Ana SayfaÇeviriTigray’ya yaklaşan kıtlık önlenebilir bir felakettir

Tigray’ya yaklaşan kıtlık önlenebilir bir felakettir


George Monbiot

Çeviri: Baran Erbeyi


Etiyopya’nın bir zamanlar gelişen bölgesinin yıkımı, savaşın ve savaşa bağlantılı suçların sonucudur. Dünyanın uyanması gerekiyor.

Bunun tekrar olduğuna inanmak zor, çok az insanın bildiğine veya umursadığına inanmak daha da zor. Etiyopya’nın kuzeyindeki Tigray’da büyük bir kıtlık yaşanıyor. Beş milyon insanın gıda yardımına ihtiyacı var ve büyük ihtimalle 900 bin kişi şimdiden açlıktan ölüyor.

Başka bir deyişle şu anki durum, Tigray’da bir milyon insanın öldüğü 1984 yılındaki kıtlığın başlangıcını andırıyor.

Son afet gibi bunun da “doğal nedenlerle” ilgisi yoktu. Savaş ve bağlantılı suçlardan kaynaklanıyordu. Ancak bu sefer sorumlu kişi Nobel Barış Ödüllü bir isim: Etiyopya başbakanı Abiy Ahmed.

Abiy Ahmed

Çok sayıda kanıt, AbiyAhmed’in birliklerinin ve Eritreli müttefiklerinin askerlerinin açlığı bir savaş silahı olarak kullandıklarını gösteriyor.

Şubat ayında Abiy hükümeti en etkili yardım grupları olan Tigray Yardımlaşma Derneği ve Tigray Kalkınma Derneği’nin yönetim kurullarını dağıttı.
O zamandan beri depoları askerler tarafından tahrip edildi, ofisleri yağmalandı ve araçları çalındı. Etiyopya ve Eritre orduları yardım hatlarını kapattı, gıda ve ilaç konvoyları geri çevrildi, tahıl depoları yakıldı. Meyve bahçeleri yok edildi, hayvanlar kesildi. Askerler çiftçilere tarlalarını sürmemelerini emretti.

Bu hafta Etiyopya hükümeti, “çiftçilerin topraklarını işlemesine olanak sağlamak” gerekçesiyle ateşkes ilan etti. Ancak asıl neden büyük ihtimalle yeniden toplanabilmektir.

Tigray isyancıları bölgesel başkenti geri aldı. Her durumda toprağı işlemek için geç kalındı. Toprak işleme son üç ay içinde gerçekleşmiş olmalıydı.

Bugün açlıktan ölmek üzere olan insanlar, Kasım ayında olacak hasatları bekleyemez.

Soykırım suçlusu atası Mengistu Haile Mariam gibi Abiy de kıtlık olduğunu “Tigray’da açlık yok” diyerek açıkça reddediyor.

Eğer adalet gerçekleşirse, bir gün Nobel ödüllü bir kişinin insanlığa karşı suçlardan yargılanmasının olağanüstü gösterisine tanık olabiliriz.

Bütün bunlar kendi başlarına zaten yeterince kötü. Ancak geçmişte dünyaca ünlü büyük bir başarısı olan Tigray’da suçu daha da büyüten geçen Kasım ayında başlayan savaştır.

Tüm kanıtlara rağmen kıtlığın nedeni olarak artan insan nüfusu gösteriliyor. Bu görüşe göre artan nüfus, yeterli gıda sağlayamayan toprağı aşırı zorluyor ve toprağa bağlı insanlar kıtlıkla yüzleşiyor. Ancak önemli bir araştırma, Tigray’da bunun tam tersinin gerçekleştiğini gösteriyor.

Araştırma, arazinin durumunu değerlendirmek için aynı noktalardan çekilmiş 1868 tarihli fotoğrafları kullandı. O zamandan beri Etiyopya’nın nüfusu 6,6 milyondan 115 milyona yükseldi. Bir felaket? Ne münasebet. Araştırmacılar fotoğraftan yola çıkarak, bugün bölgede daha fazla ağaç, daha fazla bitki örtüsü, daha az erozyon, daha az bozulma olduğunu gördü. Fotoğraftaki bölge için “Şu an, son 145 yılda hiç olmadığı kadar yeşil” denildi.

Neden? Çünkü arazi bozulmasının ve açlığın ana gücü nüfus değil yürütülen politikadır.

1868’de en iyi topraklar feodal beylere aitti. Diğer insanlar dik yamaçlara ve yararsız topraklara sürülmüştü. Toprak feodal beylerin elindeyken, aşırı kullanım ve kontrolsüz otlatmayla yıkıcı bir şekilde hasar gördü. Ancak 1970’lerde toprak halka yeniden dağıtıldı.

1980’lerden başlayarak, daha sonra ulusal hükümeti kuracak olan Tigray’deki isyancılar, toprağı korumak, yağmur suyunu toplamak ve yeniden ağaçlandırmak için bir program başlattı. Hayvancılık geniş alanlardan çitle çevrildi, dik yamaçlar taraçalandırıldı, erozyonu durdurmak için taş duvarlar ve toprak setleri inşa edildi ve suyun taşmasını önlemek için ağaçlar dikilip göletler kazıldı.

Bu çalışmaların sonucu gerçekten de şaşırtıcıdır. 18 yaşını doldurmuş her sağlıklı kişi, araziyi rehabilite etmek için yılda 20 gün toplu projelerde çalıştı. Oluklar ve tabaka erozyonu tarafından parçalanan tüm araziler yeniden şekillendirildi. Elle milyonlarca ton taş ve toprak taşındığı tahmin ediliyor.

Bu, sıra dışı bulgu şunu gösteriyor: Tigray’daki en yeşil yerler, nüfus yoğunluğunun en yüksek olduğu yerlerdir. Öbür türlü bu başarılar daha az emek gücü ile imkansız olurdu.

Başka yerlerde de benzer sonuçlar elde edildi: Güney Afrika’daki Karoo Midlands, Kenya’daki Machakos, Çin’deki Loess platosu ve Hindistan’daki Adarsha havzası. Tüm bu bölgelerde nüfus artışına çevresel onarım eşlik etti.

Ancak Tigray olağanüstü bir örnektir. Restorasyon çalışmaları, toprak erozyonu ve su kaybında büyük bir azalmaya, vahşi yaşamın yeniden canlanmasına ve mahsul üretiminde, nüfus artışını kolayca geride bırakan gelişmelere yol açtı.

Gelirler arttı. Çocuklar okulda daha fazla zaman geçirmeye başladı. 2015-2016’da büyük bir kuraklık başladığında, sistem kıtlığın önüne geçebildi. Başarısının nedeni, yerel kontrol ve programa yönelik bağlılıktır. İnsanlar programın kendilerine ait olduğunu hissettiler. Refah ve güvenlik geliştikçe ve kadınlar daha fazla hak ve fırsatlara sahip oldukça nüfus artışı düştü.

Elbette, artan nüfus, toplam kurumsal başarısızlıkla birleştiğinde hem doğal dünyaya hem de insan refahına zarar verdiği pek çok yer var. Ancak önemli olan nokta, nüfus artışı, bozulma ve kıtlığın içsel olarak bağlantılı olmadığıdır.

Önemli olan yürütülen politikaların kalitesidir.

Yani mazeret yok. Tigray’daki felaketin hiçbir kısmı doğal veya kaçınılmaz değil. Abiy, Eritre’deki müttefikleriyle birlikte, gelişen ve zenginleşen bir bölgeyi başka bir tarihi felaketin sahnesine dönüştürüyor. Ve dünya uyanana kadar durmayacak.


Kaynak: The Guardian



Önceki Haber
TTB ve tabip odalarında çalışan kadınlara 8 Mart izni
Sonraki Haber
Mevcut en güncel haber.