Ana SayfaGüncelYargılanan hakikat arayışı: Cumartesi Anneleri hakim karşısına çıktı

Yargılanan hakikat arayışı: Cumartesi Anneleri hakim karşısına çıktı

HABER MERKEZİ – Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle Galatasaray Meydanı’nda oturma eylemi yapan Cumartesi Anneleri hakim karşısındaydı. ‘Derhal beraat’ talebini reddeden hakim, ara kararını açıkladı ve duruşmayı 12 Temmuz’a erteledi. Duruşma öncesi açıklama yapan hak savunucuları ise “Bu davada yargılanan bizim hakikat ve adalet arayışımızdır” diye vurgulamıştı.

Cumartesi Anneleri’nin 700. hafta buluşmasına yapılan polis müdahalesinde aralarında kayıp yakını ve hak savunucularının da olduğu 46 kişiye “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet ettikleri” iddiasıyla açılan davanın ilk duruşması İstanbul 21. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yapıldı.

46 kişinin 6 aydan 3’er yıla kadar hapisle cezalandırılmaları talep ediliyor.

21. Asliye Ceza Mahkemesi salonunun küçük olması sebebiyle 33. Ağır Ceza Mahkemesi salonunda yapılan duruşma, kimlik tespitlerinin ardından başladı.

İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan ilk olarak söz alarak derhal beraat kararı verilmesini istedi.

Cumartesi Anneleri’nin ve İHD İstanbul Şube Kayıplar Komisyonu’nun 700 hafta boyunca gerçekleştirdiği ve geleneksel hale getirdiği kendi kuralları olan adalet arama toplantısının yasaklanması kanuna aykırıdır. Yasaklama kararının toplantıdan önce tebliğ edilmemesi kanuna aykırıdır. Toplantının zor kullanılarak engellenmesi ve çok sayıda kişinin gözaltına alınması kanuna aykırıdır. Toplantıya katılanlar kanuna aykırı ve suç oluşturabilecek herhangi bir eylemde bulunmamış ve söz söylememişlerdir.

Somut olay incelendiğinde kanun kapsamında değerlendirilemeyecek Türkiye’nin en uzun soluklu adalet ve sivil itaatsizlik eylemine katılanlara karşı böyle bir dava açılmasının kanuna aykırılığı açıktır. Ortada bir suç olmadığından mahkemenin derhal beraat kararı vermesi gerekmektedir. Kayıplarını arayanların yargılanması vicdanları yaralamıştır.

Ancak hakim, derhal beraat talebini reddetti.

‘Mezar istemek nasıl suç olabilir’

Ardından beyanda bulunan Maside Ocak, “Boynumda fotoğrafını gördüğünüz kişi ağabeyim Hasan Ocak. Gözaltında olduğu kabul edilmedi ama onu görenler vardı. Başvurularımız sonuçsuz kaldı. Günler sonra bir fotoğrafı teşhis ederek cesedine ulaştık. Tam 26 yıldır ben o fotoğrafı görüyorum” diyerek söze başladı.

Ocak, sözlerinin devamında özetle şunları söyledi:

Ağabeyim işkenceden geçirilip boğulmuştu. Hiçkimse yargılanmadı, ‘Türk polisi işkence yapmaz’ diyen savcılar oldu. Biz 26 yıldır adalet istiyoruz, Galatasaray’da biz bir aile olduk, Berfo Anne’nin tabutunu uğurladık. Tek isteğimiz vardı, mezar istemek nasıl suç olabilir, aklım mantığım almıyor.

Yasalardaki hakkımızı istiyoruz, ama ne sevdiklerimize ulaşıyoruz ne hakkımızı kullanıyoruz. O meydana gittiğimde 19 yaşındaydım, şimdi 45 yaşındayım.

700. haftada güvenlik güçleri eylem öncesi bize ‘kolay gelsin’ dedi. 15 dakika sonra yasaklandığını söylediler, etrafımız sarıldı, bastonla yürüyen annemi koruyamadım. Yakınlarımın dövüldüğünü gördüm. Annem, ‘Galatasaray’a gidene kadar ölmeyeceğim’ dedi. Annelerimiz böyle yaşamak zorunda değil, mahkemenin yapması gereken bizi yargılamak değil, haklarımızı korumaktır.

‘Savcılık işkenceyi mi savunuyor?’

Kendisi de kayıp yakını olan gazeteci Faruk Eren ise şunları söyledi:

Hayatını kaybeden Elmas Eren’in oğluyum. Ağabeyim 12 Eylül darbesinde gözaltına alındı, ‘bizde yok’ dediler. Ağabeyim 42 yıldır gözaltında. Hayrettin Eren o zamandan beri kayıp. Annem ölene kadar ağabeyimi bekledi. En sonunda ‘bari kemiğini verin’ dedik. Önce sandık ki sadece bizim başımıza geldi, sonra gördük ki gözaltına alınanlardan bazıları çıkmıyor.

Galatasaray’da bir araya geldik. 699 hafta hiç sorun çıkmadı, 700. hafta saldırıya uğradık. İddianamede işkenceye karşı slogan attık, bunu yazmışlar. Attık, yine atarım. Savcılık işkenceyi mi savunuyor. Biz o meydanda sadece kendi kayıplarımız için değil, Türkiye’de bir daha kayıplar olmasın diye de oturduk… Bu eylemin yasaklanması, devletin ‘evet, biz kaybettik’ diyerek üstlenip kabul etmesidir.

“Ben kayıp yakını değilim hak savunucusuyum” diyen Cüneyt Yılmaz’ın beyanı şöyle:

Her vicdanlı insan gibi mücadeleye destek veriyorum, bunun suç olduğunu düşünmüyorum. 700. hafta öncesinde çok geniş çağrı yapıldı hiçbir yasak kararı iletilmedi. Biz gözaltına alınırken ‘Beni bul anne’ şarkısını çalan dükkanlara bile polis saldırdı. Bizi engelleyenler kayıpların sorumlularıdır.

Kayıp yakınları ile hak savunucularının beyanlarını tamamlamasının ardından avukatlar müvekkillerinin beraatini talep etti.

Ara karar

Avukat beyanlarının ardından hakim, ara kararını açıkladı:

  • İfade vermeyen sanıkların dinlenmesine,
  • İddianame tebliğ edilemeyen Ercan Süslü ve Hasan Akbaba’nın açık adreslerinin tespit edilmesi için kolluğa yazı yazılmasına,
  • İddianame tebliğ edilemeyen Kenan Yıldızerler ve Onur Yanardağ’ın avukatlarının müvekkillerinin adreslerini bildirmelerinin istenmesine,
  • Olay tutanağına yasak kararının yazılı tebliğ edildiği belirten avukat Gülseren Yoleri’ye tebligat yapıldığına dair belgenin kolluktan istenmesine,
  • Bu celse duruşmaya gelip ifade vermeyen sanıklara bir sonraki duruşma için davetiye çıkarılmasına,
  • Bir sonraki duruşmanın adliyenin büyük duruşma salonlarının birinde yapılmasına karar verdi.

Bir sonraki duruşma 12 Temmuz saat 10.00’da yapılacak.

Duruşma öncesi Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi önünde yapılan basın açıklamasına Cumartesi Anneleri/İnsanları, avukatlar, hak savunucuları ile HDP ve CHP milletvekilleri katılım sağladı.

“Bu davada yargılanan bizim hakikat ve adalet arayışımızdır” pankartı açılan açıklamada ilk olarak söz alan kayıp Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız, yıllardır arayışlarını sürdürdükleri Galatasaray Lisesi önünün bugün Çağlayan’a taşındığını belirterek, mekan neresi olursa olsun direnişin aynı olacağını vurguladı.

Galatasaray Meydanı’nın maneviyatının çok farklı olduğunu dile getiren anne Yıldız, “Orası bizim arkadaşlarımızla ve kayıplarımızla buluşma yerimiz. Bize göstermedikleri mezar yerine biz orayı mesken bilmiştik. Bugün burada biz değil kayıplarımız yargılanıyor” dedi.

Ardından konuşan İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan da, 700 hafta boyunca aynı mekanda aynı kurallara tabi olan bir eylemin engellenmesinin kabul edilemeyeceğini ifade etti.

Türkdoğan, “Davacı olan da, yargılayan da, adalet arayan da, faillerin hesap vermesini isteyen de, hakikatin peşinde koşan da biziz. Annelerin inancı ve direnci hepimize güç veriyor. Galatasaray Meydanı’nda süren eylemimiz failler yargılanana dek sürecek” diye belirtti.

Ardından basın açıklamasını okuyan Fehmi Tosun’un kızı ve davada yargılanan Jiyan Tosun ise 699 hafta boyunca Galatasaray Meydanı’nda Türkiye’nin en uzun barışçıl buluşmalarını gerçekleştirdiklerini anımsattı ve şöyle devam etti:

Galatasaray Meydanı’nı hakikatin seslendirildiği bir agoraya dönüştürdük. O meydanda, inkara karşı hakikatin tarihini yazdık. Galatasaray’ı bir hafıza mekanına çevirdik. Anayasal haklarımızı kullanmamızı engelleyenler, kulaklarını tıkayan yargı makamları, 700’üncü haftadaki gözaltıları bahane ederek, hukuka ve vicdana aykırı bir şekilde hakkımızda dava açtı.

Ceza yargılamasına dayanak oluşturabilecek hiçbir delil sunmayan bu iddianameyi kabul eden mahkeme, hukukun temel prensiplerini ihlal etti. Özetle hukuki dayanaktan yoksun, siyasi iklimin etkisiyle düzenlenmiş bir iddianame ve açılmış bir dava ile karşı karşıyayız. Barışçıl toplanma hakkı Anayasa’nın ve uluslararası sözleşmelerin güvencesindedir. Toplanma yerini seçmek ise bu hakkın ayrılmaz bir parçasıdır. Çeyrek asırdır süren, artık geleneksel hale gelmiş Cumartesi Anneleri’nin buluşmasını engellemek, onların buluşma mekanı olan Galatasaray Meydanı’nı yasaklamak, polis şiddeti ve yargı tacizi ile bu hakkın kullanımını engellemek, hukuka aykırıdır.

Asıl yargılanması gereken kişilerin failleri koruyanlar olduğunu vurgulayarak, hakikatin yargılanamayacağını söyleyen Tosun, Galatasaray Meydanı’ndan vazgeçmeyeceklerini yineledi ve sözlerini şöyle tamamladı:

Galatasaray Meydanı çeyrek asırdır hayatımızın bir parçasıdır. Kayıplarımızı ararken o meydanda yaşlandık, çocuklarımız o meydanda büyüdü, torunlarımız o meydana doğdu. Mezarsız sevdiklerimizin mezarlarına bırakamadığımız karanfilleri götürdüğümüz yerdir o meydan, mezar yerimizdir.

Ne olmuştu?

Cumartesi Anneleri’nden Emine Ocak’ın gözaltına alındığı an / Fotoğraf: Hayri Tunç

Cumartesi Anneleri’nin 25 Ağustos 2018 tarihinde, yani eylemlerinin 700. haftasındaki eylemi İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun emriyle yasaklanmıştı. Buna karşın oturma eylemi yapmak isteyen hak savunucularına polis saldırmış, aralarında kayıp yakınlarının da olduğu 46 kişi gözaltına alınmıştı.

Yaşananların ardından açıklamalarda bulunan Bakan Soylu, “700. gösterilerini yapmak istediler, izin vermedik çünkü bu istismarın ve kandırmacanın son bulmasını istedik” diyerek, Galatasaray Meydanı’ndaki bu yasağın kalıcılaştırılacağı sinyalini vermişti.

AKP Sözcüsü Ömer Çelik de Cumartesi Anneleri eylemine yönelik yasağın kalıcılaştırılacağı mesajı vererek, “Bundan sonra İstiklal Caddesi gibi yerlerde bu eylemlere izin verilmeyecektir. Bu AK Parti bile olsa müsaade edilmeyecek” demişti.

Bunun üzerine basın toplantısı düzenleyen Cumartesi Anneleri ve kayıp yakınları ise her hafta olduğu gibi 701’inci haftada da Galatasaray Meydanı’nda olacaklarını ifade etmişti.

Ancak Cumartesi Anneleri’nin polis ablukasına alınan Galatasaray Meydanı’na gitmelerine ne 701’inci hafta ne de sonraki haftalarda izin verilmişti.




Önceki Haber
Boğaziçi Üniversitesi'nde en az 12 gözaltı
Sonraki Haber
Avukatları: Öcalan'ın ailesiyle yaptığı telefon görüşmesi yarıda kesildi