Öldürülmesinin üzerinden 29 yıl geçmesine rağmen failleri bulunmayan DEP Milletvekili Mehmet Sincar’ın eşi Cihan Sincar, “Acısı da büyük, şerefi de büyük. Mücadelemizde yaşatacağız. Sözümüz söz” dedi.
Demokrasi Partisi (DEP) Parti Meclisi üyeleri Habip Kılıç ve Hikmet Kılıç’ın öldürüldüğü yerde incelemelerde bulunmak üzere gittiği Batman’da, İl Örgütü yöneticilerinden Metin Özdemir ile birlikte 4 Eylül 1993’te silahlı saldırıya uğrayan DEP Mardin Milletvekili Mehmet Sincar’ın katledilmesinin üzerinden 29 yıl geçti. Cinayetin hemen ardından kentte sokağa çıkma yasağı ilan edilirken, dönemin bakanları Necmettin Cevheri ile Mehmet Gölhan, faillerin 24 saat geçmeden yakalandığını iddia etti. Dönemin Başbakanı Tansu Çiller de faillerin yakalandığını öne sürerken, dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar ise yapılan açıklamaların aksine “İşi batırdılar. Çıkacak işi batırdılar. Biraz susalım” sözleriyle faillerin yakalanmadığını açıkladı.
Sususurluk kazası
Cinayeti ilk olarak Türk İntikam Tugayları (TİT) üstlendi. Ancak 3 Kasım 1996 tarihinde Balıkesir’in Susurluk ilçesinde meydana gelen “kazada”, cinayete dair yeni bilgiler ortaya çıktı. Ülke tarihine “Susurluk Kazası” olarak geçen olayla, devlet, siyaset ve mafya ilişki ağı içerisinde gerçekleşen cinayetler ve kanun dışı faaliyetler açığa çıktı.
Dönemin Başbakanlık Müsteşarı Kutlu Savaş tarafından hazırlanan “Susurluk Kazası” raporunda, Sincar cinayetine ilişkin önemli detaylara yer verildi. Raporda, Mehmet Sincar ve Metin Özdemir’in “Yeşil” olarak bilinen Mahmut Yıldırım ile itirafçılar Alaattin Kanat, İsmail Yeşilmen ile Mesut Mehmetoğlu tarafından katledildiği belirtildi. Dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz’a iletilen rapora rağmen JİTEM kurucularından Mahmut Yıldırım’a hiçbir zaman ulaşılmadı.
Sanığa 29 yıldır ulaşılmadı
Susurluk Raporu’nda yer alan isimler yargılanmazken, sadece Hizbullah tutuklusu Cihan Yıldız ve hiçbir zaman kendisine ulaşılamayan firari Ejder Arpa cinayetten sorumlu tutuldu. Yapılan yargılamada Yıldız müebbet hapis cezasına çarptırılırken, Arpa’nın dosyası ayrıldı. Diğer isimlerle ilgili araştırma yapma gereği dahi duyulmadı. Dosyanın tutuklu tek sanığı Cihan Yıldız’ın avukatının yeniden yargılama talebi de Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından 2019’da kabul edildi. AYM’nin “Askeri mahkemelerde yapılan yargılamalarda hak ihlali yaşandığı ve ihlalin yeniden yargılama ile giderilebileceği” yönündeki değerlendirmesi ile verilen tahliye kararının üzerine dosya yeniden görülmeye başlandı.
Zamanaşımına 1 yıl kaldı
Diyarbakır 6’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde 2 Ekim 2019’da yeniden başlayan yargılama devam ederken, dosyanın zamanaşımına girmesine bir yıl kaldı. Bir sonraki duruşması 12 Aralık’ta görülecek olan davada, sanık Cihan Yıldız’ın tutuklanma talebi kabul edilmiyor.
Mehmet Sincar’ın eşi Cihan Sincar, 29 yılda yaşadıklarının büyük bir acı olduğunu belirtti. MA’ya konuşan Sincar, “Direniyorsun ama yetemiyorsun. Ama onun savaşını veriyorum. Tabi ki bu savaşı tek başına vermiyorsun, basınla beraber, halkımızla beraber veriyorum. Gücümü de onlardan alıyorum. Yoksa tek başına çok zahmetli bir işti” dedi.
Sadece kendisi ve ailesinin değil, halkın bir bütünen baskı altında olduğunu dile getiren Sincar, Hakan Arslan’ın kemiklerinin bir torba içinde babasına teslim edilmesine hatırlatarak, şunları dile getirdi:
Dünyadaki en zor şeydi bu. Mahkemeye gidip oğlunun hakkını ararken, kemiklerini eline verip gönderiyorlar. Bunun hepimiz için geçerli olduğunu bilmemiz lazım. Kürt katliamı ilk günkü gibi devam ediyor. Kürtlere acı çektirme uygulamaları son bulmadı. Ama Kürt de inatçıdır. Bin yıldır ne kadar yok edilmek, ortadan kaldırılmak istendilerse de bedel ödeyenlerin sayesinde bu mücadele devam ediyor. Biz de ne kadar üzerimize düşeni yaparsak o kadar güçleneceğiz. Kürtlerin mücadelesiyle, Kürtlerin şehitleriyle, bugün zulme karşı mücadele edenlerle onurlanıyorsun. Bu nedenle beni ayakta tutan, beni ben yapan bu mücadele oluyor. Ne kadar yapsam da az olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle her gün kendimi yargılıyorum.
‘Acısı da büyük, şerefi de büyük’
Mehmet Sincar’ın her zaman halkının yanında durmaya söz verdiğini ve bunun için mücadele ettiğini ifade eden Sincar, “O, ‘Her gün insanlar öldürülüyor, köyler yakılıyor nasıl yerimde durabilirim. Onlar benim yanımda durdu ben de onların yanında olmalıyım. Belki gücüm devlete yetmez ama ben onların yanında onların temsilcisiyim’ derdi. Bu şekilde işini yaptı. Onlar da ‘cezasını’ bu şekilde kesti. Devlet cezasının ne hapis ne de sürgün değil, ortadan kaldırılmak olduğunu söyledi ve Batman’da öldürdüler. Acısı da büyük, şerefi de büyük” dedi.
Demirel’in ihale teklifi
Süleyman Demirel’in o dönem Mehmet Sincar’a köy yakmaların peşini bırakmasını, kendisine ihaleler verebilecekleri yönünde teklifler sunduğunu aktaran Sincar, eşinin ise buna, “Ben halkımın yanında duracağım” şeklinde yanıt verdiğini paylaştı. Eşinin bu durumdan rahatsızlığını “Kanı beş kuruş etmeyen biri gel kendini sat diyor” sözleriyle dile getirdiğini ifade eden Sincar, “Bu nedenle Meclis açıldığında herkes ayağa kalkmış, o kalkmamıştı” dedi.
‘Failler aklandı’
Devletin bu güne kadar görevini yerine getirmediğini de söyleyen Sincar, buna rağmen kendilerinin de ellerinden geleni yaptığını belirtti. Devletin 2004 yılında Mehmet Ağar ve diğer “derin devlet” yapıları ile anlaşma yaparak, failleri akladığını söyleyen Sincar, Kürtlerin faillerinin hepsinin “Biz ne yaptıysak devlet için yaptık” savunması yaptığını dile getirdi. Sincar, bu nedenle dönemin yetkililerinin dinlenilmediğini, bugünkü zaman aşımı riskinin olduğuna işaret etti.
‘Mehmet Sincar da unutulmaz ‘
Mehmet Sincar’ın da Şeyh Sait ve Seyit Rıza gibi fiziki olarak ortadan kaldırıldığını ancak yok edilemediğine de belirten Sincar, şunları söyledi:
Nasıl binlerce Kürt kahramanı unutulmadıysa Mehmet Sincar da unutulmaz. Halk da bu şekilde kabul ediyor, aile olarak biz de. Bu nedenle elimizden ne gelirse onurumuz için savunacağız. Sessiz kalmayacağız. Her yerde derdimizi söyleyeceğiz. Elbet bir gün hedefimize ulaşacağız. Bedel ödeyenlerin mezarlarına gidip, canlarının boşuna gitmediğini, yerlerinde rahat uyumalarını söyleyeceğiz. 30’uncu yılı için onunla yaşamış, onunla yol yürüyen arkadaşlarını toplayıp, onun hayatını anlatacağız. Böyle bir programımız da var. Halkına nasıl aşıktı, kimin gözünün önüne ne geliyorsa. Herkes bir şey görmüştür. Böyle bir projemiz de var. Hem zaman aşımına giriyor hem 30 yılı bitiyor, bunun için de gelecek yıl programımız belli. Çocukları ve yoldaşlarıyla beraber yaşatacağız. Fotoğrafına da yazmışlar zaten ‘seni mücadelemizde yaşatacağız’ diye. Sözümüz söz.
HABER MERKEZİ