda, bunların sorumluluk oranları yüzde 20 olarak tespit edildi.
  • Galeria’nın yanında yakın zamanlarda yapılan 3 bloklu, çok katlı plazaların temelinin atılmasında gerekli zemin güvenliğinin alınmamasından dolayı bina yapımı ile ilgili projeyi uygulayan ve yapı denetimi yapanların da sorumluluğunun bulunduğu belirtilen raporda, yüzde 10 kusur tespiti yapıldı.
HABER MERKEZİ

The post Galeria sitesinin raporu: Çökmesinde her kademe çalışanların kusuru var first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Adıyaman’da depremzedenin yaşadığı çadır kentte yangın çıktı https://gazetekarinca.com/adiyamanda-depremzedenin-yasadigi-cadir-kentte-yangin-cikti/ Fri, 05 May 2023 13:46:36 +0000 https://gazetekarinca.com/?p=259526 Adıyaman’da, 1324 kişinin yaşadığı çadır kentte henüz bilinmeyen bir nedenle yangın çıktı. Yangında can kaybı yaşanmazken eğitim ve etkinlikler için kullanılan üç çadır kullanılamaz hale geldi. 6 Şubat’ta meydana gelen Maraş depremlerinin ardından Adıyaman’da kurulan ve 1324 depremzedenin yaşadığı çadır kentte çıkan yangında eğitim ve etkinlikler için kullanılan üç çadır kullanılamaz hale geldi. DHA’da yer […]

The post Adıyaman’da depremzedenin yaşadığı çadır kentte yangın çıktı first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Adıyaman’da, 1324 kişinin yaşadığı çadır kentte henüz bilinmeyen bir nedenle yangın çıktı. Yangında can kaybı yaşanmazken eğitim ve etkinlikler için kullanılan üç çadır kullanılamaz hale geldi.

6 Şubat’ta meydana gelen Maraş depremlerinin ardından Adıyaman’da kurulan ve 1324 depremzedenin yaşadığı çadır kentte çıkan yangında eğitim ve etkinlikler için kullanılan üç çadır kullanılamaz hale geldi.

DHA’da yer alan habere göre Kayalık Mahallesi’nde kurulan 270 çadırın bulunduğu Atasay Çadır Kenti’nde bugün öğle saatlerinde yangın çıktı.

Yangına ilk müdahaleyi çadır kentteki görevliler gerçekleştirirken ihbar üzerine gelen itfaiye ekibinin çalışmasıyla yangın, kısa sürede kontrol altına alındı.

Yangının çıkış nedeninin belirlenmesi için çalışma başlatıldı.

HABER MERKEZİ

The post Adıyaman’da depremzedenin yaşadığı çadır kentte yangın çıktı first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Antakyalı depremzedeler anısına: Yöresel lezzetler kermesi 6 Mayıs’ta Beyoğlu’nda https://gazetekarinca.com/antakyali-depremzedeler-anisina-yoresel-lezzetler-kermesi-6-mayista-beyoglunda/ Thu, 27 Apr 2023 13:22:09 +0000 https://gazetekarinca.com/?p=257700 Antakyalı Ortodokslar tarafından oluşturulan Nehna platformu, 6 Mayıs Cumartesi günü İstanbul Beyoğlu’ndaki Meryem Ana Kilisesi’nde depremzedeler anısına ‘Antakya Yöresel Lezzetler Kermesi’ düzenleyecek.   Antakya Yöresel Lezzetler Kermesi, Hıdrellez günü olarak kutlanan 6 Mayıs’ta, İstanbul Beyoğlu’ndaki Meryem Ana Kilisesi’nde 11.00-19.00 saatleri arasında yapılacak. Kermes duyurusu şöyle: Antakya’nın en iyi tatları İstanbul’a geliyor! Beyoğlu Meryem Ana Kilisesi’nde, 6 […]

The post Antakyalı depremzedeler anısına: Yöresel lezzetler kermesi 6 Mayıs’ta Beyoğlu’nda first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Antakyalı Ortodokslar tarafından oluşturulan Nehna platformu, 6 Mayıs Cumartesi günü İstanbul Beyoğlu’ndaki Meryem Ana Kilisesi’nde depremzedeler anısına ‘Antakya Yöresel Lezzetler Kermesi’ düzenleyecek.  

Antakya Yöresel Lezzetler Kermesi, Hıdrellez günü olarak kutlanan 6 Mayıs’ta, İstanbul Beyoğlu’ndaki Meryem Ana Kilisesi’nde 11.00-19.00 saatleri arasında yapılacak.

Kermes duyurusu şöyle:

Antakya’nın en iyi tatları İstanbul’a geliyor! Beyoğlu Meryem Ana Kilisesi’nde, 6 Mayıs Cumartesi saat 11’de, Antakya Rum Ortodoks Kilisesi Kadınlar Kolu’yla düzenlediğimiz kermese gelin, hem bu lezzetleri tadın hem de depremden etkilenen öğrencilere destek olun.

Kermes, Mari Sautoğlu ve Antakyalı depremzedeler anısına düzenleniyor.

Geçmiş yıllarda Antakya’da düzenlenen Noel ve Paskalya kermeslerine emek veren Mari Sautoğlu, 6 Şubat depreminde eşi ve oğluyla birlikte yaşamını kaybetmişti.

Antakyalı Ortodokslar tarafından oluşturulan bir platform olan Nehna, kendisini şöyle tanıtıyor: Bu toplumun unutulmaya yüz tutmuş kültürünü ve adetlerini, yok olmakta olan dilini ve hemen hemen hiç yazılmamış tarihini araştırmak, bulmak, büyütmek ve yaşatmak için yola çıktık ve bu platformu kurduk.

Arapçada ‘biz’ anlamına gelen Nehna, depremin ardından hem arama-kurtarma çalışmalarının yürütülmesinde ve ihtiyaçların duyurulmasında hem de depremzedeler için organize edilen dayanışma faaliyetlerinde Antakya’da yoğun olarak çalıştı, çalışmaya devam ediyor.

HABER MERKEZİ

The post Antakyalı depremzedeler anısına: Yöresel lezzetler kermesi 6 Mayıs’ta Beyoğlu’nda first appeared on Gazete Karınca.

]]>
‘Bir Antakya vardı, bir Antakya gene var’ https://gazetekarinca.com/bir-antakya-vardi-bir-antakya-gene-var/ Sat, 22 Apr 2023 09:49:39 +0000 https://gazetekarinca.com/?p=256521 6 Şubat’ta ve sonrasında yaşanan büyük depremler geride yerle bir olmuş şehirler ve yarım kalmış insanlar bıraktı. Yaşayanların ‘kıyamet’ olarak hatırladığı bu depremlerin izlerini anlatırken romantize etmek ya da yaşananın şiddetini hakkıyla anlatamamak da bu kıyametin izini süren bizler için oldukça zor. Depremin ikinci gününden bu yana bölgedeki kentlerdeki enkazlar ve ağır hasarlı binalar arasında […]

The post ‘Bir Antakya vardı, bir Antakya gene var’ first appeared on Gazete Karınca.

]]>
6 Şubat’ta ve sonrasında yaşanan büyük depremler geride yerle bir olmuş şehirler ve yarım kalmış insanlar bıraktı.

Yaşayanların ‘kıyamet’ olarak hatırladığı bu depremlerin izlerini anlatırken romantize etmek ya da yaşananın şiddetini hakkıyla anlatamamak da bu kıyametin izini süren bizler için oldukça zor.

Depremin ikinci gününden bu yana bölgedeki kentlerdeki enkazlar ve ağır hasarlı binalar arasında bir savaş filmindeymiş gibi yürürken, her şeyin bu kadar normal gelmesi bir zaman sonra tuhaf ve rahatsız edici bir hal alıyor. Böylesi büyük bir depremin, büyük trajedilerin arasında bir zaman sonra insanın hissizleşmesi, belki de insan beyninin hayatta kalmak için başvurduğu bir yoldur.

Depremin etkilediği tüm şehirlerde bu hissizlik hali devam ederken sadece Antakya’da yerini buruk bir hayranlık alıyor.

Bir şehrin enkaza dönmüş hali bile büyüleyiciyken, Antakyalıların bu şehre neden bu kadar bağlı olduğunu anlayabiliyorsunuz. Antakyalı arkadaşım Rahme’nin ‘küçük Beyrut’um diye sevdiği bu şehir ile şehrin insanları arasında tuhaf bir bağ var. Antakya’yı binalardan ve caddelerden müteşekkil bir kent olarak değil yaşayan bir dost, bir tanıdık gibi sevmeleri, yaşanan felaketlerden sonra onu böyle yıkılmış gördükleri için şehre kırılıp küsmeleri ilk başlarda anlaşılmaz geliyor. Ancak burada zaman geçirdikçe ister istemez kendinizi kentle bir bağ kurarken buluyorsunuz.

Rahme şehir dışında okurken tatil zamanları koşa koşa döndüğü, her sokağında hatırası, her dükkanında bir tanıdığı olan bu şehri terk etmek zorunda kalmış bir Antakyalı. “Ne Antakya’nın yerine birini koyabilirim ne de orayı böyle görmeye dayanabilirim” diye düşünüyor. Antakya çok kez depremlerle yerle bir olmuş fakat her seferinde yeniden inşa edilmiş. Bu sefer farklı olan ise hem yıkımın büyüklüğü hem de insanların yüz üstü bırakılmış olması.

Antakya otogarından Samandağ’a gitmek için bindiğimiz taksinin şoförü, şehrin girişindeki yüksek katlı binaları gösterip “Bana milyonlar verseler bu binalarda oturmam. Bakma dışardan sağlam göründüklerine hepsinin içi enkaz. Birkaç aya yıkarlar” diyor. Samandağ’a kadar yolun sağında ve solunda moloz yığınlarını görürken bir yandan keşke burayı depremden önce görseydim diye düşünüyor insan, bir yandan da buraları en güzel haliyle yaşamış insanların nasıl böylesine kırıldıklarını anlıyor.

Şehrin büyük kısmı enkaza dönmüş. Ama o enkaz halinde bile insanların yıkık dökük de olsa dükkanlarını, işyerlerini ayakta tutmaya çalıştıklarına şahit oluyoruz. Şehrin merkezindeki Abdullah Cömert Parkı’nın yanında olan kahve dükkanı gibi.

Dükkanın sahibi yaşadıklarını şöyle anlatıyor:

Kafenin açılışı 11 Şubat’ta olacaktı. Bastırdığım broşürler 5 Şubat’ta geldi. Depremde bütün emeklerimiz tuzla buz oldu. Şehir dışına göçtük ama yapamadık. Hem biz orada yaşayamadık hem de oralılar bizi kabullenemedi. Biz Samandağ dışında başka bir şehirde yaşayamayız. Döndük buraya mecburen, bizim gibi birçok insan geri dönüyor. Kız kardeşim ve annemle beraber üç gün boyunca burayı temizledik, yeniden inşa ettik. Bizim burada bir kültürümüz bir bağımız var. Başka yerde yaşayamayız.

Samandağ’da halkın büyük çoğunluğu Arap Alevilerden oluşuyor. Abdullah Cömert Parkı’nda her bankta üç dört yaşlı amca aralarında çok güzel bir tınıyla Arapça konuşuyor. Gazeteci olduğumuzu öğrenenler yanlarına buyur ediyorlar ve biz sormadan anlatmaya başlıyorlar yaşadıklarını. Samandağ’ın Asi nehri tarafındaki kısmının yerle bir olduğunu ve devletin yanlarında olmadığını söylüyorlar. ‘Devlet neden yardıma gelmedi?’ diye sorduğumuzda verdikleri yanıt şöyle: “Çünkü Samandağlıların yüzde doksanı Alevi, geri kalanı Hıristiyan. Vergi alırken ayrım yapmazlar ama hizmet ve yardım konusunda görmezler, duymazlar.”

Ardından da ekliyor: “Ankara’ya gidersen onlara de ki, ne Hz. Muhammed’in ne Hz. İsa’nın ne de Hz. Ali’nin mezhebi vardı. Biz insanız kimseyi ayırt etmiyoruz ama onlar bizi kendinden görmüyor. Samandağlı bir amca bana bunları dedi diye söyle onlara.”

Aslında bu durum sadece Antakya yerlisi halkın fark ettiği bir durum değil. Hatay otogarı yakınında çay içerken tanıştığımız, dayanışma amacıyla Şişli Belediyesi’nden gelen temizlik işçileri de bunun farkında. Edirneli olduğunu söyleyen temizlik işçisi, “Biz iki aydır buradayız Defne ilçesinde çalışıyoruz. Özellikle Harbiye mahallesindeki insanlar Alevi olduğu için oraya belediye hizmet götürmüyor. Biz oraya çalışmaya gittiğimizde orada yaşayan insanlar ilk kez temizlik için birilerinin geldiğini söyledi bize. Ben bu ayrımı asla anlayamıyorum” diyor.

Seçime sayılı günler kala, bayramdan birkaç gün önce bulunduğum Antakya’da tüm yaşananlara rağmen şehirlerini yeniden inşa etmekte kararlı bir halk görüyorum. Şehirle ve kendi aralarında kurdukları bağ kolay kolay yıkılacak gibi değil. Daha önce yedi kere yıkılıp yeniden inşa edilen bu şehir Ahmed Arif’in dediği gibi “namuslu genç ellerle” yeniden yaratılacak muhakkak.

Antakya’ya bir kez bile olsun giden herkes şu anda yıkılmış, terk edilmiş olsa da biliyor ki;

“Bir Antakya vardı

Bir Antakya gene var”

The post ‘Bir Antakya vardı, bir Antakya gene var’ first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Soylu: Depremlerde can kaybı 50 bin 783’e yükseldi https://gazetekarinca.com/soylu-depremlerde-can-kaybi-50-bin-783e-yukseldi/ Sat, 22 Apr 2023 08:36:49 +0000 https://gazetekarinca.com/?p=256518 İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 6 Şubat depremlerinde can kaybının 50 bin 783’e yükseldiğini açıkladı. 6 Şubat’ta meydana gelen Maraş merkezli depremlerde can kaybının yükseldiği duyuruldu. Can kaybının 50 bin 783’e yükseldiğini açıklayan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, ölenlerin 7 bin 302’sinin göçmenler olduğunu söyledi. Soylu, “Başından itibaren Adalet Bakanlığımız, savcılıklarımız, nüfus genel müdürlüklerimiz, köylerde hayatını kaybedip […]

The post Soylu: Depremlerde can kaybı 50 bin 783’e yükseldi first appeared on Gazete Karınca.

]]>
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 6 Şubat depremlerinde can kaybının 50 bin 783’e yükseldiğini açıkladı.

6 Şubat’ta meydana gelen Maraş merkezli depremlerde can kaybının yükseldiği duyuruldu.

Can kaybının 50 bin 783’e yükseldiğini açıklayan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, ölenlerin 7 bin 302’sinin göçmenler olduğunu söyledi.

Soylu, “Başından itibaren Adalet Bakanlığımız, savcılıklarımız, nüfus genel müdürlüklerimiz, köylerde hayatını kaybedip de ilçenin savcısından ölüm raporu almadan defnedilenler var. Burada göçmen olup vefat eden 7 bin 302 kişi var. Toplamda vefat sayısı 50 bin 783” dedi.

HABER MERKEZİ

The post Soylu: Depremlerde can kaybı 50 bin 783’e yükseldi first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Hatay’da Yaşam Nöbeti polisin müdahalesine rağmen gerçekleşti https://gazetekarinca.com/hatayda-yasam-nobeti-polisin-mudahalesine-ragmen-gerceklesti/ Mon, 17 Apr 2023 16:26:48 +0000 https://gazetekarinca.com/?p=255613 Hatay Samandağ’da moloz dökümlerine karşı başlatılan Yaşam Nöbeti’nin 17’nci gününde, polis biber gazıyla müdahale etti. Ancak polisin engellemesine rağmen yapılan açıklamada yaşam alanlarını terk etmeyecekleri vurgusu yer aldı. Hatay’ın Samandağ ilçesinde molozların yaşam alanlarına dökülmesine karşı başlatılan Yaşam Nöbeti eylemlerinin 17’nci gününde Yaşam Yürüyüşü düzenlendi. Siyasi partiler ve Sivil Toplum Örgütleri (STÖ) Samandağ ilçesi Abdullah […]

The post Hatay’da Yaşam Nöbeti polisin müdahalesine rağmen gerçekleşti first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Hatay Samandağ’da moloz dökümlerine karşı başlatılan Yaşam Nöbeti’nin 17’nci gününde, polis biber gazıyla müdahale etti. Ancak polisin engellemesine rağmen yapılan açıklamada yaşam alanlarını terk etmeyecekleri vurgusu yer aldı.

Hatay’ın Samandağ ilçesinde molozların yaşam alanlarına dökülmesine karşı başlatılan Yaşam Nöbeti eylemlerinin 17’nci gününde Yaşam Yürüyüşü düzenlendi.

Siyasi partiler ve Sivil Toplum Örgütleri (STÖ) Samandağ ilçesi Abdullah Cömert Parkı’nda bir araya geldi.

“Katliam hala devam ediyor”, “İnsanca Yaşamak istiyoruz” dövizleri taşınan yürüyüşe, Yeşiller Sol Parti milletvekili adayı Yusuf Kimyon da katıldı.

Yürüyüşte “Gitmiyoruz. Molozlara karşı yaşamı savunuyoruz” yazılı pankart açıldı.

Samandağ Kültür Merkezi’ne kadar süren yürüyüş, burada polisin engeli ile karşılaştı.

Kültür Merkezi’nde bulunan AFAD Koordinasyon Merkezi’ne gelen kitlenin önü polis tarafından kesildi. Kitle polisin kalkanını kaldırmasını isteyince polisler, yakın mesafeden yürüyüştekilerin yüzlerine biber gazı sıktı. Bunun üzerine eyleme katılanlar polisin kalkanlarını tekmeledi.

Kitle eylemini sürdürmekte ısrar edince polisler 50 metreye kadar  geriye çekildi.

Kitle polisi de protesto etmek için sırtını onlara dönerek açıklama yaptı.

Burada kısa bir konuşma yapan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Samandağ İlçe Eşbaşkanı Naim Özbek, Yaşam Nöbeti’ni 17’nci gününde Yaşam Yürüyüşü’ne dönüştürdüklerini söyledi. Özbek bu engellemelerin kendilerini yıldırmayacağını ifade etti.

‘Zararlı kimyasallar ile ilgili mevcut bir inceleme yok’

Ardından basın metnini okuyan Sağlık ve Sosyal Hizmetler Sendikası (SES) üyesi Nilgün Aşkar, Samandağ’da kontrolsüz moloz çalışmalarına karşı 17 gündür yaşam nöbetinde olduklarını söyledi.

OHAL ilanı ve 126’ncı Kararnameyi hatırlatan Aşkar, “Yıkılan binaların molozlarında insan ve doğa yaşamına zararlı kimyasallar ile ilgili mevcut bir inceleme yok. Bu enkazların; asbest, solventler, boyalar, boya tozları, ağır metalli renklendiriciler, yağlar, kurşun, nikel kadmiyum gibi ağır metaller; petrol ve kimyasal esaslı solüsyonlar; tarım ilaçları gibi gelişigüzel depolanması durumunda insan sağlığını ve doğayı tehlike altına sokacak maddeler içerdiği bilinmektedir” diye konuştu.

‘Kentlerimizi de kendimizi de yönetme irademizi elimizden alamazsınız’

Topraklarını terk etmeyeceklerini söyleyen Aşkar, yeni felaketlerin yaşanmasına izin vermeyeceklerini vurguladı.

Aşkar sözlerini şöyle sürdürdü:

Bizi yok sayarak, kentlerimizin ve bizim kaderimizi birkaç inşaat şirketinin eline veremezsiniz. Kentlerimizi de kendimizi de yönetme irademizi elimizden alamazsınız. Kentlerimizin yeniden inşasında; söz, yetki ve karar hakkımızı elimizden alamazsınız. Kentlerimizin inşasında halkın katılımını sağlayacak düzenlemeler yapılmalıdır. Mevcut haliyle, bilimsel yöntemler ve yasal düzenlemelere uyulmadan sürdürülen moloz kaldırma ve yığma faaliyetleri derhal durdurulmalıdır. Yaşamımızı ve bir bütün olarak yaşam alanlarımızı zehirleyen moloz taşıma ve yığma faaliyetleri çevre, halk sağlığı ve afet yönetmeliklerine göre yapılmalıdır.

Ankara’dan Yaşam Nöbeti’ne destek

Öte yandan Samandağ’da Ankara Deprem Dayanışma Platformu, Samandağ halkının 17. Yaşam Nöbeti’ne destek açıklaması yaptı.

İnsan Hakları Derneği Ankara Şubesi önünde bir araya gelen yurttaşlar, “Asbesti durdur, yaşamı koru” yazılı pankart açtı.

‘Yaşam alanlarını savunan insanların karşısına polisi çıkaran bir sistem’

Platform adına konuşan İHD Ankara Şube Eş Başkanı Fatin kanat “Samandağ’daki Yaşam Nöbeti’ni selamlıyoruz” dedi.

Kanat depremin büyük bir yıkım yaratmasının neden olarak “çürümüş sistem sebebiyle” değerlendirmesine bulunurken deprem sonrası için molozların yarattığı tehlikeye dikkati çekti.

Kanat “Böylesi büyük bir yıkım varken çadırları satan, yardım malzemelerini çalan, yaşam alanlarını savunan insanların karşısına polisi, jandarmayı çıkaran bir sistemle karşı karşıyayız” dediği sözlerinin devamında herkesi depremzedelere sahip çıkmaya çağırdı.

HABER MERKEZİ

The post Hatay’da Yaşam Nöbeti polisin müdahalesine rağmen gerçekleşti first appeared on Gazete Karınca.

]]>
İlmek Kadın Dayanışması: Bayramda Hatay’dayız https://gazetekarinca.com/ilmek-kadin-dayanismasi-bayramda-hataydayiz/ Sat, 15 Apr 2023 06:04:07 +0000 https://gazetekarinca.com/?p=255004 Hatay’da bulunan depremzedeler için kampanya başlatan İlmek Kadın Dayanışması, deprem bölgesinde temel ihtiyaçların halen giderilmediğine vurgu yaparak “Seçim gündeminin depremi unutturmasına izin vermeyeceğiz” dedi ve dayanışma çağrısında bulundu. Depremin üzerinden iki aydan fazla zaman geçti ancak deprem bölgesindeki temel ihtiyaçların giderilmesinde hala aksaklıklar yaşanıyor. İlmek Kadın Dayanışması, başlattığı kampanya ile Hatay’ın Defne ilçesine götürecekleri ihtiyaç […]

The post İlmek Kadın Dayanışması: Bayramda Hatay’dayız first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Hatay’da bulunan depremzedeler için kampanya başlatan İlmek Kadın Dayanışması, deprem bölgesinde temel ihtiyaçların halen giderilmediğine vurgu yaparak “Seçim gündeminin depremi unutturmasına izin vermeyeceğiz” dedi ve dayanışma çağrısında bulundu.

Depremin üzerinden iki aydan fazla zaman geçti ancak deprem bölgesindeki temel ihtiyaçların giderilmesinde hala aksaklıklar yaşanıyor. İlmek Kadın Dayanışması, başlattığı kampanya ile Hatay’ın Defne ilçesine götürecekleri ihtiyaç malzemelerini topluyor.

Zarife Çamalan ve Sibel Sarı yaptıkları çalışmaları Gazete Karınca’ya anlatarak, dayanışma çağrısında bulundu.

‘Ankara’ya gelen depremzedelerin ihtiyaçlarını gidermeye çalıştık’

İlmek Kadın Dayanışması olarak ilk günlerde deprem bölgesinde bulunduklarını ardından Ankara’nın çeşitli bölgelerine gelen depremzede ailelerle dayanışmayı sürdürdüklerini belirten Çamalan, Ankara’da altı okul yönetimiyle görüşerek, 40’tan fazla depremzede çocuğun kırtasiye ihtiyaçlarını gidermek için aracı olduklarını ifade etti.

Mamak bölgesinde yaklaşık 50 ailenin talebini de dayanışmayla karşılamaya çalıştıklarını ifade eden Çamalan, başka illere göç etmek zorunda kalan depremzedelerin ev, eşya bulmak gibi sorunlar yaşadığını belirtti.

Çamalan, “Başka kentlerde tanıdıkları, akrabaları olanların görece daha fazla olanakları vardı. Hiç kimsesi olmayanlar çok daha zor durumdalar. Bu süreçte Mamak Afet ve Dayanışma Platformu ile birlikte kolektif bir çalışma yürüttük” dedi.

Hatay için dayanışma kampanyası başlatıldı

Depremlerin üzerinden iki ay geçmesine rağmen depremzedelerin acil ihtiyaçlarının hala karşılanmadığına dikkat çeken Çamalan, “Deprem olduğunda enkaz altında ‘sesimi duyan var mı’ çığlıkları, açlıkla soğukla boğuşmaları ve ölümleri seyredildi. Sonrasında da ihtiyaçların doğru düzgün karşılanacağı bir çalışma yapılmadı. Bölgeden hala ihtiyaç çağrıları yükseliyor. İlmek Kadın Dayanışması olarak gerekli ihtiyaç malzemelerini toplayıp götürmek üzere kampanya başlattık ve duyurmaya çalışıyoruz” dedi.

‘Hijyen malzemeleri en acil ihtiyaç’

Depremden en çok etkilenen grubun kadınlar ve çocuklar olduğunu belirten Çamalan, hijyen malzemelerinin en büyük ihtiyaçlardan olduğunu söyledi:

Ekonomik krizin yoksulluğunu mutfakta hisseden nasıl kadınlarsa, deprem bölgesinde tuvaletin ve suyun olmamasıyla da en çok zorluğu yine kadınlar yaşadı. Ped ve bebek bezi bulmakta zorlanıyorlar. Su olmadığı ve temizlik yapamadıkları için yüzleri kavruluyor. Kreme ihtiyaçları oluyor. İnsanların ellerini, yüzlerini yakından görünce bu ihtiyaçların zaruri olduğunu anlıyorsunuz.

‘Sandıkla sokağı birleştirmek gerekiyor’

Gündemin 14 Mayıs seçimlerine odaklandığını ancak deprem bölgesinin unutulmaması gerektiğini vurgulayan Çamalan, “Bazı kadın kurumları dahi, deprem gündemini geri plana attı. 6284’ün tartışmaya açılmasıyla en güncel konu seçim oldu. Tabi ki İstanbul Sözleşmesi’nden çekildikten sonra bir de 6284’ün konuşulması yakıcı bir problem ancak deprem bölgesinde yaşayan kadınları da bir tarafa bırakamayız” diye konuştu. “Sandıkla sokağı birleştirerek, öfkemizi daha örgütlü hale getirmeliyiz” diye ekledi.

‘Gündemimizde depremzedelerin sorunlarını çözmek olmalı’

Bölgede kurulan çadır kentlerin en ufak bir yağmurda kullanılamaz duruma geldiğine değinen Çamalan, “Hatay’da şebeke suyu bile yok, içme suyu hiç yok. Bunların dillendirilmesi, gündemde tutulması gerekiyor. Birkaç sene daha bu acıları çekeceğiz. İnsanlar yaslarını tutmaya bile vakit bulamamışken gündemimizde bu sorunların çözümü olmalı” diye belirtti.

‘Hesap sorma mantığını da hayata geçirmek gerekiyor’

İlmek Kadın Dayanışması olarak Kızılay Genel Merkezi’nin önünde bir protesto gerçekleştirdiklerini söyleyen Çamalan, sözlerini şöyle sürdürdü:

Çadırlar, yardımlar, Kızılay tarafından satıldı ve depremzedeye yardım sağlamadılar. Devleti yöneten, egemen olanlar rant ve talanla kasalarını doldurmak için her şeyi fırsata çeviriyorlar, kurumları da kendilerine benzettiler. Kızılay müdürünün açıklamaları bunun kanıtıdır. Hem depremzedelerle hem de kurumlarla birlikte hesap sormalı ve teşhir etmeliyiz. Yardım ya da sadaka mantığıyla birilerine ‘nasılsın’ diyenler, karşılığında kendilerine biat edilmesini, minnet duyulmasını, kul köle olunmasını bekliyorlar. Kapitalist sistem ya da betoncu bir anlayışla yönetilmeseydik bu durumda olmazdık.

‘Birkaç dayanışma ağının çabası yeterli değil’

Deprem bölgesinin tamamında dayanışma kampanyalarının sürdürülebilir olması gerektiğinin altını çizen Çamalan, devamında şunları dile getirdi:

Gücümüz her yere yetmiyor. Kendi öz gücümüz çok sınırlı, bu nedenle insanlardan yardım talep ediyoruz. Bölgeyi unutmamak ve seçim gündeminin bu yakıcı sorunların üstünü örtmemesi gerektiğini tekrar söylüyoruz. Biz yardım yapmıyoruz, dayanışma sağlıyoruz. Bu, devrimci olarak, kadın olarak, insan olarak sorumluluğumuzdur. Birbirimizin yaralarını saracağız ve dimdik duracağız. Sadece birkaç dayanışma ağının çabası yeterli değil, her kesimden insanların deprem bölgesindekilerle dayanışmayı örmesi gerekiyor.

‘Bayram döneminde Hatay’dayız’

Deprem bölgesinden destek talep eden aramaların geldiğini ifade eden Sibel Sarı da, “Seçim gündemine çok boğulduk ve deprem bölgesi tamamen unutuldu. Bu nedenle İlmek Kadın Dayanışması olarak kampanya düzenlemeye karar verdik. 20 günlük kampanya sürecinin ardından bayram döneminde Hatay’da olacağız ve topladığımız yardım malzemelerini kendi elimizle ulaştıracağız. Herkesi dayanışmaya bekliyoruz” dedi.

İlmek Kadın Dayanışması, Ankara’nın Çankaya ilçesinde, Adakale Sokak’taki No: 32/24’te bulunan ofislerinde dayanışma malzemelerini topluyor. Grup, yardım malzemeleriyle birlikte 20 Nisan’da yola çıkacak.

The post İlmek Kadın Dayanışması: Bayramda Hatay’dayız first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Hatay ve Adıyaman’da da tüm okullar açılıyor https://gazetekarinca.com/hatay-ve-adiyamanda-da-tum-okullar-aciliyor/ Fri, 14 Apr 2023 09:56:42 +0000 https://gazetekarinca.com/?p=255057 Milli Eğitim Bakanı Özer, bayramdan sonra Hatay ve Adıyaman’da okulların açılacağını duyurdu.  Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, Maraş merkezli depremler nedeniyle eğitime ara verilen illerden olan Hatay ve Adıyaman’da da okulların açılacağını duyurdu. Bakan Özer, yaptığı açıklamada, “24 Nisan itibarıyla Hatay ve Adıyaman merkez ve tüm ilçelerde eğitim ve öğretim başlayacak. 81 ilde eğitim ve […]

The post Hatay ve Adıyaman’da da tüm okullar açılıyor first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Milli Eğitim Bakanı Özer, bayramdan sonra Hatay ve Adıyaman’da okulların açılacağını duyurdu. 

Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, Maraş merkezli depremler nedeniyle eğitime ara verilen illerden olan Hatay ve Adıyaman’da da okulların açılacağını duyurdu.

Bakan Özer, yaptığı açıklamada, “24 Nisan itibarıyla Hatay ve Adıyaman merkez ve tüm ilçelerde eğitim ve öğretim başlayacak. 81 ilde eğitim ve öğretim devam edecek” dedi.

HABER MERKEZİ

The post Hatay ve Adıyaman’da da tüm okullar açılıyor first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Soylu: Depremlerdeki can kaybı 50 bin 500’e yükseldi https://gazetekarinca.com/soylu-depremlerdeki-can-kaybi-50-bin-500e-yukseldi/ Fri, 14 Apr 2023 09:11:43 +0000 https://gazetekarinca.com/?p=255039 İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, depremlerde can kaybının 50 bin 500’e yükseldiğini açıkladı. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 6 Şubat’ta Maraş merkezli depremlerde yaşanan can kayıplarına dair açıklama yaptı. Soylu, depremlerde can kaybının 50 bin 500’e yükseldiğini açıkladı. Soylu, “57 bin 29 binadan 40 bin 969’unun enkazının kaldırıldı. Ailesinden hayatını kaybeden vatandaşlarımızın ailesinde kardeşine kadar yapılacak ödemelerle […]

The post Soylu: Depremlerdeki can kaybı 50 bin 500’e yükseldi first appeared on Gazete Karınca.

]]>
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, depremlerde can kaybının 50 bin 500’e yükseldiğini açıkladı.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 6 Şubat’ta Maraş merkezli depremlerde yaşanan can kayıplarına dair açıklama yaptı.

Soylu, depremlerde can kaybının 50 bin 500’e yükseldiğini açıkladı.

Soylu, “57 bin 29 binadan 40 bin 969’unun enkazının kaldırıldı. Ailesinden hayatını kaybeden vatandaşlarımızın ailesinde kardeşine kadar yapılacak ödemelerle ilgili bir plan yapıldı. Toplam vefat eden vatandaşlarımızın yakınlarına yapılan ödemeler yapıldı. Bunlar miras hukuku şeklinde gerçekleştirildi” dedi.

66 bin konteyner evin kurulduğunu dile getiren Soylu, yakında bu sayının 100 bine ulaşacağını ifade etti.

  EMEP Deprem Raporu: Mülksüzleştirme ve kentlerin yeniden talanı
  Deprem bölgesinde dolu ve sağanak: Çadırları su bastı
  Kriz devam ediyor: 'Deprem bölgesine destekler azaldı, ihtiyaçlar giderilmiş değil'
HABER MERKEZİ

The post Soylu: Depremlerdeki can kaybı 50 bin 500’e yükseldi first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Aile Bakanlığı: Kimliği tespit edilemeyen 21 çocuk var https://gazetekarinca.com/aile-bakanligi-kimligi-tespit-edilemeyen-34-cocuk-var/ Sat, 08 Apr 2023 18:20:14 +0000 https://gazetekarinca.com/?p=253886 Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, 34 depremzede çocuğun kimliğinin bilinmediğini, 53’ünün ise tedavisinin sürdüğünü açıkladı. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, 6 Şubat’ta gerçekleşen Maraş merkezli depremlerden etkilenen 11 ildeki refakatçisi olmayan çocuklar hakkında açıklama yaptı. Açıklamada, enkaz altından çıkarılmış, refakatçisi olmayan bin 915 çocuğun kayıt altına alındığı belirtildi. Başvurucuların kimlik kontrolü ve doğrulaması sonrasında bin […]

The post Aile Bakanlığı: Kimliği tespit edilemeyen 21 çocuk var first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, 34 depremzede çocuğun kimliğinin bilinmediğini, 53’ünün ise tedavisinin sürdüğünü açıkladı.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, 6 Şubat’ta gerçekleşen Maraş merkezli depremlerden etkilenen 11 ildeki refakatçisi olmayan çocuklar hakkında açıklama yaptı.

Açıklamada, enkaz altından çıkarılmış, refakatçisi olmayan bin 915 çocuğun kayıt altına alındığı belirtildi. Başvurucuların kimlik kontrolü ve doğrulaması sonrasında bin 786 çocuğun ailesine teslim edildiği ifade edildi.

Bakanlığın Twitter hesabından yapılan açıklamada, şöyle denildi:

Enkaz altından çıkarılmış refakatçisi olmayan 1915 çocuğumuz kayıt altına alınmıştır. Başvurucuların kimlik kontrolü ve doğrulaması sonrasında 1786 çocuk ailesine teslim edilmiştir. 41 çocuğumuzun hastanelerde devam eden tedavi süreci yakından takip edilmektedir. Tedavisi tamamlanan 80 çocuğumuz ise bakanlığımız tarafından kuruluş bakımına alınmıştır. Çocuk bakım kuruluşlarında olup kimliği henüz bilinmeyen 21 çocuğumuz bulunmaktadır. Kayıtlarımızda olan 7 çocuğumuz hastanede tedavisi devam ederken vefat etmiştir. Ayrıca Aile Bilgi Sistemi Afet Yönetim Çocuk Modülüne yapılan ihbarlar üzerinde yapılan çalışmalar neticesinde 474 çocuğumuzun vefat ettiği tespit edilmiştir.

HABER MERKEZİ

The post Aile Bakanlığı: Kimliği tespit edilemeyen 21 çocuk var first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Yaşam Nöbeti 6’ncı gününde: Mücadelemizi sürdüreceğiz https://gazetekarinca.com/yasam-nobeti-6nci-gununde-mucadelemizi-surdurecegiz/ Sat, 08 Apr 2023 16:00:18 +0000 https://gazetekarinca.com/?p=253872 Samdandağ’da çadırkent’in ve Miheyla Kuş Alanı’nın önüne dökülen molozların olduğu alanda tutulan nöbete 6’ncı gününde. Yapılan basın açıklamasında, halk sağlığını tehdit eden uygulamalara karşı mücadeleye devam edileceği mesajı verildi. Hatay’da molozların yaşam alanlarına dökülmesine karşı başlatılan Yaşam Nöbeti 6’ncı gününde devam etti. Samdandağ ilçesi Deniz Mahallesi’nde bulunan çadırkent’in ve Miheyla Kuş Alanı’nın önüne dökülen molozların […]

The post Yaşam Nöbeti 6’ncı gününde: Mücadelemizi sürdüreceğiz first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Samdandağ’da çadırkent’in ve Miheyla Kuş Alanı’nın önüne dökülen molozların olduğu alanda tutulan nöbete 6’ncı gününde. Yapılan basın açıklamasında, halk sağlığını tehdit eden uygulamalara karşı mücadeleye devam edileceği mesajı verildi.

Hatay’da molozların yaşam alanlarına dökülmesine karşı başlatılan Yaşam Nöbeti 6’ncı gününde devam etti.

Samdandağ ilçesi Deniz Mahallesi’nde bulunan çadırkent’in ve Miheyla Kuş Alanı’nın önüne dökülen molozların olduğu alanda tutulan nöbete, Türk Tabipler Birliği (TTB), Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) Eş Genel Başkanı Hüsnü Yıldırım, Hatay Deprem Dayanışması, Dayanışma Gönüllüleri ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Samandağ İlçe Örgütü üyeleri katıldı, basın açıklaması yapıldı.

‘Zehirlenmek istemiyoruz’

Yaşam Nöbeti’nde konuşan HDP İlçe Eş Başkanı Naim Özbek, mücadelelerinin ilçe halkının sağlığını tehdit eden uygulamalar sona erene kadar devam edeceğini ifade etti.

SES üyesi Nilgün Aşkan da moloz dökümüne karşı olduklarını söyleyerek, “Bizler sermayenin değil doğanın ve halkın savunucuları olarak, halkın ve doğanın yararını gözeten bir enkaz kaldırma çalışması istiyoruz. Toprağımıza, suyumuza, havamıza sahip çıkıyoruz” dedi.

TTB Merkez Konseyi üyelerinden Alican Bahadır bir tarafta moloz yığınları bir tarafta çadır kent bulunduğunu ve aralında 100 metre mesafe olduğunu belirterek şöyle devam etti:

Samandağ halkı da, deprem bölgesindeki insanlarda gayet açık ve net taleplerde bulunuyorlar. İçtikleri suyun, yedikleri meyve ve sebzenin zehirlenmesini istemiyorlar. Ama kamu otoritesi pandemi döneminde olduğu gibi bu talepleri gerçekleştirmeye yanaşmıyor. Rantı, maliyeti sağlığın önünde tutuyor. TTB olarak deprem bölgesindeki insanların yanında olduğumuzu belirtiyor, talepleri taleplerimizdir diyoruz.

‘Mücadeleyi sürdüreceğiz’

SES Eş Genel Başkanı Hüsnü Yıldırım, depremin ilk olduğu andan itibaren sağlık emekçilerinin alanda olduklarını söyleyerek, “Bu sürecin olabileceklerini öncesinden gördük ve bunlarla ilgili raporlar yayınlayarak siyasi iktidarı uyardık” dedi.

Siyasi iktidarın bugün gelinen noktada ne kadar kirli ilişkiler içinde olduğunun net görüldüğünü belirten Yıldırım şöyle devam etti:

Mantık şu, ranta yönelik bir politika uygulayarak bu süreci ortadan bir an önce kaldırıp insanların bu yaşadıklarını unutturmak. Bu yaşadıklarımız öyle unutulabilecek değil. Bu yaşadıklarımız bu siyasi iktidarın bu ülkede 20 yıldır yarattığı yıkımın eseridir. Bu yıkıma karşı biz kamu çalışanları, sağlık emekçileri olarak halkın bütünü olarak bu süreçte yürüttüğümüz mücadeleyi daha yaşanır bir ülke yaratmak içindi. Bu yapılanlara karşı, her türlü hukuksuzluğa karşı bu mücadele karşısında daha yaşananbilir kentler adına da buradan tekrar siyasi iktidarı uyarıyoruz. Bunun içinde elimizden gelen her türlü mücadeleyi halkımızla sürdüreceğiz.

‘Bizi enkaz altında bırakanları 14 Mayıs’ta enkaz altında bırakmamız gerek’

Hala suya, çadıra ulaşamayanların olduğunu belirten Halk Sağlığı Uzmanı Mehmet Zenvcir, “Bu yeni yaşamın inşası, ülkeden demokrasinin gelişmesine bağlıdır. Bizi enkaz altında bırakanları 14 Mayıs’ta enkaz altında bırakmamız gerektiğini belirtiyorum” dedi.

Konuşmaların ardından ortak basın metni okuyan Hatay Tabip Odası Başkanı Serdar Yılmaz, anayasanın uygulanmasından sorumlu herkesi göreve çağırdı.

HABER MERKEZİ

The post Yaşam Nöbeti 6’ncı gününde: Mücadelemizi sürdüreceğiz first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Bülent Şık: Çevre ve halk sağlığını tehdit eden enkaz faaliyetleri acilen durdurulmalı https://gazetekarinca.com/bulent-sik-cevre-ve-halk-sagligini-tehdit-eden-enkaz-faaliyetleri-acilen-durdurulmali/ Sat, 08 Apr 2023 07:32:08 +0000 https://gazetekarinca.com/?p=253720 Hatay Samandağ’da depremin yarattığı enkazın kontrolsüz biçimde kaldırılıp, yaşam alanlarına dökülmesinin tehlikesine dikkat çeken Gıda Mühendisi Dr. Bülent Şık, enkazda asbestin yanı sıra çok sayıda kimyasal toksik madde bulunduğunu belirtti. Halk ve çevre sağlığına tehdit oluşturan enkaz kaldırma faaliyetlerinin acilen durdurulması gerektiğini vurgulayan Şık, çalışmaların bilimsel perspektifle yürütülmesi gerektiğini kaydetti. Depremin büyük yıkım yarattığı kentlerden […]

The post Bülent Şık: Çevre ve halk sağlığını tehdit eden enkaz faaliyetleri acilen durdurulmalı first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Hatay Samandağ’da depremin yarattığı enkazın kontrolsüz biçimde kaldırılıp, yaşam alanlarına dökülmesinin tehlikesine dikkat çeken Gıda Mühendisi Dr. Bülent Şık, enkazda asbestin yanı sıra çok sayıda kimyasal toksik madde bulunduğunu belirtti. Halk ve çevre sağlığına tehdit oluşturan enkaz kaldırma faaliyetlerinin acilen durdurulması gerektiğini vurgulayan Şık, çalışmaların bilimsel perspektifle yürütülmesi gerektiğini kaydetti.

Depremin büyük yıkım yarattığı kentlerden olan Hatay’da, enkazın kontrolsüz biçimde kaldırılması, bilim insanları ve bölge halkı tarafından tepki çekiyor.

Samandağ ilçesinde, molozların yaşam alanlarına dökülmesine karşı çevre aktivistleri ve bölge halkının “Depremde ölmedik, molozlardan ölmek istemiyoruz” sloganıyla başlattığı ‘Yaşam Nöbeti’ne jandarma tarafından müdahale edilmiş, depremzedeler darp edilerek gözaltına alınmıştı. Samandağ’da farklı noktalarda başlatılan nöbet sürüyor.

Uzmanlar, molozlarda bulunan asbestin oldukça tehlikeli bir kanserojen olduğunu dile getiriyor ancak gelişi güzel kaldırılan molozlar yaşam alanlarına dökülmeye devam ediliyor.

Gıda Mühendisi Dr. Bülent Şık, açığa çıkan enkazın tehlikesine ve yaratacağı tahribata ilişkin Gazete Karınca’ya değerlendirmede bulundu.

‘Toksik kimyasal maddeler çevre ve halk sağlığını tehdit ediyor’

Depremle oluşan ciddi yıkım ve can kayıplarının son derece üzücü olduğunu ifade eden Şık, açığa çıkan enkazın da zaman içinde yaratacağı tahribatlara dikkat çekti.

Dr. Bülent Şık

Mevcut enkazın yaklaşık 200 milyon ton civarında olduğu bilgisini veren Şık, enkazın nitelik olarak çok farklı malzemelerden oluştuğunu, işlemin şu an yürütüldüğü haliyle hem çevre hem de halk sağlığı açısından ciddi sorunlar yaratma potansiyeline sahip olduğunu belirtti.

Çok sayıda toksik kimyasal maddenin açığa çıktığını belirten Şık, sözlerini şöyle sürdürdü:

Yıkım homojen bir şey değildir. Asbest, bu enkazlarda bulunan toksik kimyasallardan sadece biri. Silika parçacıkları, kurşun başta çeşitli ağır metaller toz partikülleri vb. Kurşunlu boya kullanımı ülkemizde hala devam ediyor. Burada her türlü elektronik araç-gereç, eşya var. Bunların bünyesindeki toksik maddeler haliyle alıcı ortam olarak havaya, toprağa ve suya karışabilir. Bu maddelerin zaman içinde çevresel ortamlara ulaşması kaçınılmazdır.

Enkaz kaldırma faaliyetlerinin bu kadar hızlı şekilde yapılmaması gerekirdi. Bu başlı başına bir hatadır. Az hasar görmüş, kolayca onarılabilir binalar var. Bunun öte tarafında çok ağır şekilde yıkıma uğramış tamamen enkaza dönüşmüş binalar da var. Burada yapılması gereken şey, binaları kategorilere göre ayırmaktır. Az hasarlı, çok hasarlı şeklinde sınıflandırmak gerekir.

‘Tehlikeli maddeler yaşam alanlarına boşaltılıyor’

Tehlikeli madde içeren enkazlar için ön tespit yapılması, toplama işinin ise yapılacak sınıflandırılmaya göre olması gerektiğinin altını çizen Şık, “Ancak şimdi böyle bir faaliyet yok, aksine enkaz toplanıp kamyonlara dökülüyor ve doğrudan yaşam alanlarına boşaltılıyor. Samandağ’da yöre sakinlerinin de çok ciddi tepkisi oluştu” dedi.

Şık, “Mevcut enkaz kaldırılma biçimi, hala deprem bölgesinde olanlar ve burada çalışan işçiler açısından sağlık riski doğuruyor. Enkazı bu haliyle alıp tarım alanlarına, sulak alanlara, herhangi bir yere atamayız. Son derece korkunç bir şey yapılıyor şu anda orada” diye ekledi.

‘Tarımsal üretim zarar görür, diğer canlıların hayatı da riske girer’

Dökülen enkazdaki toksik kirleticilerin yağışlarla beraber bir süre sonra toprağa ve suya sızmasının kaçınılmaz olduğunu söyleyen Şık, sözlerine şöyle devam etti:

Enkazın boşaltıldığı alanlarda kimyasal madde deposu oluşturuyoruz aslında. Bir süre sonra çevre kirliliğiyle ilgili sorunları tartışıyor olacağız. Toprak, su kirlendiğinde elbette ki tarımsal üretim zarar görür. Sadece insan değil orada yaşayan diğer canlıların da hayatı riske girer. Ayrıca toksik kimyasallar, akışkandır. Havaya karışan kirleticiler, hakim rüzgar nereye akıyorsa bölgenin dışına taşar. Bu şekilde yakın çevredeki kentlerin de etkilenmesi kaçınılmazdır.

‘Bilimsel ilkelere bağlı kalmamak yeni sorunlar açığa çıkaracak’

Depremin beklenmedik bir afet olmadığını sözlerine ekleyen Şık, “Bilimsel çalışmalardan yola çıkarak nasıl ki bugün İstanbul depremini konuşuyorsak, o bölgede açığa çıkacak depremin de ihtimal olarak belirtildiği çok sayıda yayımlanmış bilimsel rapor var. Geçmişte bilim insanlarının bu konuda uyarıları var. 1999 Düzce depreminden sonra alınan bir sürü önlemin de işe yaramadığını görüyoruz” dedi.

Bülent Şık, “Yapı denetim, binaların güçlendirilmesi gibi çalışmalarda da herhangi bir iyileşme olmadığını gördük. Deprem sadece toplumsal yıkım yaratmadı. Kamunun refahını korumak, halk ve çevre sağlığını korumakla mükellef kurumların da mevcut haliyle ne kadar işlevsiz olduğunu açığa çıkardı” diye belirtti.

Konuya dair dünyadan örnekler de veren Şık, şu bilgileri paylaştı:

Japonya’da 1995 tarihinde gerçekleşen Büyük Hanşin Depremi’nde (Kobe Depremi) 250 bin konut yıkıldı ve enkaz toplama faaliyeti yıllarca sürdü. Kobe’de olan depremde, yıkım yaratan unsur olarak bina ve yangın çok ön plandaydı. Maraş’ta gerçekleşen deprem, yıkılan bina ve açığa çıkan enkaz açısından Kobe Depremi’ne benziyor.

2011’de Fukuşima Nükleer Santrali’ni yıkıma uğratan büyük depremde ise tsunami olması başka türlü bir prosedür açığa çıkardı. Buralarda enkazın nasıl toplanacağına dair çalışmalar yıllarca sürdü ve hala konuyla ilgili prosedürler gözden geçiriliyor, değerlendiriliyor.

Bizde böyle bir bakış açısı yok. Çok acele etme hali söz konusu ama bu yöntemsizlik ve bilimsel ilkelere bağlı kalmama hali yeni sorunlar açığa çıkaracaktır.

‘Kimyasallardan çocuklar daha fazla etkileniyor’

Bazı enkaz döküm alanlarının çadır kentlerin çok yakınında olduğunu söyleyen Şık, bu durumun, çocuklar açısından son derece tehlikeli olduğunu da şu sözlerle dile getirdi:

Şunu bilmemiz gerekiyor; bu tür kirleticiler havada askıda durmuyor. Rüzgar faaliyeti, hava akımı neticeleri havayla karıştırır ama hava akımının olmadığı yerlerde bu kirleticiler yüzeye çöker. Evimizdeki eşyaların zeminin tozlanmasına benzeri bir durum olacaktır. Kimyasallarla kirlenmiş bir hava, kapalı mekanlarda yaşayan insanlar için çok daha ciddi bir problem oluşturacaktır.

Yüzeye çöken partiküller, zemine yakın yaşayan canlılar için sağlık riski oluşturur. Dolayısıyla en fazla sağlık riski çocuklar için söz konusudur. Çocuklar yetişkinlere kıyasla toksik kimyasallara karşı çok daha hassastır. Özellikle hareketli ve emekleme çağında olan çocuklar için büyük bir problemdir. ‘Hangi ortamı, neyle kirletiyoruz? Bu kirlilikten en çok kim etkileniyor?’ şeklinde bakmamız gerekiyor. Büyüme gelişme döneminde olan özellikle 5 yaş altı çocukların fizyolojik sistemlerinin, yetişkinlere kıyasla henüz olgunlaşmamış olması, toksik kimyasallardan kaynaklanabilecek sağlık sorunlarıyla baş etme kapasitelerini azaltır. Bölgede 5 milyon çocuk yaşıyor, bu önemli. Bir kısmı bölgeden ayrıldı ama çoğunluk bu 11 kentte yaşamaya devam ediyor.

‘Çalışma faaliyetleri bilimsel perspektife göre yürütülmeli’

Enkaz kaldırma ve toplama faaliyetlerini durdurmak ve nasıl yapılacağına ilişkin bir strateji oluşturmak gerektiğini vurgulayan Şık, yapılması gerekenleri şöyle anlattı:

Yapılan tüm faaliyetlere bilimsel perspektiften bakarak ‘en az zarar nasıl verilir? Ya da ‘zarar üretmeyecek şekilde bu işi nasıl yaparız?’ diye sorulmalı. Toksik kimyasal içerme potansiyeli olan materyallerin, belli bir metot dahilinde olabildiğince ayrıştırılması gerekiyor. Ayrıştırıldıktan sonra kalan enkazın da nasıl bertaraf edileceğine ilişkin bir protokol oluşturulması gerekiyor. Bazen yakmak gerekebilir ya da tehlikeli atık kategorisinde değerlendirilip, sızdırmamasını sağlayacak şekilde depolanması gerekir.

‘Enkaz faaliyetleri durdurulmalı, acil sorunlara çözüm üretilmeli’

Depremin üzerinden iki ay geçmesine rağmen tüm faaliyetlerde ciddi aksamalar olduğunu ifade eden Şık, acil çözülmesi gereken problemleri işaret etti ve şu çağrılarda bulundu:

  • Enkaz faaliyetlerinin durdurulması gerektiği çok açık. Siyasal iktidar, kamuoyunu buna ikna etmeden ve nasıl yapılması gerektiğine ilişkin bir çerçeve oluşturmadan çalışmayı bu şekilde sürdürmemeli.
  • Haziran ayında üniversite ve lise giriş sınavları yapılacak. Bölgede milyonlarca çocuk yaşıyor. Sınava hazırlanacak çocuklarda ciddi kaygılar var, ama Milli Eğitim Bakanlığı tarafından, bu kaygıyı azaltacak bir yapı hala geliştirilebilmiş değil. Eğitim için başka kentlere giden çocuklar da çeşitli sorunlarla baş başa. Çok ciddi adaletsizlik ve eşitsizlik hali söz konusu. Bu şartlarda sınavlar nasıl yapılacak? Çocukların eğitimle ilgili sorunlarına çok hızlı şekilde bir yanıt üretmek gerekiyor.
  • Okulöncesi çocuklarda ise ciddi bir izolasyon söz konusu. Zaman içerisinde bunun yaratacağı çeşitli psiko-sosyal sorunlar açığa çıkacaktır. Buna dair hızla çare üretmek gerekiyor.
  • Bölgede temel ihtiyaç problemleri devam ediyor. Temizlik ve hijyen çok ciddi bir sorun. Suyla ilgili mağduriyetin bir an önce ortadan kaldırılması lazım. İnsanların, temiz suya erişiminin hızlı bir şekilde sağlanması çok önemli.
  • Hayvancılıkla uğraşan insanlar çok ciddi sıkıntıları yaşıyor. Evleri yıkılmış olabilir ama geçimlerini sağlamak için hayvancılığa ve tarımsal faaliyete devam etmek durumundalar. Bu insanların sorunlarına çare olacak politik bir program mutlak suretle ve hızla uygulamaya konulmalı.

Bülent Şık kimdir?

Akademisyen, Gıda Mühendisi Dr. Bülent Şık, çevre dostu analiz yöntemlerin geliştirilmesi üzerine doktora yaptı. Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesinde faaliyet gösteren çeşitli laboratuvarlarda çalıştı. 2009 yılında öğretim üyesi olarak Akdeniz Üniversitesi’ne geçti. Üniversitede Gıda Güvenliği ve Tarımsal Araştırmalar Merkezi’nin kurulumu ve faaliyete geçmesi çalışmalarını yürüttü. Gıdalarda ve sularda katkı maddelerinin ve çeşitli toksik kimyasal maddelerin kalıntılarının belirlenmesi üzerine çalışmalar yaptı. Bülent Şık, Barış Akademisyenleri’nin “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisini imzaladığı için OHAL kapsamında 2016’da çıkarılan 677 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile Akdeniz Üniversitesi’ndeki görevinden ihraç edildi.

Ayrıca Şık hakkında, Cumhuriyet Gazetesi’nde yayımlanan “Türkiye’yi kanser eden ürünleri devlet gizledi, biz açıklıyoruz! İşte zehir listesi” başlıklı yazı dizisi nedeniyle 5 yıldan 12 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. Sağlık Bakanlığı’nın şikayeti üzerine açılan soruşturmanın gerekçesi ise ‘sırların açıklanması’ oldu. Araştırmanın sonuçlarını Bianet ve Cumhuriyet’te yazan Bülent Şık’a, hakkında 12 yıl hapis istemiyle yapılan yargılama sonucunda “göreve ilişkin sırrı açıklama” suçlamasıyla 15 ay hapis cezası verildi. İstinaf mahkemesi, verilen 15 ay hapis cezasını bozdu ve Şık beraat etti.

  Molozların gölgesinde 'Yaşam Nöbeti': Halk, iş makinalarını engellemekte kararlı

The post Bülent Şık: Çevre ve halk sağlığını tehdit eden enkaz faaliyetleri acilen durdurulmalı first appeared on Gazete Karınca.

]]>
‘Barınma sorunu göç eden depremzedelerin de peşini bırakmıyor’ https://gazetekarinca.com/barinma-sorunu-goc-eden-depremzedelerin-de-pesini-birakmiyor/ Sat, 08 Apr 2023 05:55:56 +0000 https://gazetekarinca.com/?p=253601 6 Şubat Maraş depremlerinde resmi rakamlara göre 50 bini aşkın kişi hayatını kaybetti, yüz bini aşkın kişi de yaralandı. Depremin ardından hayatta kalanların birçoğu da kentler enkaza döndüğü için göç etmek zorunda kaldı, kalanlarsa yaşadıkları kentleri imkansızlıklar içinde yeniden inşa etmeye çalışıyor. Depremlerin etkilediği 11 kentte hala enkaz kaldırma çalışmaları sürerken, toplam 717 bin 614 […]

The post ‘Barınma sorunu göç eden depremzedelerin de peşini bırakmıyor’ first appeared on Gazete Karınca.

]]>
6 Şubat Maraş depremlerinde resmi rakamlara göre 50 bini aşkın kişi hayatını kaybetti, yüz bini aşkın kişi de yaralandı. Depremin ardından hayatta kalanların birçoğu da kentler enkaza döndüğü için göç etmek zorunda kaldı, kalanlarsa yaşadıkları kentleri imkansızlıklar içinde yeniden inşa etmeye çalışıyor.

Depremlerin etkilediği 11 kentte hala enkaz kaldırma çalışmaları sürerken, toplam 717 bin 614 binanın 90 bin 609’u acil yıkılmayı bekliyor. Devletin, depremzedelerin ihtiyaçlarına duyarsız kaldığını belirten depremzedeler, çadırlarda, konteynerlerde hayatta kalmaya çalışıyor. Hijyen sorunları ve enkaz kaldırma çalışmaları sırasında ortaya çıkan asbestin sağlığa verdiği zarar da insanları göçe zorluyor.

Bölgedeki göçün temel sebeplerine, göç yoğunluğuna, başka kentlere gitmek zorunda kalanların yaşadıkları sorunlarına dair sorularımızı Göç Araştırmaları Derneği (GAR) Yürütme Kurulu Başkanı Dr. Deniz Sert ve GAR Akademik Koordinatörü Dr. Eda Sevinin, dernek adına Gazete Karınca için yanıtladı.

Deniz Sert

İnsanların göç etmesine neden olan temel sebepler nelerdi?

İnsanların göç etmesine neden olan en önemli sebep; evlerinin ve iş yerlerinin yıkılması, deprem sonrasında yaşadıkları barınma, hijyene erişim, temel ihtiyaçların karşılanamaması gibi problemlerdi. Deprem sonrasında muazzam bir yerinden edilmeyle karşı karşıya kalındı.

Göç eden insanların sayısına dair bir veriye ulaşabildiniz mi? Göç edilen belli şehirler var mıdır? Bu şehirler nasıl belirlendi?

Maalesef bu konuda şeffaf bir şekilde paylaşılmış veriler bulunmuyor. Ancak yakın şehirlerde belediyelerin su kullanımı üzerinden yapmış oldukları bazı tahminler var. Mesela Mersin Büyükşehir Belediyesi, bize depremin 20’nci gününde yaklaşık 330 bin depremzedenin Mersin’de bulunduğunu belirtmişti. Yine devlet yetkilileri tarafından yapılan bazı açıklamalarda iyimser tahminle 2,5 milyon insanın yerinden edildiği belirtiliyor. Uluslararası Göç Örgütü’nün (IOM) tahminleri de 1,3 milyon insanın yerinden edildiğini söylüyor.

Araştırmamız sırasında öğrendiğimiz kadarıyla, öncelikle Mersin, Mardin, Van gibi deprem bölgesine yakın şehirlere göç edildiği düşünülüyor. Ancak, Konya, Ankara, İstanbul, Bursa gibi daha uzaktaki büyük şehirlere göç edenler de var.

Bununla ilgili net bir çalışma olmamakla birlikte, şehirler insanların sahip olduğu kaynaklara göre belirlenmiş görünüyor. Akrabalık bağları, maddi koşullar, iş ve eğitim imkanları gibi etkenlerin belirleyici olduğunu düşünüyoruz.

Bu verilerin bir kısmını 23-27 Şubat tarihlerinde Kahramanmaraş-Mersin arasında yaptığımız saha görüşmelerinde bir kısmını da diğer rapor ve haberleri tarayarak elde ettik. Hali hazırda, bölgede çalışan sivil toplum kuruluşlarıyla da iletişim halindeyiz.

Göç eden insanların göç sırasında ve sonrasında yaşadıkları sorunlar neler? Geri dönmeyi düşünüyorlar mı?

Göç eden insanlar için gittikleri yerlerde de barınma en büyük sorunlardan biri oldu. Son birkaç yıldır devam eden kira krizi ve ekonomik kriz, deprem bölgesi dışındaki şehirlerde depremzedeler tarafından da fazlasıyla hissediliyor. Ayrıca, deprem bölgesinde halen barınma gibi temel sorunların çözülememiş olması, insanları ciddi bir belirsizlikle karşı karşıya bırakıyor. Son olarak, evleri ve yakınlarını kaybeden insanlar bir yandan geçim kaynaklarını da kaybetti ve şu an düzenli gelir elde edemiyorlar. Bu türden problemler, gittikleri şehirlerde de devam ediyor. Henüz geri dönüş meselesi kimsenin gündeminde değil diye düşünüyoruz.

Göç eden insanlar için gittikleri yerlerde de en büyük sorunlardan biri; barınma.

Göç edilen şehirlerde neler değişti? Göç alan kentlerde yaşayanların, göç edenlere yaklaşımı nasıl? Göç alan şehirdeki insanlar nasıl etkilendi?

Göç edilen şehirlere dair kapsamlı bir tarama henüz yapılmadı, genelde yerel sorunlardan haberdar olabiliyoruz. Mesela depremzedelerin yoğun gittiği belediyelerin, altyapı sorunlarıyla karşı karşıya kaldıklarını duyduk. Bunun dışında, Ankara gibi şehirlerde kira krizinin derinleştiğini görüyoruz.

Göç alan şehirlerdeki insanların hayatlarındaki değişiklikleri anlayabilmek için henüz çok erken. Biz de mevcut araştırmamızda üzerine çalışıyoruz. İstanbul, Mersin ve Bursa’ya odaklanan bir araştırma yürütüyoruz.

Genel olarak özellikle depremzede göçmen ve mültecilerin gittikleri şehirlerde ayrımcılık problemiyle karşı karşıya olduklarını söyleyebiliriz. Örneğin, yerel yönetimin mülteci karşıtı olduğunu bildiğimiz Bolu gibi şehirlerde mültecilerin depremzedelere verilen kamu yardımlarından yararlandırılmadığını biliyoruz.

Göç edenler geri dönmeyi düşünüyor mu? Hangi koşullar sağlanırsa bunu düşünebilirler?

Göç edenlerin geri dönmesi için gerekli koşulların sağlanamadığı ortada. Barınma ve geçim kaynakları başta olmak üzere, deprem bölgesinde pek çok soruna sürdürülebilir bir çözüm bulunamadığı sürece, geri dönüşten bahsetmek zor görünüyor.

Göçlerin yarattığı ve ileride yaratacağı (ekonomik, sosyolojik, insani) sorunlara dair öngörüleriniz ve çözüm önerileriniz neler?

Eda Sevinin

Afet bölgesinin onarım ve yeniden inşa faaliyetleri, bölge sakinlerinin ihtiyaçlarını gözetecek şekilde, eşitlikçi ve katılımcı çözümlerle planlanmalı ve yürütülmeli.

Bölgenin yeniden inşası sürecinde depremden etkilenen illerin ciddi bir emek göçü alacağını tahmin ediyoruz. Bu sürecin çok dikkatli ve şeffaf bir şekilde planlanması önemli. Bölgelerin onarım ve yeniden inşa sürecinde geçim kaynaklarının da yeniden kurulabilmesi için çaba sarf edilmesi; iş ve geçim kaynaklarından mahrum kalmış kişilerin bu sürece etkin ve aktif özneler olarak katılması gerekiyor.

Bunun dışında, depremin yarattığı psikososyal travmanın bir süre daha devam edeceği aşikâr. Başta çocuklar olmak üzere, depremzedelerin psikososyal destek ihtiyacı bilimsel, eşitlikçi çözümlerle karşılanmalı ve bölgenin demografik özellikleri gözetilerek çok dilli hizmet ve ücretsiz hizmet sunulmalı. Depremden etkilenen nüfusun büyüklüğü düşünüldüğünde, travma sonrası psikososyal destek ihtiyacının sadece sivil toplum örgütleri veya gönüllü çalışmalar tarafından çözülemeyeceği dikkate alınmalı. Psikososyal destek, kamu aktörleri ve ilgili meslek örgütlerinin işbirliğiyle sağlanmalı.


Yerinden edilen depremzedelere dair derneğin hazırladığı araştırmaya BURADAN ulaşabilirsiniz.
  Kriz devam ediyor: 'Deprem bölgesine destekler azaldı, ihtiyaçlar giderilmiş değil'
  Depremin üzerinden 2 ay geçti | 'Bizi enkazda unutanlar yarın oy istemeye gelmesin'

The post ‘Barınma sorunu göç eden depremzedelerin de peşini bırakmıyor’ first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Molozların gölgesinde ‘Yaşam Nöbeti’: Halk, iş makinalarını engellemekte kararlı https://gazetekarinca.com/molozlarin-golgesinde-yasam-nobeti-halk-is-makinalarini-engellemekte-kararli/ Fri, 07 Apr 2023 09:36:26 +0000 https://gazetekarinca.com/?p=253390 Hatay Samandağ’da deprem molozlarının yaşam alanlarına dökülmesini durdurmak için başlatılan ‘Yaşam Nöbeti’ devam ediyor. Polen Ekoloji Kolektifi’nden Çise Yıldız, eylemlerini ve Samandağ’daki durumu anlattı: Halk, çalışan her aracın önüne dikilmek için çok kararlı. Uzmanlar 6 Şubat’taki depremler sonucu oluşan enkaz ve moloz yığınlarının kaldırılma koşullarına dikkat çekerek vatandaşların ve doğanın olumsuz yönde etkilenebileceğini söylüyor. Hafriyatın […]

The post Molozların gölgesinde ‘Yaşam Nöbeti’: Halk, iş makinalarını engellemekte kararlı first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Hatay Samandağ’da deprem molozlarının yaşam alanlarına dökülmesini durdurmak için başlatılan ‘Yaşam Nöbeti’ devam ediyor. Polen Ekoloji Kolektifi’nden Çise Yıldız, eylemlerini ve Samandağ’daki durumu anlattı: Halk, çalışan her aracın önüne dikilmek için çok kararlı.

Uzmanlar 6 Şubat’taki depremler sonucu oluşan enkaz ve moloz yığınlarının kaldırılma koşullarına dikkat çekerek vatandaşların ve doğanın olumsuz yönde etkilenebileceğini söylüyor. Hafriyatın uygun şekilde bertaraf edilmesi, yeraltı ve yüzey sularını kirletecek alanlara taşınmaması konusunda uyarılar yapılıyorlar.

Depremde büyük yıkım yaşayan Hatay ve ilçelerinde de molozlar çevre ve insanlar için büyük tehlike taşıyor. Daha önce, gelen tepkiler üzerine molozların Mileyha Kuş Cenneti’ne taşınmasına son verilmişti. Ancak hafriyat son günlerde yine benzer yaşam alanlarına dökülüyor.

Samandağ’da moloz yığınlarını durdurmak için 10 gün önce başlatılan ‘Yaşam Nöbeti’ne geçtiğimiz günlerde müdahale edilmiş, eylemciler gözaltına alınmıştı.

Samandağ’da iki noktada başlatılan ‘Yaşam Nöbeti’ devam ediyor. Polen Ekoloji Kolektifi’nden Çise Yıldız, eylemlerini ve Samandağ’daki son durumu Gazete Karınca’ya anlattı.

Ne zamandan beri Hatay’dasınız?

Yaklaşık bir buçuk aydır kesintili olarak Hatay’dayım. Daha önce Defne’deydim. Beş gündür Samandağ’da bulunuyorum.

Samandağ’da molozların dökülmesine karşı ‘Yaşam Nöbeti’ başlatıldı, kaç noktada bu nöbetler sürüyor ve insanlar tam olarak neye itiraz ediyor?

Samandağ halkının şu an üç yerde molozlara karşı direnişi var. İlk defa Yaşam Nöbeti’nin başladığı nokta Deniz Mahallesi oldu. Oradaki moloz döküm alanı daha önce yansımıştı medyaya. Molozlar Mileyha Kuş Cenneti’nin çok yakınında bir yere dökülüyordu. O alan aynı zamanda denize ve çadır kente çok yakın. Hem Mileyha gibi göçmen kuşların durağı olan önemli bir noktaya yakın olması hem de çadır kentin yanı başına dökülüyor olması tepkilere sebep oldu. Bu alana yakın yaşayanlar eylem yaparak iş makinelerinin çalışmasını engellemiş ve moloz dökümünü durdurmuştu. O süreçte yetkililerle görüşülerek moloz dökümü yapılmayacağına dair söz alınmıştı. Buna rağmen Deniz Mahallesi’nde moloz çalışmaları sürdürüldü.

Bir diğer nokta, Samandağ’ın Uzunbağ Mahallesi. Burada moloz döküm alanı olarak seçilen yer de insanların depremden sonra yerleştikleri bir alan. Moloz dökülen alanın hemen arkasında bir akarsu var. Dolayısıyla buraya dökülen çeşitli kimyasal maddelerin suya karışması söz konusu. Yine molozların döküldüğü alanın çok yakınında büyük ve verimli tarım alanları, zeytinlikler var.

Üçüncü nokta Yeşilköy Mahallesi. Burada da döküm alanı olarak belirlenen yer, insanların depremden sonra kendi imkânlarıyla yerleştikleri çadır bölgesinin çok yakınında.

Bu üç noktadan Deniz Mahallesi ve Uzunbağ Mahallesi’nde Yaşam Nöbeti başladı ve eylemler sürdürülüyor.

Yeşilköy Mahallesi’nde ise şirketler ısrarla çalışmayı sürdürmek istediği için halk moloz araçları geldiğinde tepki gösteriyor ve kimi zaman araçların çalışmasını engelleyebiliyor. Fakat kalabalık dağıldıktan birkaç saat sonra veya ertesi gün araçlar tekrar çalışmaya başlıyor. Yeşilköy’de daha önce insanlar valiliğe bu durumu bildirmişler. Tepki üzerine valilik, ‘bundan sonraki tüm çalışmalarda halkın refahı gözetilecektir’ gibi yazılı olmayan bir söz verilmiş fakat bu söze uyulmuyor.

Yaşam Nöbeti eylemleri ne zamandan beri devam ediyor?

Deniz Mahallesi’nde tam tarihinden emin olmamakla birlikte yaklaşık iki hafta önce başladı. Daha önce yol kesme eylemi oldu. Fakat dört gün önce Yaşam Nöbeti’ne döndürdük. Uzunbağ Mahallesi’nde de dört gün önce nöbet başlatıldı. Bu iki noktada da hem halkın taleplerine hem de risklere dair açıklamalar yapılıyor. Kamuoyuna ve yetkililere sesleniliyor. Ayrıca moloz dökümüne fiili olarak da engel olmaya çalışıyoruz.

Moloz alanları çadır kentlere ne kadar yakın? İnsanların moloz yığınlarıyla fiziksel olarak temas ettiği mesafede mi?

Çadırlardan moloz alanını görebiliyorsunuz. Ama bu durumu şöyle açıklamam gerekiyor: Asbestten bahsediyoruz mesela. Çok küçük lifler olduğu için bunlar havaya karıştığında rüzgârla solunması kilometrelerce ötede bile olsa risk oluşturuyor. Çok yaklaşmasanız bile esen rüzgârla molozlardan kalkan toz saçlarınıza, gözlerinize doluyor. Kirpiklerinizin toz topladığını çok rahat görebiliyorsunuz. Eğer maskeniz yoksa solurken, konuşurken ağzınızda toz biriktiğini hissedebiliyorsunuz. Moloz çalışmasının yoğunlaştığı anlarda toza fiziksel olarak maruz kalıyorsunuz. Fakat öbür yandan molozlar uzaksa bile rüzgâr o zararlı maddeyi taşıyarak getiriyor.

Yetkililer, kimyasal maddelerden yayılan zararları azaltmak için çadır kentlerde herhangi bir önlem alıyor mu? Nasıl önlemler alınabilir?

Devletin kendisi usulsüz bir şekilde çalışmaları sürdürüyor, haliyle alandaki insanların korunmasına dair bir çalışması yok. Bilinçli halk ya da gönüllüler maske dağıtımı yapıyor ama çok yetersiz kalıyor. Maske tek dağıtımla giderilecek bir ihtiyaç değil. İnsanların zaten bu durumda kalmamaları gerekirdi. Yani yaşam alanına moloz dökülsün, maske takıp önlem alalım gibi bir bakış açısı olamaz. Maske kullanımı gibi çabalar ancak maruz kalınan bu usulsüz durumda kendini biraz olsun koruyabilmek için insanların yapabileceği şeyler. Zaten burada hijyen olanakları çok kısıtlı. Duş almak, el yüz veya kıyafet yıkamak, bunlar çok zor. İnsanlar ciltlerine sinen asbestli tozu üzerlerinde taşımaya devam ediyorlar.

Uzunbağ Mahallesi’ndeki nöbete polis müdahalesi oldu ve 20’ye yakın kişi gözaltına alındı. Depremzedeler zaten acılı ve zor durumda, buna rağmen neden öylesi sert bir müdahale yapıldı sizce?

Şu açık ki acele etmelerinin sebebi bir an önce buraları ranta açmak istemeleridir. Çok büyük bir yıkım var, bir şehir neredeyse yerle bir oldu, sağlam hiçbir bina yok. Haliyle hızlı şekilde bir çalışma başlatmak mümkün olmasa gerek. Ciddi planlamaların olması ve hazırlık sürecinde yerel halkın koşullarının iyileştirilmesi gerekiyor. Halk sağlığını ve ekolojiyi gözeten uygulamalar tasarlamaya zaman ayırmak gerekiyor. Tek dertleri bu bölgeleri bir an önce temizleyip şirketlere bir kâr alanı hazırlamak. Moloz çalışmaları bile başlı başına bir kazanç alanı.

O gün askerler çalışan moloz araçlarının önünde barikat kurarak onları koruyorlardı. Bizi değil moloz çalışması yapan şirketleri koruyorlardı. Örneğin ilk günlerde Yaşam Nöbeti’ne katılanlar 50 kişiyse onların karşısında duran iki yüz jandarma. Bu sayı her gün artıyor ve kolluk güçleri orantısız bir şekilde oraya yığılıyor.

Yeşilköy’deki eylemleri marjinalize etme çabası da söz konusu. Örneğin Sabah Gazetesi’nin bir haberinde oradaki durum ‘provokatif’ olarak adlandırılmıştı. Oysa insanlar doğup büyüdükleri mahalleyi korumaya çalışıyor.

Müdahale sırasında görüntülere yansımayanlar var. Yere düşenler, fenalaşan depremzedeler, gerilim nedeniyle ağlayanlar oldu. Yakınını, evini kaybeden insanlar zaten kötü durumdayken yaşanan arbededen ve askerin, polisin saldırısından dolayı zarar gördüler. Gözaltıları insanları döverek, saçlarından çekiştirerek yaptılar. Aslında işkenceyle gözaltılar yapıldı denilebilir. Nefretle saldırdılar, gözdağı vermek istediler. Çünkü halk çok kararlı, insanlar için üç günlük bir konu değil bu. Her gün oraya gitmek ve çalışan her aracın önüne dikilmek için çok kararlılar.

Moloz döküm alanı olarak neden bu bölgeler seçiliyor?

Doğrudan insanların yaşam alanlarının, tarım arazilerinin seçildiğini görüyoruz. Yani geçindikleri kaynakların üzerine molozların dökülmesi buranın esas sahiplerini bölgeden uzaklaştıracak, onlar için yaşanmaz kılacak hamleler. Dolayısıyla mülksüzleştirme süreci de işliyor. Göç politikasına dair çok şey söyleniyor.

Depremzedelerin en çok öfkeli oldukları konu, devletin sürecin başından beri arama kurtarma için sahaya müdahale etmeyip, insanların temel ihtiyaçlarını sağlamak için bir çalışma yapmayıp, geride kalanları da ölümcül hastalık riskiyle yaşamaya mahkum ederek rant peşine düşmüş olması.

Yaşam Nöbeti tutarken insanlar sağlıklarını olduğu kadar topraklarını, buranın doğasını, kültürünü ve hafızasını da korumak istiyor. Burada yasayanların seslerini duyan, taleplerini dikkate alan bir yönetim anlayışı istiyorlar. Ama karşılarında böyle bir devlet yok. Durmayan moloz araçlarının ve jandarmanın karsısında bir Samandağlının tepkisi şuydu: “Ülke şirketlerin emrinde!”

Halk, moloz dökümü konusunda kamu idaresiyle görüşüp taleplerini iletti mi bu süreçte? 

Daha önce asbest tehlikesi ve moloz döküm konusunda üç kez vali ile görüşülmüş ama oyalamaya yönelik cevaplar alınmış. Deniz Mahallesi için ‘Nisan sonunda çalışmaları bitireceğiz’ denmiş. Yeşilköy Mahallesi için ‘sadece saat 4’ten sonra kısıtlı sayıda kamyon gelecek’ denmiş. Ama bunlara dahi uyulmamış.

En son Uzunbağ Mahallesi için ise ‘biz çalışmayı yapıyoruz, gücünüz yetiyorsa durdurun’ seklinde bir yaklaşım sergilenmiş. Moloz çalışmaları bu nedenle çok sayıda jandarma ile sürdürülüyor.

Enkazın kaldırılması ile yeniden inşa sürecinin de başladığından bahsedebilir miyiz? Sizce bölgede devlet nasıl bir yeniden inşa planı tasarlıyor?

OHAL (Olağanüstü Hal) ve 126 No’lu kararname ile başlayan istimlak uygulamaları büyük bir problem. Devlet, yeniden inşadan bahsederken muhatapların dışarıda bırakıldığı bir süreç işletmek istiyor. Şimdiden tarlasına bu şekilde el koyulan çok sayıda depremzede olduğunu biliyoruz. Bugün de Antakya kent merkezinin riskli alan ilan edilmiş olduğunu öğrendik. Büyük ihtimalle kent merkezi ticarileşmeye açılacak. Burada yaşayan, şehrin dokusunu ve kültürünü üreten insanlar ise kent yaşamının dışına itilecek. Bu, depremden sonra insanların önce mülksüzleştirileceği, merkeze uzak kent çeperlerinde inşa edilen TOKİ’lere (Toplu Konut İdaresi) yerleşmek zorunda bırakılacağı, satın aldığı evlerin parasını ödemek için borçlandırılacağı anlamına geliyor. Yeniden inşa sürecinin farklı alanlardan uzmanların görüşlerini ve burada yaşayanların isteklerini dışarıda bırakarak ilerlemesi kabul edilemez.

Depremin üstünden iki ay geçti, Türkiye ve dünyadan çevre örgütleri bu konuya ne kadar duyarlı?

Kentin yeniden inşası, doğanın ve insan sağlığının korunması konusunda ciddi problemlerle yüz yüzeyiz. Eminim ki insanlar takip ediyor ama buradaki en büyük mücadeleyi yerel halk gösteriyor. Bu mücadele sadece yerel halkın itirazı ve protestosuyla yürütülecek bir mücadele değil. Daha programlı bir şekilde buradaki sürece dahil olmak, ekoloji örgütlerinin tek seferde gelip bölgede üç dört gün toplantı, görüşme yapması değil. Uzun soluklu bir çalışma olmayınca etkisi çok zayıf olacaktır. Dayanışma noktasında bir zayıflama var. Farklı uzmanlık alanlarından insanların buradaki harekete daha planlı çalışmalarla dâhil olmaları ve halkın taleplerini önceleyerek ortak koordinasyon sağlamaları gerekiyor. Bu anlamda ekolojistlerin yeterli bir katılımını göremiyorum.

 

POLEN Ekoloji, şirketlere ve hükümetlere karşı verilen mücadelede emektarlık yapmak, ekoloji hareketinde ve sosyalist harekette Marksist ekoloji bilincinin gelişimine katkıda bulunmak için yola çıktı. Mücadelenin ihtiyaçları doğrultusunda yeni örgütlenmelerin, platformların geliştirilmesini, kır ve kent emekçilerinin ve ezilenlerin, özellikle kadınların ve gençlerin öznesi/önderi olduğu bir ekoloji hareketinin yaratılmasını hedefliyor.
  Depremin ardından yeni bir tehlike: Molozlar nereye dökülüyor?

The post Molozların gölgesinde ‘Yaşam Nöbeti’: Halk, iş makinalarını engellemekte kararlı first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Kriz devam ediyor: ‘Deprem bölgesine destekler azaldı, ihtiyaçlar giderilmiş değil’ https://gazetekarinca.com/kriz-devam-ediyor-deprem-bolgesine-destekler-azaldi-ihtiyaclar-giderilmis-degil/ Fri, 07 Apr 2023 07:39:10 +0000 https://gazetekarinca.com/?p=253441 Depremin üzerinden iki ay geçmesine rağmen ihtiyaçların giderilmediğine dikkat çeken Ankara Deprem Dayanışma Platformu’ndan Sevinç Koçak, “Hiçbir şey normalleşmedi” dedi ve dayanışma çağrısında bulundu. Koçak, temel yaşanan sorunları ise şöyle sıraladı: Destekler azaldı, ihtiyaçlar giderilmiş değil Kiralar yükseldi, barınma en ciddi sıkıntılardan oldu Depremzede çocuklar eğitim sürecine dahil olamıyor Hiçbir şey normalleşmedi, kriz devam ediyor […]

The post Kriz devam ediyor: ‘Deprem bölgesine destekler azaldı, ihtiyaçlar giderilmiş değil’ first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Depremin üzerinden iki ay geçmesine rağmen ihtiyaçların giderilmediğine dikkat çeken Ankara Deprem Dayanışma Platformu’ndan Sevinç Koçak, “Hiçbir şey normalleşmedi” dedi ve dayanışma çağrısında bulundu. Koçak, temel yaşanan sorunları ise şöyle sıraladı:
  • Destekler azaldı, ihtiyaçlar giderilmiş değil
  • Kiralar yükseldi, barınma en ciddi sıkıntılardan oldu
  • Depremzede çocuklar eğitim sürecine dahil olamıyor
  • Hiçbir şey normalleşmedi, kriz devam ediyor

Maraş merkezli gerçekleşen depremlerin üzerinden tam 2 ay geçti. Deprem bölgesinde olanların temel ihtiyaçları hala giderilmemiş durumda iken birçok depremzede ise başka kentlere göç etmek zorunda kaldı. En çok göç alan şehirlerden biri de Ankara.

Sivil toplum örgütleri, inisiyatifler ve çeşitli meslek örgütlerinin bir araya gelerek oluşturduğu Ankara Deprem Dayanışma Platformu (ADDP), Ankara’ya gelen depremzedelerin ihtiyaçlarını gidermek için hak odaklı bir çalışma yürütüyor. Yaptıkları çalışmaları Gazete Karınca’ya anlatan ADDP Koordinasyon ekibinden Sevinç Koçak, güncel ihtiyaçlara değindi.

‘Destekler azaldı, ihtiyaçlar giderilmiş değil’

Her alan için ayrı çalışma grubu oluşturduklarını ve buna göre çalışma yürüttüklerini ifade eden Sevinç Koçak, platformun sadece ihtiyaçları karşılamak üzere değil yerel yönetimler ve kamu kurumlarıyla görüşmeler sağlayarak sorunların giderilmesi üzerine de çalıştıklarını söyledi.

Koçak, “108 bileşenden oluşan platform aynı zamanda depremden etkilenerek Ankara’ya gelen yurttaşların, burada hak ihlaline maruz bırakılmaması için hak savunuculuğu da yapıyor” dedi.

Depremin ilk günlerinde herkesin elinden geleni yaptığını ancak iki ay sonrasında desteklerin zayıflamasının ciddi bir sıkıntı oluşturduğunu belirten Koçak, sözlerine şöyle devam etti:

Depremle ilgili süreçler sonuçlanmış ve herkes normal hayata dönmüş gibi bir hal oluşmaya başlıyor yavaş yavaş. Oysa deprem bölgesinde ve göç alan yerlerde hayatın kısa sürede normale dönmesi mümkün değil. Ankara, deprem sonrası en çok iç göç alan illerden birisi. 750-850 bin insandan söz ediliyor. Valilik ya da yerel yönetimler kamuoyuyla düzenli ve şeffaf biçimde veri paylaşımı yapmadığı için net sayıyı tam olarak bilmiyoruz. Tersine göç de söz konusu, Ankara’da barınma sorunu başta olmak üzere temel ihtiyaçları karşılanmayınca çadıra dahi razı olup geri dönen insanlar var.

‘Kiralar yükseldi, barınma en ciddi sıkıntılardan oldu’

Koçak, kiraların yükselmiş olmasına ve kamu idaresinin duruma müdahale etmesi gerektiğine işaret ederek, “Kiralar inanılmaz yükseldi, tam bir fırsatçılık söz konusu. Şu an 1+1 evler bile 10 bin liradan aşağı değil. Kira bedelsiz evini bağışlayan insanlar oldu, bakımını yaparak insanları yerleştirmeye çalıştık. Ancak kendi imkanlarıyla kalmak isteyen insanlar açısından barınma en ciddi sıkıntılardan biri” ifadelerini kullandı.

‘Dayanışmanın sürekliliğini sağlamak gerekiyor’

Barınmanın yanı sıra gıda ihtiyacının da sürdüğünü, bir kere yapılan yardımın yeterli olmadığını belirten Koçak, sözlerini şöyle sürdürdü:

Gıda sürekli bir ihtiyaç. Bunun dışında ev eşyası, kıyafet, iç çamaşırı ve ayakkabı ihtiyacı çok fazla. İnsanlar depremden fırlayıp çıktılar. Her şeyini afetle kaybetmiş insanlardan söz ediyoruz, dolayısıyla ihtiyaçlar bitmiyor. Bunun uzun vadeli bir süreç olduğunu gözeterek dayanışmayı sürdürmeye ihtiyacımız var.

‘Yerel yönetimlerden depo alanı istiyoruz’

Koçak, bağışlanan eşyaları koyacak depo alanı ve taşınması için nakliye sıkıntısı yaşadıklarını belirterek yaşadıkları sorunlara dair şunları anlattı:

Yerel yönetimlerden talebimiz bize bir depo alanı vermeleri. Kendi olanaklarımızla kullandığımız toplama alanlarımız yeterli değil, büyük eşyaları koyamıyoruz. Bunun dışında nakliye ihtiyacımız da oluyor. Nakliye konusunda kısmen destek alabiliyoruz, ancak depolama konusunda problemlerimiz devam ediyor.

‘Depremzede çocuklar eğitim sürecine dahil olamıyor’

Ankara’da valilik ve yerel yönetimlerin, depremzedeleri yerleştirdiği geçici barınma alanları olduğu söyleyen Koçak, çocukların eğitim sürecine dair de şu bilgileri paylaştı:

Ankara’da geçici toplu barınma alanı olarak, Aile Yaşam Merkezleri ile Çubuk’ta bir Kredi Yurtlar Kurumu Yurdu (KYK) var. Bu toplu barınma alanlarında olan çocukların okul kayıtlarının yapıldığını biliyoruz ama onun dışında tüm çocukların ihtiyaçlarının karşılanmadığını gözlemliyoruz. Ankara’ya gelen insanlar sadece toplu yaşam alanında kalmıyor. Ev tutanlar var, akrabalarının yanına yerleşen insanlar var. Göçle gelen insanlar çeşitli alanlara yerleşti. Depremden dolayı Ankara’ya gelen nüfusun çoğunluğunu ağırlıklı olarak kadınlar ve çocuklar oluşturuyor.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) sosyal medya paylaşımına göre, ‘Ankara’ya nakli gerçekleşen öğrenci sayısı: 29 bin 738’ ama toplam nüfusta olduğu gibi çocuklarda da yaşa ya da cinsiyete göre ayrıştırılmış veri yok. Tüm çocukların okul sürecine dahil olmadığını biliyoruz. Geçici süre için gelen aileler de var, bu durumda çocuğun kesintisiz eğitim alması mümkün olamıyor. Zor koşullarda barınmaya gelen aileler kreş ve anaokulu konusunda sıkıntı yaşıyor. Ayrıca çocuklar da tıpkı yetişkinler gibi travmatize olmuş durumdalar. Psikososyal destek büyük önem taşıyor ve sosyalleşme problemi yaşıyorlar.

‘Hem bölgede hem de göç ettikleri yerde sorun yaşıyorlar’

Koçak, Ankara’da bulunan geçici barınma alanlarına ‘kapasite doldu’ denilerek insanların alınmasının durdurulduğunu belirterek şöyle devam etti:

Deprem bölgesinde sağlıklı, insani koşullarda barınma alanları oluşturulmadığı sürece insanlar göç etmeye devam edecekler. Ancak göç ettikleri yerlerde de ihtiyaçlarının karşılanmadığı durumlarda insanlar çaresiz kalıyorlar. Toplu yaşam alanlarında da her türlü ihtiyacın karşılandığını söylemek mümkün değil. Örneğin depremden sonraki ilk günlerde Kızılcahamam’da bir tesise yerleştirilen üç aileye 15 Nisan’a kadar kalabilecekleri söylenmişken, 1 Nisan günü çıkmaları talep edildi. İnsanların zaten gidebilecek başka yerleri yoktu, tekrar bir aile yaşam merkezine yerleştirildiler. Depremin üzerine bir de oradan oraya sürükleniyor olmak, ayrıca yıkıcı bir etkiye yol açıyor.

Bir yandan da istihdam ihtiyacının öne çıktığını ifade eden Koçak, “İnsanlar hayatlarını sürdürmek zorundalar. Henüz bölgede yaşam kurulamamışken, barınma sorunu çözülmemişken insanlara ‘dönüp gidin’ denilemez, bu bir hak ihlalidir” diye vurguladı ve istihdam sağlanması konusunda ‘demografik yapı bozulur’ türündeki söylemlerin ayrımcılığı beslediğini söyleyerek insani taleplerin görülmesi konusunda da hak ihlali oluşturduğunun altını çizdi.

‘Hiçbir şey normalleşmedi, kriz devam ediyor’

Afet yönetimi konusunda başından itibaren ciddi sıkıntılar olduğuna işaret eden Koçak, “Aslında tüm bu süreç, devletin bir afet kriz planının olmadığını bize gösterdi. Bunun sonucunu şu an insanlar yaşıyor. İki ay boyunca sorunların giderilmemiş olmasının nedeni de bu” dedi ve sözlerini şu şekilde sonlandırdı:

Şu an dayanışma ağları, devletin eksik bıraktığı yeri tamamlamaya çalışıyor. Dayanışma her zaman gösterilir ancak krizin bu kadar büyük ve derin olması, kamu idaresinin süreci doğru yürütemiyor olmasından kaynaklanıyor. Kriz aynı derinlikte duruyor, hafiflemiş değil. Üzerinden zaman geçtiği için insanlara olağan görünmeye başladı. Hiçbir şey olağan değil, hiçbir şey normalleşmedi. Uzun süre de normalleşmeyecek.

Hem süreci birlikte yürütebilecek gönüllülere hem de ihtiyaçları karşılama noktasında destek olabilecek herkese ihtiyacımız var. Bu sürecin altından hep birlikte dayanışarak kalkabiliriz. ‘Çorbada tuzum olsun’ diyen herkesi dayanışmaya çağırıyoruz.

  Depremin 2. ayı | İlk günde yoktular, bugün de yoklar

The post Kriz devam ediyor: ‘Deprem bölgesine destekler azaldı, ihtiyaçlar giderilmiş değil’ first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Depremin Görünmeyenleri: Engelliler hâlâ çözüm bekliyor https://gazetekarinca.com/depremin-gorunmeyenleri-engelliler-hala-cozum-bekliyor/ Thu, 06 Apr 2023 19:14:15 +0000 https://gazetekarinca.com/?p=253407 Engellilerin deprem sonrasında yaşadığı sorunları engelli hakları savunucusu ve sosyal girişimci Celal Karadoğan ile konuştuk. Karadoğan’ın açıklamalarında öne çıkan noktalar şöyle: Deprem bölgesinde kaç engelli olduğuna dair resmi bir veri elimizde yok. Sahada gördüklerimiz, duyduklarımız dışında bir öngörümüz yok. Ben milli sporcuyum. Birtakım yarışmalara katıldım ve savaş bölgelerinde engelli olan çok sayıda insan gördüm. Ama […]

The post Depremin Görünmeyenleri: Engelliler hâlâ çözüm bekliyor first appeared on Gazete Karınca.

]]>
Engellilerin deprem sonrasında yaşadığı sorunları engelli hakları savunucusu ve sosyal girişimci Celal Karadoğan ile konuştuk.

Karadoğan’ın açıklamalarında öne çıkan noktalar şöyle:

Deprem bölgesinde kaç engelli olduğuna dair resmi bir veri elimizde yok. Sahada gördüklerimiz, duyduklarımız dışında bir öngörümüz yok. Ben milli sporcuyum. Birtakım yarışmalara katıldım ve savaş bölgelerinde engelli olan çok sayıda insan gördüm. Ama ampütasyon vakasının bu kadar yüksek olduğu bir olay daha önce hiç görmemiştim. Savaşlarda dahi ampütasyon bu kadar yüksek değil. Dolayısıyla elimizde şu anda resmi bir veri yok. Zaten devletin bununla ilgili bir derdi de yok. Depremden önce kaç engelli yurttaş yaşıyordu bu bölgede? Deprem nedeniyle kaç yurttaş engelli oldu? Bunların hepsini devletin cevaplaması gerekir. Fakat Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın veya Sağlık Bakanlığı’nın ya da ilgili engelli dairelerinin hiçbir şekilde bir açıklaması yok. Deprem bölgesinde daha önce engelli sayısı ne idi? Depremden dolayı kaç yurttaşımız engelli olarak hayatına devam etmek durumunda kaldı ve bu insanlar şu an ne yapıyorlar ve gelecekte ne yapacaklar? Böyle çok büyük soruların hiçbir cevabını bulamıyoruz maalesef.

Deprem kaynaklı engellilik durumları

En yaygın olan kol ve bacak ampütasyonları. Göçük altında kalma sebebiyle şu anda Ankara’da, İstanbul’da, İzmir’de ve başka birçok hastanede bulunup kolu veya bacağı ampute edilmiş çocukların ve gençlerin hastanelerde tedavileri devam ediyor.

‘Deprem bölgesinde yaşayan engelli insanlar şu an iki kez dezavantajlı ve mağdur duruma düştü’

Depremden önce de Türkiye’de engelli yurttaşlar olarak güllük gülistanlık bir yaşam sürmüyorduk. Fakat deprem bölgesinde yaşayan engelli insanlar şu an iki kez dezavantajlı ve mağdur duruma düştü. Kamu hizmetlerine ulaşmaları şu anda çok sınırlı. Depremden önce medikal şirketleri vardı, insanlar gidiyordu, raporla ihtiyaçlarını temin ediyordu. Fakat şu an Hatay, Maraş neredeyse yok oldu. Maalesef bu hizmetlere erişim çok çok daha sınırlandı.

‘2023 verilerine göre deprem bölgesinde şu an üç yüz bin engelli yurttaşımız yaşıyor’

Depremin bugün ikinci ayı doldu. Depremzedelerin halen hasta bezine ulaşamaması, bölgede devletin bu konudaki yaklaşımını da bize aşağı yukarı gösteren bir örnek. Burada kamu hizmetlerine erişim çok sınırlı. On bir ili ve milyonlarca insanı etkileyen depremlerden sonra 2023 resmi istatistiklere göre deprem bölgesinde şu an üç yüz bin engelli yurttaşımız yaşıyor.

‘Hiçbir ilde engelli koordinasyon merkezi yok’

Depremden etkilenen hiçbir ilde engelli koordinasyon merkezi yok. Milyonlarca liralık bütçelerle hareket eden kurumlar, tekerlekli sandalye bağışladıklarını söylüyorlar ama onu biz buluyoruz zaten. Siz barınma sorununu çözebiliyor musunuz? Bakın engelli tuvaleti olmadığı için çok ciddi sorunlar var. Hatay Defne’de, Antakya’da, Harbiye’de…

‘Özel gereksinimli çocukların psikolojik olarak desteklenmesi ve eğitim süreçlerinin devam etmesinin hızlandırılması gerekiyor’

Türkiye’de çürük de olsa bir özel eğitim sistemi var. Bu çürüklüğün sebebi de özel eğitim kurumlarının patronlara devredilmiş olması, denetlenmiyor olmasıdır. Fakat yine de bu okullar otizmli çocuklar ve özel gereksinimli çocuklar için ve o çocukların aileleri için bir nefes alma, rahatlama alanı oluyordu. Maalesef depremde birçok okul yıkıldı, kullanılamaz hale geldi. Şu anda özel eğitim süreci sekteye uğramış binlerce çocuktan bahsedebiliriz. Çocukların yıllardır alıştığı, haftada iki gün – üç gün özel eğitim kurumuna gidip orada ders görmeleri, özel eğitimci hocalarıyla yaptıkları işler onları bir nebze olsun rahatlatıyordu. Annelere bir alan açıyordu. Fakat geldiğimiz noktada özel eğitim alanı tamamen durdu. Çünkü okullar kullanılamaz hale geldi. Dolayısıyla şu anda en büyük sorunlardan biri de özel gereksinimli çocukların psikolojik olarak desteklenmesi ve eğitim süreçlerinin devam etmesinin hızlandırılması. Ama maalesef kısa vadede bununla ilgili bir çalışma yapıldığını ne duyuyoruz ne de biliyoruz.

‘Biz nasıl konteyner kente geçelim? Duş yok, tuvalet yok, engellilere uygun erişebilirlik yok, güvenlik yok’

Konteyner kentlerde erişebilirlik sorunu olduğu için engelli yurttaşlar konteyner kente geçmeyi istemiyorlar. Yani evinin yanına kurduğu çadırda kalmak engelli yurttaşı daha güvende hissettiriyor. Çünkü komşusu var, akrabası var, ses çıkarsa onu duyabilecek birileri var ve söyledikleri şey şu, ‘Bize konteyner kente geçin diyorlar. Biz nasıl konteyner kente geçelim? Duş yok, tuvalet yok, engellilere uygun erişebilirlik yok, güvenlik yok. Konteyner kentte yaşamaktansa evimizin önüne kurduğumuz çadırda yaşamayı tercih ederiz’ diyorlar, ki bence çok da haklılar. Dolayısıyla bu tercihi yapan insanların bulunduğu yere prefabrik mini engelli tuvaletleri acilen yapılmalı. Maalesef bu bütçe olarak da işin doğası olarak da bizi aşan bir şey. Ama özellikle de belediyeler için çok kolay. Ben birçok belediyeye de yazdım, aradım, birebir de gidip görüştüm. Çok basit, çok maliyetsiz bir şey ama maalesef ilgilenmiyorlar.

The post Depremin Görünmeyenleri: Engelliler hâlâ çözüm bekliyor first appeared on Gazete Karınca.

]]>