Ana SayfaYazarlarAbdulmelik Ş. BekirTrump kalırsa ne olur, Biden kazanırsa neler değişir?

Trump kalırsa ne olur, Biden kazanırsa neler değişir?


Abdulmelik Ş. Bekir*


ABD’deki başkanlık seçimlerine bir hafta kaldı. Asimetrik hegemonik gücünden dolayı ABD seçimleri tüm dünya tarafından yakından takip edilir. Ancak bu defa seçimleri diğerlerinden önemli kılan faktörler var. Bunlar;

  1.  ABD’nin hamiliğini yaptığı kapitalist modernite sisteminin içine girdiği kriz ve kaos derinleşiyor. Önü alınamayan kriz nedeniyle ABD başta olmak üzere hegemon güçler zemin kaybetmektedir.
  2. İnsanlık ailesi ilk defa bu düzeyde yaygın bir salgınla yüz yüze. İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan sistemin uluslararası kurumları salgın karşısında tam bir bozgunu yaşadı. Salgına karşı bir iş birliği ve dayanışma gösteremedi. Yerel ayakları olan ulus devletler de çaresizlik içinde salgının geçmesi için temennide bulunmanın ötesine geçemiyor. Kapitalist sistemin kurum ve kuralları işlevsiz hale geldi.
  3. Soğuk savaş sonrası küreselleşmenin sihirli sistemi olarak tüm sorunların çözümü şeklinde sunulan “liberal demokratik sistem” bir türlü insanlık ailesinin herhangi bir sorununa çözüm olamadı. Halklarda büyük bir hayal kırıklığı yarattı.
  4. Hayal kırıklığına uğrayan insanların yaşadığı umutsuzluk ve çaresizliği hamasi siyasetlerle arkalayan dinci, milliyetçi, sağcı siyasetler toplumları faşizm zehri ile yeni felaketlere doğru sürüklüyor.
  5. Aşırı kar hırsına dayalı kapitalist ekonomik sistem dünyayı adeta bir borç batağına saplamış durumda. Pandemiyle birlikte kriz daha da derinleşti. Dünya ekonomik pastasının yarısına yakınını denetleyen ABD ve Çin arasında ekonomi üzerindeki gerilim üst düzeyde sürüyor.
  6. Dünyanın çatışmalı birçok yerine müdahale eden ve askeri varlık bulunduran ABD’nin müdahaleci siyaseti Afganistan ve Irak örneklerinde yaşadığı başarısızlık nedeniyle ciddi bir tıkanma yaşamakta. Tıkanma yaşadıkça özellikle seçim dönemlerinde iç siyasetin önemli bir gündemi haline geldi.
  7. Barack Obama yönetimiyle başlayan “çatışmalı bölgelerden çekilme” siyaseti ABD’nin hegemon konumu nedeniyle dünya merkezi siyasetinde önemli bir boşluk yaratmaya başladı. Bunu hegemon olma fırsatı olarak okuyan dinci, sağcı, otoriter siyasetçi ve yönetimler Hitler’i aratmayan maceraların içine girdi.

Bu ve benzeri nedenlerle 3 Kasım 2020 başkanlık seçimleri öncekilere göre oldukça önemli hale geldi. Önemi başkan adayları Joe Biden ve Donald Trump’ın siyasi vizyonları ve vaatleri değil. Seçimi önemli kılan kapitalist sistem için son derece kritik bir dönemece denk gelmesidir. Seçim, dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi dinci, otoriter popülist sağcı siyaset trendi ile liberal, sosyal demokrat siyaset tarzı arasında geçecektir.

Trump’ın yeniden seçilmesi halinde neler olur?

Trump’ın yeniden seçilmesi halinde mevcut siyaseti sürecektir. Bu öngörülemez siyaset tarzının devamı demektir. Kapitalist sistemin dayanak noktaları olan uluslararası kurumlarla didişme, ekonomi alanında Çin ile gerilimi tırmandırma, dünyanın çatışmalı alanlarından çekilme, otoriter ülke ve siyasetçilerle pragmatik siyaseti devam ettirme şeklindeki çizgisini koruyacağı artık su götürmez bir gerçek. Bu da kapitalist sistemin yukarıda maddeler halinde sıralanan sorunlarının kronik hale gelmesini ve buna bağlı olarak otoriter rejimlerin güçlenmesi ile gözüne kestirdikleri alanlara müdahalesini kolaylaştıracaktır.

İç siyasette ise hamasi, ötekileştirici ve kutuplaştırıcı tarzını sürdürecektir. Kendisini sınırlandıran kurumlarla kavgası yoğunlaşacak ve seçimde elde ettiği destekle kendisini sınırlandıran engelleri daha kolay aşacaktır. Bu da Trump gibi öngörülemeyen bir liderin gerek ABD gerekse dünya için daha tehlikeli bir hal alması anlamına gelir. Pandemiyle artan ekonomik sorunlarla baş etmeye çalışacaktır.

Biden kazanırsa neler değişir?

Biden’ın kazanması hem ABD halkları hem de dünya için aslında ehveni şer anlamına geliyor. Trump’ın arz ettiği potansiyel tehlikeye karşı daha aklı selim davranacağı temennisidir. Dış politikada büyük ihtimalle ilk yapacağı işlerin başında Trump’ın kavga ettiği ve çekildiği uluslararası kurumlara geri dönmesi ve daha liberal, sosyal demokrat politikalara yönelmesidir. Öngörülmez müdahaleci politikalardan ziyade çok taraflı diplomasiye dönecek. Avrupa Birliği (AB) ile daha yakın bir iş birliği, Çin ve Rusya ile daha dengeli bir gerilimi takip etmesi yüksek ihtimal. Ortadoğu başta olmak üzere dünyanın çatışmalı bölgelerinde çekilme politikalarını söylemde sürdürmekle birlikte aceleye getirmeyecektir. Askeri varlığını sürdürerek diplomatik yaklaşımı ön plana çıkaracaktır.

Biden’ın seçilmesinin dünya genelindeki sağcı, otoriter, popülist siyaset trendinde bir kırılmaya neden olma ihtimali de var. Trump’a oranla Biden ve temsil ettiği müesses nizam kapitalist sistemin hamisi olduğunun farkında. Dolayısıyla uluslararası alanda sistemin krizini derinleştiren adımlar atmaktan sakınacak ve bu gibi adımlar atan yerel aktörleri de sınırlandıracaktır. Bu manada seçilmesinin, sağ popülist diktatörler açısından biraz can sıkıcı olması mümkündür.

İçerde ise ekonomi alanında Trump’a oranla daha sosyal politikaları savunuyor. Vergiler başta olmak üzere gerek ekonomide gerekse sosyal yaşamda ırkçılık karşıtlığı, insan hakları ve özgürlükler gibi konularda adımlar atacaktır. Elbette Biden’dan beklenen en acil sorunlardan biri de müesses nizamı yeniden restore ve tahkim etmesidir. Biden kazanırsa ABD kurumlarının gerek içerde gerek dışarıda daha etkin rol alması mümkün. Zira Trump son dört yılda birçok kurumla gerilim yaşadı. Birçok önde gelen Cumhuriyetçi siyasetçi dahi Trump’ın kurumları işlevsiz hale getirdiğinden yakınıyor. Özcesi iç politika açısından Biden kazansa ciddi bir restorasyona girişecektir.

Biden’ın Türkiye ile ilişkileri

Merak edilen diğer bir konu ise kazanması halinde Biden’ın Türkiye ile ilişkileridir. Gerek siyasi geçmişi gerekse son bir yıldır Türkiye’ye ilişkin demeçlerinden Biden’ın Erdoğan’dan haz etmediği aşikar. Söylemleri politikaya dönüşürse ABD ile Türkiye’yi bir fırtınanın beklediği söylenebilir. ABD’nin müesses nizamının Biden ile birlikte daha etkili ve işlevsel olacağı dikkat alındığından, bu söylemlerin pratik politikaya dönüşmesi düşük ihtimaldir. Ancak ABD müesses nizamını oluşturan kurumların da Türkiye’ye ilişkin düşünceleri pek müspet değil. Dolayısıyla Trump’ın sağladığı konforun devam etmeyeceğini öngörmek bir kehanet olmayacaktır. Rusya ile ilişkiler başta olmak üzere Ortadoğu’da ABD ile çelişen politikalarda gerilimlerin yaptırımlara dönüşmesi mümkün. Türkiye’yi yanında tutma politikasını ve çabasını sürdürmekle birlikte Kürtlerle ilişkiler başta olmak üzere Erdoğan’ın içerde uyguladığı zor politikalarına karşı insan hakları ve özgürlükleri hatırlatması yüksek ihtimaldir.

Kim kazanmaya yakın?

Peki Trump ve Biden’ın kazanma şansları ne? Bu konuda Biden başından beri favori. Anketlere göre ülke genelinde epey önde. Kimi anketlere göre bu fark 10 puana kadar çıksa da ortalama 7-8 puan önde olduğu genel bir kanı. Ancak ABD’nin seçim sisteminden kaynaklı bu fark bile seçimi Biden lehine garantilemiyor. Demokratlar ve Cumhuriyetçilerin kalesi olan eyaletlerin dışında kalan her iki parti arasında el değiştiren eyaletler sonucu belirliyor. Salıncak eyaletler olarak ifade edilen Arizona, Florida, Pensilvanya, Ohio, Iowa, Kuzey Carolina, Georgia, Maine, Minnesota, Nebraska, Nevada ve New Hampshire gibi eyaletler her zaman ABD seçimlerinin sonuçlarını belirler. Buraların çoğunluğunda ipi göğüsleyen seçimin de kazananı oluyor. Özellikle Florida ve Pensilvanya gibi seçici kurul üyeleri yüksek olan eyaletler hayati önemde. Anketlere göre salıncak eyaletlerin çoğunda da Biden 3-4 puan önde. Uzmanlara göre oy kullanma oranının yüksek olması Demokratların lehine işliyor. Şimdiye kadar 60 milyona yakın oy kullanıldı ve bu rakamın seçim gününe kadar 80-90 milyona ulaşması bekleniyor. Bu da katılım oranının diğer seçimlere oranla daha yüksek olacağına yoruluyor.

Dolayısıyla şimdiye kadar açığa çıkan verilere göre Biden’ın birçok konuda önde ve avantajlı olduğunu gösteriyor. Son bir haftada Trump çantadan tavşan çıkarmazsa kazanması oldukça düşük ihtimal. Buna mukabil Biden’ın mevcut düşük performansını dahi sürdürse kazanacağı neredeyse kesin gibi.


* İstanbul Üniversitesi’nin İletişim Fakültesi’nde gazetecilik ve Fen Edebiyatı Fakültesi’nde ise Hititoloji okudu. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde yüksek lisans yaptı. 1999’da başladığı gazetecilik çalışmalarında Azadiya Welat, Özgür Gündem ve Dicle Haber Ajansı’nda dış politika, kültür ve dil, siyaset üzerine yazı ve analizleri yayımlandı. 2016’dan bu yana Gazete Karınca’da düzenli yazıları yayımlanmaktadır.

PAYLAŞ:
    WhatsApp'da Paylaş!   Telegram'da Paylaş!     Yazdır   E-Posta Gönder

Önceki Haber
Neo-liberalizmin felsefi temelleri üzerine (I): Giriş
Sonraki Haber
Dolarda rekor: 8 lirayı aştı