Ana SayfaManşetDiyarbakırlı erkeğin feminizm cevabı Kürt kadınların başarısıdır

Diyarbakırlı erkeğin feminizm cevabı Kürt kadınların başarısıdır


Zuhal Atlan


Geçen hafta sosyal medyaya bir görüntü düştü. Görüntüde, “sizce feminizm nedir?” diye soran muhabire Diyarbakırlı bir erkek şu cevabı veriyor: “Kadına bakış açısında özgürlükçü bir mantıktır. Feminizm olması gereken bir yaşam biçimi. Özgürleşme adı altında erkekleşme de çok tehlikeli. Oysa kadını kadın olmaktan çıkaran, erkek egemenlikli zihniyetin ta kendisidir. Doğru temelde mücadelesi verilirse özgürlükçü tarafı olmazsa olmazdır.”

Yazıma başlamadan önce şunun altını çizmek isterim; erkek egemenlikli bir sistemde bir erkeğin, kadın mücadelesiyle ilgili görüş belirtmesini ilkesel olarak doğru bulmuyorum. Ama bir erkeğin bu kadar farkında, özümsemiş ve sahiplenen yerden konuşması da azımsanmayacak bir başarıdır, erkeğin dönüştüğüne dair gözden kaçırılmayacak bir veri olarak da yorumlamak gerekir. Bu görüntü sosyal medyada çok paylaşıldığı ve kadınlar tarafından fav’landığı için “niçin”e dair bir şeyler karalama ihtiyacı duydum.

Görüntüleri izleyenler cevabı ezbere söylenmiş cümleler olarak yorumlayabilir, ama ben işin burasında değilim. O cevabı, Kürt kadınların, başta erkek ve devlet şiddetine karşı olmak üzere verdiği çok yönlü kadın özgürlük mücadelesinin ve bunun toplumsal dönüşümdeki yansıması olarak görülmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü Kürt kadınlar önce kadın oldukları sonra Kürt oldukları için kendi coğrafyalarında baskıya, sömürüye, cinsel şiddete, ırkçılığa maruz kalıyor. Bunun bilincinde ve farkında olarak mücadele yürütüyor.

Hiçbir mücadelede kazanımlar kolay olmadığı gibi bunda da öyle kolay olmadı tabi. Kürt kadınlar, çarşaf yerine pantolon giydiği için Hizbullah tarafından sokak ortasında öldürüldü; 12 Eylül cunta rejimine boyun eğmediği için cezaevinde kolluk güçleri tarafından işkenceye ve cinsel şiddete maruz kaldı; ailesinin istediği erkekle evlenmedi diye katledildi ya da intihara sürüklendi; anadiliyle konuşması cezaevindeki evlatlarıyla görüştürülmemesine neden oldu; kız çocuğu olarak dünyaya geldiği için babası tarafından evlat olarak görülmedi.

Bu bahsettiğim durumlar, 12 Eylül sürecinde ve 90’larda yaşandı. O zamanlara tanık olmasam da tanık olan kadınların anlattıklarıyla büyüdüm -kaldı ki şu an ülkede alasını yaşıyoruz. Bizler büyürken Kürt kadınların mücadelesi de büyüdü. Devletin; yurtsuz bıraktığı, asimile politikalarıyla sindirmeye çalıştığı Kürt kadınlar; bir taraftan yok edilmeye karşı direnirken, toplumsal yaşamında da cinsiyetinden, kadın kimliğinden dolayı ezilmeyi, baskıyı reddederek bunlara karşı da mücadelesini büyüttü. Bu yüzden Kürt kimliği ile mücadele etmenin yanı sıra cins mücadelesini de güçlendirdi.

Kadın olmanın zorluklarının bilincinde olan Kürt kadını, değişimi önce kendinden başlattı, sonra ait olduğu toplumu değiştirip dönüştürmek için çabaladı, bunun için bedeller ödedi, ödüyor.

Ne mi yaptı? Kürt halkının demokratik bir zeminde siyaset yapması gerektiğini dile getirdiği için uzun yıllar cezaevinde kaldı, ama orayı da bir mücadele alanı olarak gördü ve pes etmedi. Zorla evlendirilmemek için ailesine sırtını dönüp yol aldı bedelini canıyla ödedi, “biz kadınız, kadınlar da vardır” dediği için erkek yoldaşları tarafından dışlandı, ama sırtını kadın dayanışmasına yasladı, gücünü kadın mücadelesinden, kendi mücadelesinden aldı. Çünkü sadece muhatap olunan devlet değil, tüm devletler iktidar erkti, erkekti. Hakikati başka yerde değil, kaybettiği yerde arayıp bulması gerektiği bilinciyle hareket etti, örgütlendi. Örgütlendikçe çoğaldı, çoğaldıkça zihinleri değiştirdi. Zihinler değiştikçe toplum değişmeye başladı.

Bulunduğu coğrafyada şiddeti iki kat yaşayan Kürt kadınlar mücadelelerinden vazgeçmiyor. İşte bu yüzden önce kendini, çevresindeki kadını, erkeği sonra da toplumu değiştirerek aslında egemen erkek zihniyetini tersyüz edeceğini biliyor.

Bu mücadele elbette kolay değil, olmayacak. Sadece Kürt kadınlar için değil, tüm kadınlar için erkek egemenlikli bu sistemde erkeği değiştirmek büyük bir sabır ve irade işi. Hepimiz, çevremizdeki erkeklerle mücadele halindeyiz, bin yılların şekillendirdiği egemen ve hükmetme tarzına mayalanmış erkekliğin ha diye değişmeyeceğini biliyoruz. Kafalarına vurup değiştiremeyeceğimize göre kadınca mücadeleye devam.




Önceki Haber
AB'den HDP’li siyasetçilerin tutuklanması ve Kars’a kayyum atanmasına tepki
Sonraki Haber
Emre Akay’ın 'Av'ı Reykjavik'te