Ana SayfaManşetKürt kompleksi

Kürt kompleksi


Mehmet Nuri Özdemir*


Kürt halkının tarihsel varlığını çağımızın siyaseti, sanatı ve kültürüyle birleştirerek ‘kendini yeniden kurma’ arzusu, asimetrik bir biçimde ilerliyor. Kürtlerin gündemden düşmediği bu evrede büyük bir Kürt kitlesi kimliğini sahiplenip kolektif (ulus-halk-toplum olma) duyguyu pekiştirirken, diğer taraftan bu sahici sahiplenmeyle eş zamanlı olarak kimi Kürtlerin egemenlerle yaptıkları yüz yıllık steril pragmatizmi içeren mutabakatların da arıza verdiği ve şahsi-ailevi menfaatlerin eridiği görülüyor. Daha da önemlisi Kürtlerin büyümesi ile egemenlerin orantısız sürdürdüğü otoriter ve hegemonik yöntemlerle sorunu halletme girişimlerinin çözüm olamayacağı anlaşılıyor.

Kürtlerin bu yeni durumu (2002 Irak savaşı ile Güney Kürtlerinin federalleşmesi, 2010 Suriye savaşı ile Batı Kürtlerinin IŞİD’e karşı verdiği savaş ile dünya gündemine oturması ve 1990’dan bu yana Kuzey Kürtlerinin demokratik siyaset ile aldıkları mesafe yeni durumun eşikleri olarak görülebilir) hem şahsi mutabakatların öznesi menfaatçi Kürtlüğün içinde hem de egemenlerde “sollanmışlık duygusu” yaratıyor. Bu ruh hali soğuk savaş döneminin kaba düşmanlığı ya da işbirlikçiliğinden farklı bir gerilime neden oluyor, dahası patolojik bir duruma işaret ediyor. Özetle Kürtlerin egemenlerin eliyle hizaya gelmemesi, hem egemenlerde hem menfaatçi Kürtlerde Babil sonrası karmaşayı andıran sistematik bir şok hali yarattı. Bu şok halini biraz daha somutlaştırmak amacıyla “Kürt Kompleksi” olarak kavramsallaştırmak mümkün.

Egemenin Kürt kompleksi

Egemenlik içine alabildiği şeylere hükmeder.” – Deleuze-Guattari

Süryani, Ermeni ve Yahudilere yönelik uygulanan modern soykırım tekniklerinin zorlayıcı olduğunu ve daha büyük riskler barındırdığını gören egemenler, Kürtleri post-savaş teknikleri ve çağın zihinsel kodlarıyla uyumlu bir şekilde durdurmayı planlıyor. Doğrudan ifade edilemeyen kompleksli tavır ve tutumlar ilk etapta örtülü ve derin bir kibri hareket geçirerek egemenin politik davranışlarına sirayet ediyor. Kürtlerin kendi kaderini tayin bağlamında hem bağımsızlıkçı çizgisi hem de demokratik özerk ve halklarla birlikte yaşamı talep eden çizgisi bu kompleksin temel itkisidir. ‘Nasıl olur da Kürtler referanduma giderler, Kürtler bizden daha demokratik olamazlar, kadınlara ilk seçme-seçilme hakkını veren ülkeyiz, yerelden yönetimmiş, ekolojik kentmiş, biz tüm bunların hepsini çok iyi biliriz. Efendim Kürtlerin federal bölgesi mi var, sayemizde ayaktalar, biz olmazsak açlıktan ölürler, İŞİD yenilecekse biz yenebiliriz, Batı ile dost olunacaksa biz dost oluruz.’

Kürtleri yerlere yatırarak başlarında siyah gözlükleriyle ne yaptı laaaaan bu devlet size’ diye bağıran kurmay zihniyet ile Kürtlerin her türlü seçilmişinin karşısına geçip bilinçsizce, anlamının ve kökeninin nereye varacağını hesaplamadan “Devlet benim” diye bangır bangır bağıran sesin çaresizliği de Kürt kompleksinde aranmalıdır. Bu bağırış 1980 sonrası askeri vesayetin ve dolayısıyla demokratik ve müreffeh bir ülke olamamanın temel gerekçesinin Kürt odaklı olduğunu; yanı sıra şiddet ve savaşın tüm politik alanı yuttuğunu unutan bir cahiliyetten kaynağını almaktadır. Vesayet rejimine karşı Kürtleri yıllarca bariyer olarak kullanan siyasal İslamcılar da Kürtlerin bağlamını unutmuştur. Bu söylem ve politikalar yakın dönemde Kürtlerin büyümesine paralel gelişen egemen söylemin pratik politikalarına yön ve doğrultu veren kompleksif söylemlerdi. Bunun yanında karşı hegemonyayı inşa eden söylemler de tahkim edilmektedir. Bu hegemonya ile egemen kimlikler (etnik, dini ve sınıfsal) Kürt’e hep aşağıda bir yerlerde yaşamayı ve o yeri sağlamlaştırmayı önermektedir. Özensizce hazırlanan bu “bayağılaştırılmış yerde” Kürtler müslümanlar için sadık Cami bekçileri, sermaye grupları için itaatkar emek, Türkler, Araplar ve Farslar için tehlike anında kapısına dayanacağı komşudur.

Pragmatist Kürt mutabakatçılarının kompleksi

Kürtlerin pragmatist mutabakatçıları da sistematik olarak kendilerine verilen rol ve misyon gereği bu koroya eklenme talimatını layıkıyla yerine getirmek zorundadır. “He ya bizim Kürtlerden bişi çıkmaz” diyen Kürtlüktür bu. Bu Kürtlük aslında ezik değildir. Kendine göre, kapsadığı ve kuşattığı mahalleye göre bir rasyonaliteyi de içermektedir; bölgesel sermaye, güvenlik ve sanayi kaynaklarını tekelleştiren güce de sahiptir. Bu Kürtlük, çarpıtılmış bilinci harekete geçirerek ideolojik ayrışmaları derinleştiren, halk arasında Kürtlere yönelik “negatif mitoloji hizmeti” dağıtan, şahsi kazanımlarını Kürtlerin kazanımları gibi gösterip devletlerin maliyesinden, koltuğundan ve kürsülerinden nemalanan, geceleri huzurlu uyumak için gündüzleri itaat edip boyun eğen Kürtlüktür. Kürtlerin dört parçaya bölünmesinden beri bu Kürtlük, gücünü Kürt siyasal hareketleri tarafından basit görülme ve ciddiye alınmama tutumundan gücünü almıştır.

Bu kesimin resmî görevi “bilinçsiz Kürtlük” üretmek ve büyüyen Kürtlüğü engellemek için karşı hegemonya inşasında yer kapmaktır. Onlara “işbirlikçi Kürt” demek çok basit kalır; bu tanımı aşan daha sistematik işleyen bir Kürtlük pratiği söz konusudur. Karşı ideolojinin üretimine doğrudan katkıda bulunarak (Marksist anlamda “yanlış bilinç” üretimi yapan) esnek-bükülebilir özne konumunda bir Kürtlüktür bu. Ürettikleri yanlış bilinç amaç, neden ve sonuçlar bakımından test edildiğinde egemenler açısından bilinçli bir üretime katkıda bulunduğu görülecektir. İşsiz kalan, yaşamını kurmakta zorlanan, başkaları tarafından tehdit edilen, hiçbir güvencesi olmayan ve ezilen alt tabaka Kürtlerin bir kısmı ile kapitalist modernitenin merdivenlerinden hızla tırmanarak hem siyasette hem sermaye cephesinde güç ve otorite sahibi olmak isteyen bir kesim bu yanlış bilinç üretiminden gıdasını almaktadır.

Dayatılan yanlış bilinç, egemenin karşısında Hep kendini aşağıda gören, her safhada kendine ait olanı küçümseyerek küçülmüş halini onaylayan davranışı kurumsallaştırmaya yaramaktadır. Bu bilinç, Ezilen için kendini aşağılayan bir görme biçimi imal etmektedir. Bu görme biçimi teknik olarak başkalarının kendisinden daha iyi olduğunu kendisine göstermeye aracılık etmekte, başkalarının kendisinden daha saygıdeğer olmasına yönelik sahte bir bilinci bilincine montelemektedir.

Yanlış bilincin ürettiği Kürtlük, ancak başkalarına ‘iyi biri’ olarak görünerek kendisini iyi hissedebilir. İyi biri olarak görünmek başkasının iyiliğini-menfaatini zorunlu bir şekilde gözetir ve önceler. Kendisine büyük bir kötülük olarak geri dönen bu ruh halinin farkına varmayan körlük ile hareket eder. Denilebilir ki başkası için iyi olma arzusu, onun varlık sebebidir. Başkalarının kendisinden daha etkin ve yetkin konumlara sahip olması önemli değildir. Buna klasik anlamda “Ölü Kürt” de denilebilir.

Sonuç olarak egemenlerin ve sahte mutabakat sahibi Kürtlüğün ittifakı ile inşa edilen bu yanlış ideolojik bilinç Ezilen ve kişisel hırslarını kolektif-toplumsal yarardan daha üstün gören Kürtlere bir meşruiyet kazandırmadığı gibi sistemin içinde de güven duygusu yaratmakta başarısızdır.

Muhalif Kürtlüğün kompleksi

Karşı aydınlanmacı-yurtsever-entelektüel-devrimci Kürt bilinci muhalif Kürtlük diyeceğiz; bu Kürtlük ise parçalı Kürt yaratma tuzağına rahatlıkla düşebilmektedir. Bu kesim, kendine göre onurlu ve halkına karşı sorumluluğunu yerine getirmenin “üst” gururunu taşıyıp en azından halkına ihanet etmediğini düşünerek yaşamaktadır. Ara sıra ezik, hain ve işbirlikçi Kürtlüğü aşağılayarak rahatlamak ise onun ulusal ritüelidir. Mahalle yansa da onun kurtardıkları kendisine pekala yetmektedir. Geride kalan, yıpranan, yanan, başkasına mal olan, başkasının hakimiyetine geçen onu pek ilgilendirmemektedir. Kendisi yara bere içinde olabilir, kanamış ve bunalmış olabilir, kızmış, öfkelenmiş olabilir; lakin onun bu ruh hali Kürtlüğü bir bütün olarak görmekten çok uzaktır. Bir taraftan Müslüman Kürtlere, bir taraftan solcu Kürtlere diğer taraftan makarnacı Kürtlere saldırarak yerini sağlamlaştırdığını zannetmektedir. Hani şu Batı aydınlanmacıları gibi “biz gerçeği bulduk, dünyanın geri kalanı bizi takip etmelidir”; ya da Türklerin Batı macerası başladığında Kürtleri ve Anadolu/taşrada yaşayan alt tabaka yoksul Türkleri çevreye iterek kendini merkeze koyan zihinsel formun bir benzeri.

Evet bu hat, aydınlanmacı ve pozitivist bir perspektiften beslenmektedir. Yer yer toplum dışı ve elit bir karakteri vardır. İlerici, aydın, yurtsever, devrimci olduğunu düşünen bu Kürtlük tek başına cennete gitmeyi düşleyerek büyük hakikati gözden kaçırmaktadır. Belki de en çok eleştirilmesi gereken Kürtlük bu Kürtlüktür. Çünkü istediğinde bütünleştirici, toparlayıcı ve harekete geçirici bir nüfuza sahiptir. Kürt kompleksinin başka bir versiyonu da burada devrededir.

Kürtleri beğenmeyen Kürtler

Sarhoş adam kaybettiği parayı lamba direğinin altında arıyormuş. Parayı orada kaybettiğinden dolayı değil, kaldırımın o kısmı daha iyi ışık aldığı için. Kaybettiğini yanlış yerde arayanlar asla aradıklarını bulamazlar.”

Elbette bir halkın içinde değişik fikriyatlar, değişik yaklaşımlar olabilir. İdeolojik olarak insanları belirleyen temel itkinin salt ulusal kimlikler olması zaten absürt bir duruma işaret eder, ama kimi konularda halk-ulus-toplum olmanın asgari ve kadim müşterekleri vardır. Bu müştereklerde ortaklaşmak halk olmanın zorunlu şartıdır.

Kürt halkının köyleri, kentleri yakılıp yıkıldı. Son yüz yılda milyonlarca Kürt adeta göçebe halinde yaşıyor, savaşlardan, işsizlikten, baskılardan sürekli yer değiştirmek zorunda bırakılıyor. Dünyada siyasi kimliklerinden kaynaklı hareket halinde olan en büyük etnik grup muhtemelen Kürtlerdir. Bazen parçalar arası, bazen ötesi olan hareketlilik büyük trajedilere neden olmuştur. Saddam zulmünden kaçan Güney Kürtlerinin yaşadığı dram hala zihinlerden silinmemişken onbinlerce Şırnak köylüsünün devletin zulmünden bir gece yarısı sınırı geçip Güney’e yerleşmesi, yakın zamanda Suriye savaşı ile milyonlarca Kürt’ün göçertilmesi, 2015 sonrası kent savaşları ile onbinlerce Kürt’ün yerinden edilmesi… Evet bu hareketlilik ve gerilim özgürlüğün mayalandığı ama ortak harca dönüşemediği bedellerin ağrısıdır.

Tüm Kürtlerin iyi misafirperver, komşu, yurttaş, Müslüman, solcu olmadan önce sorgulayan eleştiren, bodoslama her olaya dalmayan yeni evreye ayak uyduran, rasyonel ve bilinçli Kürtlüğü öğrenmesi şart; yoksa her türlü tuzağın (din, siyaset, iktisat) figüranı olur.

İyi komşuluğun ön şartı kendine ait bir evin olması, iyi yurttaş olmanın şartı ise yurttaş olarak tanınmaktır. İyi Müslüman, iyi solcu, iyi komşu olmak için öncelikle kendi olabilmek (Xwebûn) gerek.

Kompleks, tarihsel ve hakikat dışıdır

Bahsettiğimiz genel kompleksin arkeolojisi uygarlığın merkezine dayanmaktadır. Merkez hiyerarşik ve asimetriktir; nereye kayıyorsa orası iyi, çevre-periferi ise kötüdür. Bu zihniyet kodları Asur saraylarının, Mısır piramitlerinin dibinde yeşerip tüm dünyayı zehirleyen perspektiftir ve bulaşıcıdır. Toplumsalın bağışıklık sistemini çökertip saray duvarlarını aşamayan, dar bir ufku alt tabakalara yayarken üstte ise tüm coğrafyaya kötülük yaymakta bu zihniyetin üstüne yoktur.

Her kompleks psikanalitik bir izaha ihtiyaç duymayabilir. Bilinçaltında biriken öfke, ret ve kabullenememenin ölçüsüzlüğü her zaman bilinçaltı ile sınırlı kalmayacağı gibi masum sonuçları da olmayabilir. Dünya deneyimlerinden de anlaşılacağı gibi (Süryani, Ermeni, Yahudi ve Alevi katliamları gibi) kitlesel-kütlesel kompleksler derin tarihsel felaketlerin fay hatlarına temas ederek çeşitli travmalar yaratabilir, telafi edilemeyecek korkunç toplumsal yıkımları tetikleyebilir.

Tehlike sinyallerini önceden sezmenin verdiği bilinci canlı ve işlevsel tutmanın yolu tehlikeyi anlaşılır kılmaktan geçer; kaba bir tehlike tarifi hiçbir önlemi zorunlu kılmayacağı gibi tehlikenin nedenlerini de ortadan kaldıramaz. Sonuçlara indirgenmiş müdahaleler ise gidişatın meşrulaştırılmasından başka bir şeye hizmet edemez. Dolayısıyla Kürtlere karşı Kürtlerin içinde ve dışında oluşan kompleksif davranışı doğru analiz etmek ve yarattığı/yaratacağı tahribatları zamanında öngörmek gerekiyor.

Sonuç

Gelinen aşamada Kürtlere yer açılması gereken bir zaman aralığından geçerken Kürtleri parçalamayı projelendirmenin ne insani, ne ahlaki ne de politik bir yanı yoktur. Anlamlı siyasal davranış, Kürt meselesinde asimetrik değişimi çağdaş toplumun lehine çevirecek demokratik dönüşümle, müzakereye ve diplomasiye bütünlüklü bir alan açmaktır. Bunun için öncelikle Kürt halkı komplekslerinden arınarak ve iç çelişkilerine odaklanarak tüm yaşamına sirayet eden parçalı duruşunun maliyetleriyle birlikte tarihi fırsatlar ve olanaklar ışığında bir kez daha tüm aktörleriyle doğru düşünmelidir. Parçalı Kürt yaratma arzusunun özneleri ve emperyal-sömürgeci zihniyet Kürt meselesinin Ortadoğu’nun demokratikleşmesinin yanı sıra müreffeh bir yaşamın önündeki en büyük engel olduğunu görerek kompleksi davranış yerine sağduyulu davranışı koymalıdır. Çünkü Kürt meselesi Ortadoğu’daki kaotik durumun Arşimet noktasıdır.


*Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nden mezun oldu. Aynı zamanda sosyoloji eğitimi aldı. 29 Ekim 2016’da Diyarbakır Eğitim Sen yöneticisi iken 675 sayılı KHK ile öğretmenlik mesleğinden ihraç edildi. Yazıları Emek ve İnsan dergisi, Gazete Emek, Gazete Duvar ve Artı Gerçek’in forum sayfalarında yayımlandı. Halen Gazete Karınca’da yazmakta.

PAYLAŞ:
    WhatsApp'da Paylaş!   Telegram'da Paylaş!     Yazdır   E-Posta Gönder

Önceki Haber
Covid-19 pandemisinde vaka sayısı 56 milyonu aştı
Sonraki Haber
Diyarbakır'da şüpheli asker ölümü