Ana SayfaÇalışma Yaşamıİktidar, sermaye ve adaletin eksikliği işçileri öldürüyor

İktidar, sermaye ve adaletin eksikliği işçileri öldürüyor

HABER MERKEZİ – İSİG Meclisi Yürütme Kurulu Üyesi Selçuk Karstarlı, işverenlerin işyerlerinde önlem ve tedbirler almadığı için iş cinayetleri ve iş kazalarının yaşandığına dikkat çekti. Karstarlı, “İş yerlerinin, İş Sağlığı ve Güvenliği gerekliliklerine uygunluğunu denetleyecek olan devlet, iş cinayetlerinin önlenmesinde sorumludur. İş cinayetleri davalarında asıl faillere neredeyse ödül denebilecek cezalar veriliyor. Asıl failler yargılanmıyor” dedi.


Söyleşi: Yadigar Aygün


Sağlıklı ve güvenli bir ortamda çalışma en temel insan haklarından bir tanesi. İş Sağlığı ve Güvenliği’ndeki temel amaç çalışma yaşamında işçi ve emekçilerin sağlığına zarar verecek etkenlerin önceden belirlenerek iş kazalarının, iş cinayetlerinin, meslek hastalıklarının önlenmesidir.

İşyerlerinde, İş Sağlığı ve Güvenliği tedbirlerinin alınması ve yasaların uygulanması iş kazalarının ve işçi cinayetlerinin önlenmesinde büyük önem taşıyor.

Türkiye’de 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 2012 yılından bu yana yürürlükte olmasına rağmen 2020 yılında en az 2 bin 427 işçi ve emekçi, 2021’in ilk üç ayında ise en az 479 işçi ve emekçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Türkiye, iş cinayetleri konusunda Avrupa’da 1’inci, dünyada ise 3’üncü sırada yer alıyor.

Covid-19 salgını sürecinde çarklar dönmeye devam ederken, fabrikalarda, tersanelerde, tekstil atölyelerinde, inşaatlarda çalışan işçiler Corona virüsüne yakalanarak yaşamını yitiriyor. İşyerlerinde Covid-19 salgınına yönelik tedbir ve önlemler alınmıyor.

1987 yılından bu yana her yıl 4-10 Mayıs tarihleri arası İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası kabul ediliyor.

İş Güvenliği Uzmanı ve Kocaeli İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi Yürütme Kurulu Üyesi Selçuk Karstarlı ile İş Sağlığı ve Güvenliği’nin önemini konuştuk.

Selçuk Karstarlı

Sermayenin hırsı ve Covid-19 salgını ile birlikte her geçen gün işçi ve emekçilerin çalışma koşulları kötüye gidiyor. İşçilerin ve emekçilerin yaşadığı sorunlar nelerdir?

Covid-19 pandemisi Türkiye işçi sınıfına mücadele edilmesi gereken yeni yeni sorunları da beraberinde getirdi. Salgın işçiler içinde hızla yayılırken, ölümlere neden oldu. Bu olağanüstü durumu sermaye ve onun hükümeti yeni hak gasplarının olanağı haline getirdi. Sözde işten atma yasağı getirilen süreçte Kod-29 diye tabir edilen işveren tarafından İş Kanunu’nun 25-II maddesinde yer alan “Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri” gerekçesi ile 200 bin civarında işçi işinden atıldı.

Üstelik bu şekilde atılan işçiler tazminat alamadıkları gibi işsizlik fonundan da faydalanamadı. Yine bu dönemde yaklaşık 2 milyon emekçi ücretsiz izin ödeneği aldı. Yani ücretsiz izne çıkarılarak güncel tutarı ile günlük 50 TL’ye mahkum edildi. Kısa çalışma ödeneğinden faydalanan çalışan sayısı ise geçtiğimiz yılın bazı aylarında 3.2 milyonun üzerindeydi. Yani aslında işsizlik rakamları artmasın diye oyunlar oynanırken, işsizlik yaygınlaştı ve yoksulluk derinleşti. Bir yanda böyle bir tablo varken öte yanda ise salgına ve iş cinayetlerine aldırış etmeksizin çarklar olanca hızı ile dönmeye devam etti. Bu da salgının işçiler ve aileleri içinde çok daha hızlı yayılmasına neden oldu.

Türkiye, İş Sağlığı ve Güvenliği önlemleri alınıyor mu? Türkiye’nin İş Sağlığı ve Güvenliği açısından durumunu değerlendirir misiniz?

Türkiye’de 2020 yılında en az 2 bin 427 işçi ve emekçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. 2021’in ilk üç ayında ise en az 479 işçi ve emekçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Bunun yanı sıra bu sayıların en az 6 katı kadar kayıtlara geçmeyen meslek hastalıklarına bağlı ölüm oldu. Ancak istatistiği bile tutulamadı. İşçi ölümlerinin 100 bin çalışana oranı açısından bakıldığında Avrupa ülkelerinden hepsinden fazla olduğu biliniyor.

Türkiye, İngiltere, Norveç gibi ülkelere kıyaslandığında neredeyse 15 katından fazla olduğu görülüyor. Öte yandan ölümlerin iş kollarına ve nedenlerine göre dağılımı ve yaklaşık sayıları yıllardır aynı. Bu da işçi ölümleri karşısında gerek hükümetin gerekse işverenlerin umursamazlığının kanıtı gibi. Özellikle iktidarın ülke ekonomisini neredeyse üzerine kurduğu inşaat iş kolu ile güvencesiz, sigortasız, örgütsüz iş kolları içinde başı çeken tarım iş kolu işçi ölümlerinin en fazla görüldüğü iki iş kolu.

‘Failler cezasızlık ile ödüllendiriliyor’

En basit önlemler alınmadığı için işyerlerinde kazalar meydana geliyor. İşçi ve emekçiler iş cinayetlerinde yaşamını yitiriyor. İş Sağlığı ve Güvenliği’nin önemi nedir? İş cinayetlerinin önlenmesinde iktidarın rolü nedir?

Halihazırdaki mevzuat aslında iş cinayetlerinin önlenmesi için işverenlere birçok yükümlülük ve görev yüklüyor. Ancak ülkemizdeki iş yerinde mevzuatın zorunlu kıldığı birçok tedbir hayata geçirilmiyor. Özü itibari ile önlenebilir sebeplerden meydana gelen her ölüm özünde bir cinayettir. Bu cinayetlerin sorumlusu da önleme sorumluluğunu taşıyanlardır. İşverenlerin iş yaşamında yasalara, uluslararası standartlara uyumunu, İş Sağlığı ve İş Güvenliği gerekliliklerine uygunluğunu denetleyecek olan devlettir. Devlet, işçi ölümlerinin önlenmesinde sorumludurlar.

İş cinayetlerinin önlenememesinin bir sebebi de asıl faillerin cezasızlık ile ödüllendirilmesidir. Ülke tarihinin en büyük işçi katliamı Soma katliamı da dahil, gerekli tedbirleri almayan, ölümün göz göre göre gelmesine rağmen üretimi en ilkel şartlarda devam ettiren işverenlerin neredeyse ödül denebilecek cüzi cezalar ile kurtarılıyor. Çoğu zaman faillerin yerine başka bir çalışanın suçlandığı için sistem de işverenleri önlemlere kaynak ayırmaya itmemektedir.

Yani adaletin eksikliği de işçileri öldürmektedir. Buna en iyi örnek 3. Havalimanı işçilerinin kötü çalışma ve yaşam şartlarına karşı ayaklandıkları gün devlet gücünü karşılarında görmeleri gösterilebilir. Onlarca işçinin öldüğü şantiyeye devlet bir gün müdahale etmemişken böcek çıkan yemeğe, kirli koğuşlara yağmurda saatlerce servis beklemeye isyan eden işçilere, polis gücü ve gözaltılar ile müdahale etmişti.

‘Aşılama hızı artmalı’

Pek çok işçi Covid-19’dan yaşamını yitirdi. Covid-19 salgını hala meslek hastalığı sayılmıyor. Bu konuda neler yapmalı?

Mevzuatta tekrarlanan bir neden veya işin yürütüme şartları nedeni ile ortaya çıkan hastalıkları meslek hastalığı olarak tanımlıyor. Bu tanıma göre başta sağlık iş kolunda çalışanlar olmak üzere çalışma şartları nedeni ile Covid-19’a yakalanan herkesin meslek hastalığına yakalandığını söyleyebiliriz. Öte yandan işveren, çalışanın her türlü sağlık ve güvenlik riskinden koruyacak tedbirleri almakla yükümlüdür.

Ne yazık ki, bu süreçte çarklar dönmeye devam ederken işçiler toplu taşıma araçlarında, servislerde, üretim hatlarında işyerindeki ortak alanlarda çalışmaya ve bu hastalığı birbirine bulaştırmak zorunda kaldılar. Bilim insanlarının inatla tam kapanma gerekli dediği hiçbir dönemde AKP iktidarı bu talebi karşılamadı. Son olarak adına tam kapanma dediği ama işçilerin kitleler olarak tam kapanmadan muaf tutulduğu ucube bir karar alındı. DİSK’in açıklamalarına göre 16 milyon işçi bu kapanma döneminde de çalışmaya ve Covid-19 salgınına maruz kalmaya devam ettiler. Bu tablo bile Covid-19’un kapitalist devletler ve bizim özelimizde AKP iktidarı eli ile işçi sınıfı hastalığını dönüştüğünün göstergesidir.

Covid-19 salgınına karşı, başta TTB olmak üzere sağlık alanındaki otoritelerin ısrarla önerdiği 28 günlük tam kapanma, zorunlu hizmetler dışındaki işlerin durdurulması, tüm çalışanlara ücretli izin, gündelik işlerde çalışanlar ile işsizlere ise evlerinde kalabilecekleri ve sağlıklarını koruyabilecekleri gelir desteği sağlanarak gerçekleştirilmelidir.

Sağlık, temizlik gıda vb. zaruri iş kolları dışında istisna tanınmamalıdır. Çalışmanın zorunlu olduğu iş kollarında ise uygulanacak tedbirler işletmenin inisiyatifinde olmamalıdır. Kronik hastalıklar, SGK veri tabanından çıkarılarak izinli olmaları garanti altına alınmalıdır. Aşılama hızı artırılmalıdır. Aktif çalışan nüfusun bir an önce aşılanması sağlanmalıdır. Sağlık sistemi kamulaştırılmalı ve sağlık ücret ödemeden ulaşılabilen bir hak olmalıdır. Aşı temini hızlandırılmalı ve işçi sınıfı hızla aşılanmalıdır.

‘Gerekirse üretim durdurulmalı’

Kapitalist sistem ve sermaye sınıfı salgın döneminde işçi ve emekçileri sömürmeye devam ederken işçi ve emekçileri örgütsüzleştirmeye ve bilinçsizleştirmeye çalışmakta. İşçi sınıfının örgütlü ve bilinçli olması neden önemlidir?

Aslında gerek daha iyi çalışma şartları ve gerekse özlük hakları için örgütlenmek zaruridir. İşçi ölümlerinin ve intiharlarının önlenmesi için işçi sınıfının örgütlenmesi ve dayanışma göstermesi çok önemli. Ancak bu yolla ölümlere neden olan çalışma şartlarına itiraz edilebiliriz. İşçi ölümlerinin yüksek ve düşük olduğu ülkeler kıyaslandığında ölümlerin önlenmesinde işçi sınıfının örgütlülük ve bilinç düzeyinin iş cinayetlerini önlemede önemli olduğu görülüyor. Bu nedenle işçi ölümlerinin önlenmesi için devlet denetiminden daha da etkin olanı işçi sınıfının kendi örgütlerinin denetimi olmalıdır.

İşçilere ve emek örgütlerine düşen görevler var. Her tür riskli durumu yerinde denetleyecek komiteler işyerlerinde bizzat işçiler tarafından oluşturulmalıdır. Çalışma esnasında tehlike unsurunun kazaya ve hastalığa dönüşmemesi için o anda müdahale eden, gerekirse üretimi durduran bir refleksi ve iradeyi işyerlerinde hayata geçirmeliyiz. Bu refleksi gösterebilmek kuşkusuz yaptığı işin risklerini bilen, tehlikeyi öngören, dayanışma halinde örgütlü hareket eden bir işçi tutumu ve önderliği gerektirir. Daha sağlıklı, güvenli yarınlar için, ekmek ve adalet için kol kola girmek tek çaremizdir.




Önceki Haber
İskoçya seçimlerini bağımsızlık yanlısı SNP kazandı
Sonraki Haber
Vartinis katliamı AYM'ye taşındı: Zaman aşımı olmasın