Ana SayfaYazarlarCengizhan KaptanRoboski, sözün bittiği yer olmalıydı

Roboski, sözün bittiği yer olmalıydı


Cengizhan Kaptan


Katırlar, dağlar, çocuklar. Birbiriyle bütünleşmiş halde bir yaşam; toplamı kader eder mi? Coğrafya kader mi? Kimisinin reva gördüğü, kimisinin de kader dediği bir şey işte.

Sınırlarla sınırlandırılmış, kendi yaşam alanlarının iki adım ötesinin ‘yasak’ kılındığı kahrolasılıklar. Ve yine de yaşamak, yaşamaya çalışmak.

Karda, kışta kimilerinin kilometrelerce uzaktaki okula varmaya uğraştığı, kimilerinin de toprağın öbür yarısının haram olması kıskacında illegal damgası yediği bir yaşam.

Orada köyler var uzakta, gitmesek de görmesek de, hani biz kimsek, bizim köylerimiz ne de olsa. Bilmesek de neler çektiklerini, kaderlerini belirleriz. Hani coğrafya kadermiş ya, mukadderatı sınır içi, sınır ötesini ‘biz’ belirleriz. Ne de olsa bizim köylerimiz(!).

O müthiş şiiri yazan, bunları görse utanır mıydı mesela? Yoksa görmüş de övünerek bunları mı yazmıştı? O da mı kader biçmişti Kürde mesela?

8 yıl önce bu hayatı yaşatanlar, reva gördüklerinin ötesinde bomba yağdırdılar. Hayatın yanında bir de ölümü bizzat yaşattılar. Çoğu çocuk 34 insan; yok yok, sadece insan demek olmuyor, 34 Kürt katledildi.

Bu kirli savaşı Kürt kimliğinden arındırmak, bir şeyleri eksik bırakmak hatta yok etmek demektir. Kürt olana yapılan bu zulüm, Türk’ü ve Türklüğü utandırmakta aslında. Ama ben başkalarının adına utanmak istemiyorum artık. Kürt olmamamın bir önemi yok, ama zulmün Kürde yapıldığını söylemek önemli. Kaderde ne varmış, açıkça konsun ortaya bari!

1990’lı yılların kontra ortamlarında dahi bir hukuk çizgisi vardı. Daha açık ifadesi ile faşizmin dahi bir hukuku vardı. DGM’si vardı mesela. İnsanlar nelerle suçlandığını bilirlerdi. Bir de faili meçhulleri vardı… Hesap açık kalmış ki aynı simalarla kapatılmaya çalışılıyor.

Şimdiki derin işlerde raflarda bekletilen içi boş dosyalar ve içinin doldurulması gerektiğinde nasıl olsa yapılacak bir durum var. Eskiden işkence yapıldığında ‘münferit olaylar’ denirdi, şimdi ise açıktan işkenceyi savunan tetikçi küçük insanlar var. Gizli tanık var, itirafçı var ne de olsa!

İtirafçı düşkünlerin sözleri ile mahpuslarda ömrünü geçiren Mızraklı Hoca var. AİHM kararına karşın, içi boş iddianamelerle tutulan Osman Kavala var. Sağlık durumuna rağmen sırf intikam amacıyla tutulan Demirtaş, Yüksekdağ ve diğerleri var. Tecrit edilen Öcalan var. Kritik derecede hasta mahpuslar var.

Bu zulmü yapanlar utanmıyorsa başka kim, neden utansın? Hukuksuzlukları karşısında acı nida, acı şerbet kıvamında utancı neden başkası yaşasın?

Kürdün hakkını gaspla iktidar olacağına, bu gaspı kahramanlık hikayelerine çevirip Türk insanını manipüle edeceğine, tarihsel mirası anlamında da o kadar çok inanmış bir iktidar mevcut ki ayağının altındaki tek halı bu. Çekilse düşecek. O yüzden çöküyor ceberrut gibi ve kapanıyor halının üstüne.

Daha nesini söyleyeyim canım efendim? Yezid suyu kesti diye anlatılır.

Şeb-i katl-u şeb-i kandır bu gece
Melekler suya giryandı bu gece

72 kişinin kıyamı ve katledilmesi tarih olur ama milyonları göçe zorlayan, mahpushaneleri dolduranların yaptıkları sıradandır artık. Zulüm tarihsel anlamda sıradanlaşmıştır. Suçun sıradanlaştığı bir yaşamı tasvir etmek ise başlı başına bir çaresiz çabadır. “Firari mahpuslara bir avuç su” kılamlarından en yasal karanlığıyla mahpuslara su verilmemesine gelen bir noktadayızdır artık.

Hasankeyf’i sular altında bırakanlar, insana su vermeyi fazla görüyor bu ülkede. Asgari ücreti açlık sınırında tutanlar, merminin, uçağın, bombanın, sarayın masraflarını milimetrik hesaplıyorlar. Aç, açık, üryan… Ne de olsa tufeyli ordusu, çapulcu. Varlığı armağan olsun!

Doğa, su, katır, dağ, insan… Ve Kürt. Ve yoksul. Ve dirençli…

Vallahi zulmettiniz. Suya, toprağa, iklime, doğaya, havaya, insana yakışmıyorsunuz.

O Roboski’de ölen çocukların bedenindeki bombalara gömdünüz geleceği. O bombaların hesabı ile yüzleşmedikçe gelecek de karların dibinde…

Daha uzun yazamadım…

Roboski, sözün bittiği yer olmalıydı hatta.


PAYLAŞ:
    WhatsApp'da Paylaş!   Telegram'da Paylaş!     Yazdır   E-Posta Gönder

Önceki Haber
Zonguldak'taki ocaklarda son beş yılda 64 işçi hayatını kaybetti
Sonraki Haber
İşkenceci polisler halen görevde, disiplin cezası bile yok